Daha önce hiç yaşadığınız, güvende ve sağlıklı olduğunuz için suçluluk duygusu hissettiniz mi? Birçoğumuz 6 Şubat gününden beri belki de her gün bu ağır duyguyu yaşıyor. Büyük kayıplar verdiğimiz bu süreçte büyük yardımlar yapamamanın, umutsuzluğun, çaresizliğin üzerine doğan sağ kalma suçluluğu Klinik Psikolog İrem Ezici’ye göre oldukça yaygın ve olağan bir tepki. İrem Ezici’ye “Travma sonrası oluşan olumsuz öz değerlendirmenin eşlik ettiği bilinçli ve ahlaki duygulanım” olarak tanımladığı sağ kalma suçluluğunun ne olduğunu ve bu ağır hissi hafifletmek için neler yapabileceğimizi sorduk!


Deprem bölgelerinden uzakta, yaşanan felaketi evlerinin güvenli atmosferlerinde izleyen birçok kişi hayatta olmaktan, güvende, sağlıklı ve belirli ayrıcalıklara sahip olmaktan suçluluk duyuyor. Bu neden yaşanıyor? Psikoloji literatüründe bu durumun bir karşılığı var mı?

Sağ kalma ya da hayatta kalma suçluluğu hem psikoloji literatüründe hem de halk arasında yaygın olan bir terimdir. Travmaya maruz kalan toplumlarda, ülkemiz durumunda ise ölüme maruz kalan veya ölüme tanıklık etmiş ve hayatta kalmış kişilerde ortaya çıkabilir. Genellikle kişiler travmaya hangi boyutta temas etmiş olursa olsunlar ruh sağlıkları açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu suçluluğu şöyle karakterize edebiliriz: Travma sonrası oluşan olumsuz öz değerlendirmenin eşlik ettiği bilinçli ve ahlaki duygulanım. Çoğu zaman hayatta kalanlar, durum üzerinde gerçek bir etkileri olmasa bile, başkalarının ölümünden veya yaralanmasından kendilerini sorumlu hissedebilirler.

Suçluluk duygusu kendini hangi belirtilerle, yan etkiler ile gösteriyor? 

Suçluluk duygusunun yan etkilerinin travma sonrası stres bozukluğunun yan etkileriyle oldukça benzer olduğu araştırmalarda görülüyor. Travma sonrası stres bozukluğu travma yaratan bir yaşantıdan sonra kişinin psikolojik ve fiziksel olarak yaşadığı bir ruh sağlığı durumudur.

Her iki durumda da gördüğümüz en genel belirtilerden biri yeniden deneyimleme olabiliyor. Bu kişinin istemeden ve canlı bir şekilde travmatik olayı yeniden yaşaması şeklinde görülüyor. Örneğin, bunlardan bazıları geçmişten sahneleri zihinde canlandırma, kabuslar, tekrarlayan ve rahatsız edici bazı imgeler ve duyumlar, bedensel ağrılar ve titreme gibi fiziksel duyumlar olabilir.

Bir diğeri ise kişiler yaşanan olayı hatırlamaktan kaçınabiliyorlar ve olaya karşı hissizleşme yaşayabiliyorlar. Bu süreç içinden geçtiğimiz günlerde duyduğumuz “süreci unutmak ve günlük hayata devam etmekten farklı.” Kaçınma ve hissizleşme sonucu kişiler sosyal ortamlardan kendilerini çekebilir, yalnızlaşabilir ve daha önce keyif aldıkları aktivitelerden uzaklaşabilirler. 

Son olarak ise suçluluk duygusu yaşayan kişiler daha kaygılı olduklarını ve sakinleşmekte zorlandıklarını fark edebilir. Bu, yaşanan olayın kişilerde aşırı uyarılma yaratmasından dolayı olabilir. Böyle durumlarda kişilerde kaygıyla birlikte öfke patlamaları, uyku problemleri, konsantrasyon sorunları gözlemlenebilir.  

Hissettiğimiz suçluluk duygusunu dindirmek, daha iyi bir yöne yönlendirmek için neler yapabiliriz?

Toplum olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Birincil derecede depreme maruz kalmamış olsak dahi olumsuz yönde yoğun bir şekilde etkilenmemiz çok olağan. Bununla birlikte suçluluk duygusunu hissetmemiz de. Bu yazıyı okumanın duygularınızın ve bedensel duyumlarınızın daha farkında olmanızı sağlamasını temenni ediyorum. Bu ilk ve en önemli adımlardan biri. Ancak kendimizin farkında olursak bize neyin iyi geldiğini fark edebilir ve onu gerçekleştirmek için bir adım daha atabiliriz. Böylelikle başkalarına da iyi gelebiliriz. 

Hepimizin kendi repertuarında bize iyi geldiğini düşündüğümüz şeyler var. Bunlar birlikte güvende ve mutlu hissettiğimiz kişilerle zaman geçirmek, günlük tutmak, daha önce denemediğiniz bir aktiviteye yönelmek, açık havada yürüyüş yapmak ve belirlediğiniz süre boyunca meditasyon yapmak olabilir. 

Fakat her şeyden önce kendi hızınızı en iyi siz bilebilirsiniz. O yüzden belki de bir süreliğine ara vermek ve bunu günlük rutininizde bulundurmak iyi gelebilir. Kendi repertuarınızdan uzaklaşmak, kendinize olanları sindirebilmek için zaman ve alan tanımamak ne size ne de etrafınıza iyi gelecektir. Lütfen kendinize iyi bakın.  

Benzer bir durum deprem bölgesinde olup can veya maddi kayıp yaşamayan kişilerde de gözleniyor mu? Onlar yaşadıkları birincil travmanın yanı sıra bu suçluluk hissi ile nasıl başa çıkabilir? 

Gözlemlenebilir. Bölgede ve online olarak psikososyal destek veren gruplar mevcut. Profesyonel destek almak oldukça elzem. Bunun için Türk Psikologlar Derneği, EMDR Türkiye Derneği ve World Human Relief Derneği’nin sunduğu imkanlardan yararlanabilirler.

Her iki durumda da ne zaman bir uzman desteği almak gerekiyor? 

İçinden geçtiğimiz süreçte hiç olmadığı kadar birlik ve beraberlik kurduk. Hepimiz birbirimize iyi gelecek eylemlerde bulunuyoruz ve bulunmaya devam edeceğiz. Bu durum aynı zamanda oldukça büyük ve yoğun bir yaşantının içinden geçtiğimizi de bize canlı bir şekilde hatırlatıyor. Acı hepimizde şekil ve renk değiştirerek kendini gösteriyor. Bu sebeple yukarıda belirttiğim belirtilerin en az birini hangi boyutta olursa olsun kendinizde gözlemliyorsanız uzman desteği almak sağlıklı bir karar olacaktır. 


Depremden etkilenenlere destek olabilmeniz için güvenilir kaynakları ve bağış kampanyalarını derledik. Linkten detaylı bilgi edinebilirsiniz.



Uzman Klinik Psk. İrem Ezici

1994 yılında İstanbul’da doğdu. İlk-orta-lise eğitimini Koç Okulunda aldı. 2016’da Bilgi Üniversitesi’nde Psikoloji dalı üzerine lisans eğitimini tamamladı. Daha sonra İngiltere’de Goldsmiths Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans eğitimini tamamladı. İngiltere’de bulunduğu süre boyunca Türk ve yabancı uyruklu bireylere psikoterapi hizmeti ve seminerler verdi. 2017’den beri İngiltere’de vermeye başladığı psikoterapi...



BLOOM SHOP