Umudu içinde barındıran mutluluk…
Umut… İçeriği bir yana kelimenin kendisi bile dinginleştirir insanı. Mutluluk… İçeriği bir yana kelimenin kendisi bile gülümsetir insanı.
Hızlıca “mutluluk” kelimesinin harflerine bakar mısınız? İçinde “umut” var, fark ettiniz mi? Tabi sıralı bir şekilde değil. Sıralı olsaydı heyecanı nerede olurdu ki? Hayat bizi zorlayıp daha da güçlendirmekten, bize karmaşık şeyler sunup onu çözerken kendimizi geliştirmemizden zevk almıyor mu?
Hayat aslında “ciddi bir şakacı”!
Severek okuduğum, uzun ama bir o kadar da sürükleyici bir otobiyografik romanın kapağında “Kader seni güldürmüyorsa espriyi anlayamadın demektir” yazıyordu. O zaman çok sevmiştim bu cümleyi, yıllar sonra ise daha çok sevdiğimi anladım! Kader sözcüğü yerine “hayat” sözcüğünü koyun; alın size uzun yıllar sürecek bir motto. Hayat bir şakacıysa, biz de espriden anlıyoruz herhalde…
Hayatın bize sunduğu o küçük kelime oyununu sarıp sarmalar, soğuk bir kış günündeki sıcacık bir anıya dönüştürebiliriz. Umudu görüp, onu besleyip, onu mutluluğa çevirebiliriz. Deneyimlerimizle mutluluğun içinde umudu bulur, elimizdeki umudu mutluluk için bir basamağa çeviririz.
Umut için de, mutluluk için de yer açalım hayatımızda. Bedenimizin ve zihnimizin hem umut etmeye hem de mutlu olmaya ihtiyacı var. Onlara hak ettikleri mutluluk umudunu verelim! Umutların mutluluk doğurduğu, mutlulukların umut yeşerttiği bir yıl diliyorum… Her duygunun dengeli olduğu bir yıl olsun bize…