Neredeyse hepimiz güneş ışınlarının zararlarını bilsek, kış aylarında güneş kremlerimizi sürmeden dışarı çıkmayı ihmal etmesek de mevsim yaz olduğu anda tüm bilgilerimiz sanki zihinlerimizden siliniyor! Çoğumuz kendimizi güneşin altına atıyor, kontrolsüzce bronzlaşmaya çalışıyoruz. Güzellik dünyası içerisinde bu denli yerleşmiş bronzlaşma arzusu, tüm sağlık çalışanlarının ve dermatologların hemfikir olduğu üzere bizlere sadece zarar veriyor. Zamanla tarihin tozlu raflarına kaldırılmasını dilediğimiz bu “güzellik trendini” bir nebze olsa daha az zararlı kılmanın neyse ki bazı yolları bulunuyor. Sürdürülebilir ve sağlıklı bronzluk için 6 ipucunu sizin için derledik!
Nasıl bronzlaşıyoruz?
Güneşten yayılan UV ışınları tenimize değdiği anda cildin üst tabakalarını nüfuz ediyor. Hücresel seviyede cildin DNA sentezini negatif yönde etkileyen UV ışınlarına karşı ise beden savunma mekanizmasını aktive ediyor. Melanosit adı verilen cilt hücreleri melanin pigmenti üretmeye başlıyor. Görevi UV ışınlarını absorbe etmek olan melanin pigmenti aynı zamanda cilt tonunun koyulaşmasına yani “bronzlaşmamıza” neden oluyor.
Cildin üst tabakasında bulunan hücrelerin kendi kendilerini iyileştirebilme ve yenilenebilme yetileri ise oldukça kuvvetli. Tam da bu nedenle çevresel stres kaynağı kesildiği; güneş ışınlarından uzaklaşıldığı zaman cilt kendini onarmaya ve bronzluk yavaş yavaş silinmeye başlıyor.
Bununla beraber, eğer güneşlenme uzun veya ardışık günler boyunca sürdürülmüşse melanin pigmenti üretimi güneşten uzak kalınan günlerde de devam edebiliyor. Kötü güneş yanıkları; kızarıklıkların günler içinde bronzluğa dönüşmesi bu sayede oluyor. Güneş hasarını kümülatif kılan yani her UV ışını maruziyetinin hasarın boyutunu büyütmesi de yine bu yüzden yaşanıyor. Örneğin cilt kanseri daha çok ileri yaşlarda ortaya çıkıyor.
Melanin pigmenti salgısının miktarı da kişiden kişiye değişiyor. Cilt tonu daha koyu olan kişiler daha çok melanin pigmenti sentezleyebilirken açık tenli kişilerde bu oran düşük seyrediyor. Bu nedenle açık tenli kişiler daha zor bronzlaşıyor, koyu tenli kişilerde ise güneş yanığı daha nadir rastlanıyor. Yine de herkes, cilt tonu fark etmeksizin, güneşlenmenin negatif sağlık sonuçlarını yaşıyor.
Bronzlaşmak zararlı mı?
Bronzlaşma süreci kendisi, cildin güneş kaynaklı DNA hasarı yaşamasının bir yan ürünü olarak gerçekleşiyor. Bu nedenle her sağlık çalışanı ve dermatolog güneşlenmenin zararlı olduğu konusunda hemfikir. Güneş kremi kullanmadan, uzun süreli ve kronik bronzlaşmanın sebep olduğu sağlık riskleri şu şekilde sıralanabiliyor:
Cilt üzerinde:
- Enflamatuar cilt rahatsızlıkları; sedef, egzamanın alevlenmesi
- Hiperpigmentasyon
- Çillenme
- Cilde dolgunluğunu veren kollajenin UV ışınları ile parçalanması sonucu belirginleşen erken yaşlanma belirtileri
Bütünsel sağlık üzerinde:
- Dehidrasyon
- Güneş yanığı
- Güneş geçmesi
- Fotokeratisis; göz yanığı
- Bağışıklık sisteminin zayıflaması
- Yükselen cilt kanseri riski
Sürdürülebilir ve sağlıklı bronzluk için neler yapabiliriz?
Kontrolsüz ve bilinçsiz şekilde bronzlaşmaya çalışmanın sağlık üzerinde negatif etkileri olsa da doğru önlemler alınarak güneşte zaman geçirmenin faydaları da bulunuyor. Güneşin en direkt etkisi ruh hali üzerinde oluyor. Bedendeki serotonin üretinini yükselten güneş ışığı daha mutlu hissetmemizi sağlıyor. Haftanın 3 günü boyunca 15 dakika güneşte kalmak ise bedendeki D vitamini üretimini destekliyor. Yine de bu süre önemli bir hormonun salgısı için idealken arzu edilen bronzluk seviyesine erişmek için oldukça yetersiz kalıyor.
Bronzlaşmayı sağlıklı, daha doğrusu daha az zararlı (!), hale getirmek ise hasarı minimize etmemize yardımcı oluyor.
Cildinizi güneşlenmeye başlamadan önce hazırlayın.
Sürdürülebilir bronzluğun anahtarı pürüzsüz, neme doymuş bir ciltten geçiyor. Bu nedenle güneşlenmeden önce tüm bedeni ölü derilerinden arındırmak, örneğin kese yapmak, daha sonra da bolca nemlendirmek öneriliyor. Böylelikle cildin güneşe dayanıklılığı bir nebze de olsa arttırılabiliyor ve potansiyel soyulmaların önüne geçilebiliyor.
Her daim güneş kremi sürün.
Yaz-kış, içerisi-dışarısı demeden her gün, herkesin yüksek korumalı bir güneş kremini cildine uygulaması ve gerekirse gün içerisinde yenilemesi gerekiyor. Bu zorunluluk güneş ışınlarının dikleştiği, dışarıda geçirilen sürenin uzadığı yaz aylarında daha büyük önem kazanıyor. Hem yüze, 50 faktör, hem de vücuda, 30 faktör geniş spektrumlu, hem UVA hem de UVS korumalı, güneş kremini bol miktarda uygulamak, gün içerisinde, özellikle terleme, denize, havuza girmeden sonra, yeniden sürmek bronzlaşma sürecini engellemeyeceği gibi daha sürdürülebilir ve sağlıklı bronzluğun yakalamasını sağlıyor.
Güneşlenme vaktinizi doğru seçin.
Güneş kreminden sonraki en önemli risk azaltıcı faktör güneşlenme vaktini doğru seçmek oluyor. Güneş ışınlarının en dik geldiği yani UV radyasyon oranın en yüksek olduğu öğle vakitleri cilde çok hasar verebiliyor. Daha “güvenli” güneşlenme zamanları sabah 10’a kadar ve öğleden sonra 4’ten sonra başlıyor.
Güneşlenme pozisyonunu sıklıkla değiştirin.
Uzun süre tek bir pozisyonda güneşlenmek cildin o bölgelerinin daha fazla hasar görmesine, istenmeyen güneş yanıklarının yaşanmasına ve eşit görünümlü bir bronzluğun elde edilememesine neden oluyor.
Beta karoten ve likopen içeren besinleri tüketin, bolca su için.
Araştırmalara göre beslenme yolu ile alınan beta karoten ve likopen vücudun güneşe karşı kendini daha iyi koruyabilmesine yardımcı oluyor. Hücresel hasarın yan ürünü serbest radikallere karşı antioksidan açısından zengin olan bu iki mikro-besin cildin minimum hasarda bronzlaşmasına yardımcı oluyor. Daha çok yaz sezonunda bulunan meyve ve sebzeler; kırmızı ve sarı biber, kavun, havuç, domates, karpuz, kayısının beta karoten ve likopen açısından zengin olması en iyi çarenin yine doğada saklandığını hatırlatıyor!
Bronzlaşma sonrası beslenme düzeninde arttırılması gereken diğer bir unsur da günlük su alımı oluyor. Güneş altında artan terleme yüzünden su ve elektrolit kaybı çok yükseliyor. Bu da vücudun iç sistemlerinin dengesini kaybetmesine, kendini iyi savunamamasına neden oluyor. Güneşin etkileri daha sert ve sersemletici hissediliyor. Bu nedenle sadece akşam değil, gün boyu bol miktarda su içmek gerekiyor.
Güneşten sonra doğru sonra bakım uygulayın.
Bronzlaşma çabaları arzulanan pürüzsüzlükte gitmediyse cildin kendini onarma süreci herkesin korktuğu soyulmalar ile geçiyor. Güneş sonrası soyulmanın bir numaralı nedeni olan nem kaybını dengelemeye ise doğru bir sonra bakım rutini yardımcı oluyor.
Solaryumdan uzak durun!
Solaryum makineleri güneşin doğal olarak yaydığı UV ışınının 3 katı kadarını, çok yoğun bir şekilde cilde vererek ışınların çok daha derin katmanlara kadar ulaşmasına neden oluyor. Bu da solaryumların doğal güneşlenmeden çok daha büyük bir hasar yaratmasına, sağlığa zararının aynı ölçüde yükselmesine sebep oluyor. Araştırmalara göre solaryum cilt kanserine yakalanma riskini yüzde 75 oranında yükseltiyor.