YAZAN: EZGİ DEMİRCAN ÖZELÇAĞLAYAN

Hayatımızın başlangıcından sonuna dek onsuz yapamayacağımız suyun değerinin tartışıldığı Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişimi 2021 Raporu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. “Değer” kavramıyla suyu bir araya getiren 206 sayfalık rapordan çarpıcı birkaç başlığı yakından incelemek istedim. Detaylarına bakmak isterseniz raporu ücretsiz erişime açık şekilde internette bulabilirsiniz. İşte, Birleşmiş Milletlere göre suyun değeri!


Su, paha biçilemez

Diğer doğal kaynaklardan farklı olarak suya paha biçmenin oldukça zor olduğu kanıtlandı.

“Dünya’nın atmosferi sayesinde sonsuz bir döngüde var olmaya devam eden su neden paha biçilecek bir varlık olsun ki” diyebilirsiniz. Doğal kaynaklar aslında karşılığı para ile değer biçilmiş “ürün”ler olmamalılar. Örneğin doğal kaynaklardan ücretsiz ulaşılabilecek içme suyunun şişelenerek satılması Kanada’da yaygın şekilde protesto ediliyor. Ancak birçok ülkede alışılagelmiş hatta “kalite” göstergesi sayılabilir bir ürün şişelenmiş su. Bu nedenle içme suyu paha biçilmiş bir varlık oluyor. Bu şekilde düşündüğümüzde kuraklık, iklim değişikliği, şehirleşme, tarım alanı oluşturma gibi sebeplerle giderek azalan su kaynakları özellikle bazı bölgelerde suyu “değer” biçilmesi gereken bir varlığa, hatta bazı kullanıcıların diğerlerine göre daha fazla ücret ödeyerek satın alması gereken bir “ürüne” dönüşüyor.

2018 yılında Veles Water ve Wastewater Research şirketlerinin oluşturduğu Nasdaq Veles California Water Index (NQH2O) Amerikan Borsası’nda işlem görmeye başladı. Bu endeks suya paha biçilen ilk endeks olup, fiyatlandırma Kaliforniya’daki en büyük 5 su havzası ve ihtiyaç/tüketim baz alınarak yapılıyor. 2020 yılı sonunda ise bu endeks vadeli işlemler piyasasında işlem görmeye başladı. Yani ilk kez petrol, altın ya da buğday gibi vadeli sözleşmelerle fiyatlandırılmaya başlandı. Şu anda su ile ilgili birçok fon borsada işlem görüyor. Tüm bunlar elbette birer işaret ancak suya biçilebilecek değerin onu bir “ürün” ya da “varlık” olarak görmenin çok daha ötesinde olduğu vurgulanıyor raporda.

Suyun değeri sonsuz

Bazı bakış açılarına göre onsuz hayat mümkün olmadığı ve yerine koyulabilecek başka bir kaynak olmadığı için suyun değeri sonsuzdur.

Raporda bu durumu daha iyi ifade edebilmek için verilebilecek en iyi örneğin Dünya dışı yaşam çalışmaları için Ay, Mars ve diğer gezegenlerde “su” bulabilmek için yapılan yatırımlar olduğu belirtiliyor. Yerine konulamayacak başka bir kaynak olmayışı kulağa yeterince ürkütücü gelmiyor olacak ki bu kaynağı sonsuzmuş gibi direkt ve dolaylı yoldan tüketmenin eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Üstelik aynı zamanda kullanılabilir suyun büyük bir miktarını da endüstriyel atıklar; plastik, ilaç, kozmetik, çeşitli kimyasallar, petrol, ağır metallerle kirleterek bir nevi bizden sonraki nesillerin geleceğinden çalıyoruz. Bu esnada suyu geri kazanabilmenin alternatif yolları için bilimsel araştırmalara milyonlarca dolar kaynak ayrıldığını da unutmamak gerek. Problemin anlaşılır olmayışı, olası çözümlerin zamanla yetersiz ya da faydasız hale gelmesine neden oluyor. Yani suyun değerinin sonsuz olmasının ne demek olduğunu anlayamıyoruz. 

Su, duygusal mutluluk kaynağı

Suyun insanların esenliğine etki eden değeri insanın fiziksel yaşamını sürdürmesini sağlayan fonksiyonlarını desteklemedeki rolünün çok daha ötesinde olup zihinsel sağlığı, ruhsal esenliği, duygusal dengeyi ve mutluluğu da kapsıyor.

Her ne kadar suyun hayatımızdaki rolünün farkındaymışız gibi davransak da “anlam” konusuna özel olarak değinilmiş raporda. Aklımıza genelde gelen hijyen, temizlik ve sağlık için günde en az 2 litre su içmenin ötesinde bize verdiği diğer duyguların pek farkında değiliz. Sabah serinliğinde içilen kahvenin tadına, aksam güneşinde deniz keyfine, hortumla bahçe sulamanın verdiği huzurdan, yorucu bir günün ardından alınan duşla gelen rahatlamaya, yağmurun sesinin rahatlatıcı etkisine kadar ruhumuza iyi gelen birçok aktivite için suya ihtiyaç duyduğumuzu ve suya biçilecek değerin bunlar da düşünüldüğünde anlamsız kaldığı anlatılmak isteniyor. Bu esnada tüm bu güzel duygulardan suya erişimi olmadığı için mahrum kalan, sağlık ve hijyen için bile su kullanamayan milyonlarca insanın var olduğu da unutulmamalı.

Suyun kültürdeki karşılığı

Kültür, suyun değerinin algılanması, oluşumu ve kullanımı direk olarak etkiliyor.

Su, çoğu tek tanrılı ve çok tanrılı dinde kutsal olmasına rağmen çoğu toplumda bireysel olarak gösterilen değer, verilmesi gereken değeri pek yansıtmıyor. Yerli halklarda doğa ve su kutsal sayılıyor ve sadece onlar verdikleri değeri diğer kültürlere göre kıyaslanamayacak şekilde korumayı başarabiliyor. Bir şekilde kendi evinde, okulunda, iş yerinde bunu öğrenmeyen çocuklar bu konuda bilinçli bir toplum oluşturamıyor. Dolayısıyla suyla ilgili alınan herhangi bir kararda da bunu sorgulama ihtiyacı duymuyor veya önemsiz görüyor. 

Su politikaları

Suyun değerini belirlemede kontrol sahibi olanlar, onun nasıl kullanılacağını da kontrol ediyor.

Her ülkenin su konusundaki politikası sürekli olarak değişiyor. İster ülke içinde ister uluslararası alanda olsun, su için söz hakkı sahibi olanlar onun nasıl kullanılacağına da karar veriyor. Salda Golü bu anlamda iyi bir örnek oluyor. Ya da Dünya’daki en büyük baraj olan Etiyopya’da Nil nehrine kurulan baraj ile Mısır’ın bugüne dek verimli topraklarını sulayan suyun nasıl el değiştirdiği ve bu konudaki anlaşmazlığın nasıl çözümsüz kaldığı da bu konuya güzel bir örnek. 

Tarımda su

Tarım, küresel tatlı su kaynakları kullanımında yüzde 69 ile en büyük paya sahip.

Endüstriyel tarımın hem su hem de toprak için artık vazgeçilmesi gereken bir uygulama olduğu biliniyor. Ne yazık ki hem politikalar gereği hem de eğitimsizlik sebebiyle bu gerçekleşmiyor. Damla sulama gibi görece sürdürebilir uygulamalara verilen desteğin yetersizliği karşısında konvansiyonel vahşi sulama, krizler için oluşturulmamış acil durum planları, artan nüfusla devasalaşan tarım arazileri ve üretilen ürünler tarımın su kullanımında en büyük paya sahip olmasına neden oluyor. Buna ek olarak üst üste yaşanılan kurak yazlar, iklim değişikliği ve üründen kar edilmemesi gibi sebeplerle çiftçi ya ürün değiştirmeye ya da bir sonraki sene hiç ekim yapmamaya gidiyor. Ne yazık ki, gerekli adımlar atılmadığı sürece kısa sürede Dünya’nın bazı kesimlerinde gıda kıtlığı yaşanacağını öngörülüyor. Zaten bu konuda bir dengesizlik söz konusuyken daha da korumasız olan bölgeler maalesef bu problemle de karşı karşıya kalıyor. Madagaskar yaşadığı aşırı kuraklık nedeniyle şu an gıda kıtlığı içerisinde.

Raporda yönetici özetinden çıkarılan aşağıdaki sonuç ise geleceğimizi harika bir biçimde anlatmaya yetiyor.

Suyun değerinin küçümsenmesinin riskleri görmezden gelinemeyecek kadar büyük.



Ezgi Demircan Özelçağlayan

ODTÜ Kimya bölümünden 2011 yılında mezun oldu. Organik Kimya dalında yüksek lisans ve bu süre zarfında araştırma görevliliği yaptı. 2018 yılında Kanada’da University of Waterloo, Çevre Mühendisliği bölümünde doktoraya başladı. Aynı zamanda University of Waterloo, Water Institue, Collabrative Water Programı’nı tamamladı. Disiplinlerarası olan bu programda suyun ekonomiden psikolojiye, toplum sağlığından...



BLOOM SHOP