YAZAN: BURCU ERBAŞ

Tüm Dünya’yı felç eden COVID-19 salgını uzun zamandır hayatımızda. Kaotik yaşantılarımızda şu sıralar sadece bir duygu baskın olarak hissediliyor: Tahammülsüzlük. İlk zamanlardaki gibi olası karantinaları pozitif bir tavırla; yoga yaparak, ekmek pişirerek, hobi edinerek karşılayacak gücümüz kalmadı. Hiç birimiz daha fazla iş toplantısını, arkadaş buluşmasını, doğum günü kutlamalarını (!) Zoom üzerinden yapmak istemiyoruz. Bu isteksizliğimiz davranışlarımıza da yansıyor. Karantinanın başına kıyasla aile bireylerimize, partnerlerimize, ev arkadaşlarımıza gösterdiğimiz sabrımız büyük oranda azaldı. Bir başka deyişle; hepimiz çok sıkıldık ve bir an önce yaşadığımız bu zorlu süreç bitsin istiyoruz. Tüm Dünya’yı saran bu “tahammülsüzlük” hissinin psikolojik bir açıklaması ve bir çözümü mevcut! Empati yorgunluğu olarak tanımlanan bu fenomen neden pandeminin bitişini yatağınızda kıvrılarak beklemek istediğinizi anlamanızı sağlayacak!


Empati nedir? 

Empati, her anımızı toplum içinde geçirdiğimiz modern yaşam stilinde herkesin taşıması gereken; beraberinde iyilik, eşitlik ve adalet duygusunu getiren çok önemli bir duygudur. Kişiye, bir başkasının yerinde olmadan yaşadıklarını, hislerini derin ve duygusal bir seviyede anlayabilme yetisi verir.

Pandeminin ilk başlarında kendi yaşadığımız kötü deneyimlerin sevdiklerimizce hatta bütün Dünya’ca yaşanıyor olması, her birimizde “Bu işin içinde beraberiz.” hissi doğurdu. Kolektif bir şekilde hissettiğimiz bu empati duygusu en az kendimiz kadar başkalarını da korumak, sağlık çalışanların yükünü azaltmak için hepimizi maske takmaya, sosyal mesafe kurallarına dikkat etmeye, yardımlaşmaya ve sabretmeye itti. Peki, yaşanılan zorlu süreç hala devam ederken neden eskisi kadar anlayışlı ve sabırlı olmakta çok zorlanıyoruz? 

Empati yorgunluğu nasıl gerçekleşir? 

Aşırı empati sendromu olarak da bilinen empati yorgunluğu bir kişinin duygusal, fiziksel ve zihinsel enerjisini düzenli olarak başka kişilerin iyiliği, mutluluğu ve rahatlığı için kullandığı zaman ortaya çıkar. Sonucunda sürekli olarak ilgi gösteren kişi yorulur ve sıkılır. Başkalarının hislerini, yaşadıklarını üstlerine alan kişiler iç dünyalarında kendi duygularına yer bırakmaz. Başkalarının yaşadıkları ile dolan duygusal kapasiteleri kendi hislerinin de eklenmesi ile taşar ve kişi empati yorgunluğu yaşamaya başlar. 

Pandemi sürecinde her birimizin hem kendi özel hayatlarında hem de sevdiklerimizin yaşamlarında devamlı olarak zorlu, üzücü veya stresli olaylarla karşılaşması empati yorgunluğuna yol açtı. Örnek vermek gerekirse; iki kişinin yakın zamanda yaşadığı kötü olaylardan birçoğu pandemi kaynaklı yaşandı. Aynı paydada buluştukları için birçok konuda birbirlerini rahatlıkla anlayabiliyor ve destek çıkabiliyorlar. Fakat birbirlerinden bağımsız olarak yaşadıkları zorlayıcı durumlar, her ikisinin de birbirlerini anlama ve eş zamanlı olarak kendi yaşadıklarını sindirebilme kapasitelerini zorluyor. Bir seneyi aşkındır hissedilen kronik stres, endişe ve belirsizlik de bu durumu büyük ölçüde şiddetlendiriyor. Sonucunda her ikisi de kendini sabırsız, tahammülsüz hatta hissizleşmiş buluyor.

Peki boşalan empati kapasitelerimizi yeniden doldurmanın ve kibarlığı, sevgiyi ve yardımlaşmayı beslemenin bir yolu yok mu? Tabi ki var!

Empati yorgunluğu ile nasıl başa çıkılır?

Sınır çizmek 

Empati yorgunluğu yaşadığınızı düşünüyorsanız tekrardan “kendiniz gibi” hissetmenin ilk adımı sınırlarınızı çizmekten geçer. Kendi zamanınızdan, enerjinizden veya kaynaklarınızdan bir başkası için ne kadar tüketiyorsunuz? “Benim olmayan bir derdin tüm yükünü üzerime mi aldım?” sorusu gösterdiğiniz empatinin miktarını, şiddetini ve zamanlamasını bilinçli olarak ayarlayabilmenizi sağlayacak.

Kapasitenin farkına varmak

Her birimizin aynı parmak izimiz gibi bize özel duygusal kapasiteleri var. Bazı durumlarda kapasitemizi aştığımızı anlamak ve ilk önce kendimizden, daha sonra ise başkalarından bu duruma anlayış göstermelerini talep etmemiz gerekir. Bizden yardım isteyen sevdiklerimize, eğer kapasitemizin üstündeysek, talep ettikleri desteği sağlayamamamız bizleri kötü insanlar yapmaz, sadece insan yapar. Karşınızdaki kişiye vermek istediğiniz desteği sağlayamadığınız zamanlarda sadece açık sözlü olun ve kapasitenizin saygı ile karşılanmasını bekleyin.

Zaman tanımak

Kendimize, yaşadığımız duygusal yoğunlukla başa çıkabilmek için zaman ve alan yaratmak tekrardan empati kapasitemizi doldurmamızı ve sevdiklerimize daha sağlıklı bir şekilde yardım etmemizi sağlar. Başkalarının yükünü taşıyormuşsunuz gibi hissettiğiniz anlarda mindfulness egzersizleri yapmak, durumdan kendinizi uzaklaştırmak, rahatlamak ve kendi duygularınızı, pozitif olanlarda dahil, yaşamaya izin vermek kendi duygularınızla başkalarının duygularını ayırt etmenizi sağlayacak.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP