Hepimiz D vitaminini bedenimizde bir vitaminden çok hormon gibi hareket eden, sayısız hayati fonksiyona katılan ve ideal şartlarda direkt güneş ışığı maruziyeti ve beslenme yolu ile alınan bir vitamin olarak biliyoruz. Bu tanıma göre de yaz aylarında -eğer kullanıyorsak- D vitamini takviyesini bırakmak veya eksikliğinin tamamlandığını düşünmekte haklıyız, değil mi? Maalesef bu sorunun cevabı net bir evet olmuyor. Günümüz şartlarında bedenlerimiz ihtiyacı kadar D vitaminini, doğal yollar ile almakta zorluk yaşıyor. Peki güneş vitamini olarak bildiğimiz D vitamini neden yaz aylarında böylesi bir zorlukla karşılaşıyor? Yazın D vitamini takviyesi almaya devam mı etmemiz gerekiyor? Sizin için D vitaminine dair en çok kafa kurcalayan soruları ve D vitaminin bütünsel sağlık üzerindeki güçlü etkisini araştırdık!
Yazın D vitamini takviyesi almalı mıyız?
Uzmanlara göre evet! Kuzey yarım kürede yaşayan bizler için güneş ışığı hiçbir zaman sene boyunca erişilebilir olmuyor. Modern yaşamın içerisinde neredeyse herkes zamanının büyük bir çoğunluğunu kış veya yaz fark etmeksizin okul, iş ya da ev gibi iç mekanlarda geçiriyor. Çıktığımız 1-2 haftalık yaz tatillerini saymazsak bedenimizin direkt olarak güneş ışığı aldığı süre oldukça kısa bir süreye denk geliyor. Eğer ki güneşin UV ışınlarının erken yaşlanma belirtilerinden cilt kanserine kadar ilerleyebilen zararlı etkilerinin farkındaysak, güneşe maruz kalan ciltlerimizi yüksek SPF’li güneş kremleri ile her gün koruyoruz. Bunun da üzerine yaş alma ile doğal olarak azalan D vitamini sentezleme yetimiz eklenince hiçbirimiz doğal yollarla yeterli D vitamini seviyesine erişemiyoruz. Birçoğumuzun kafasında ilişkilendirdiği yaz-güneş-D vitamini ilişkisinde yukarıdaki sebeplerden ötürü ciddi engeller oluşuyor.
Neden birçoğumuz D vitamini açısından eksiklik yaşıyor?
İdeal şartlarda ihtiyaç duyduğumuz günlük D vitamini seviyesine ulaşabilmek için her gün 10:00-14:00 arasında yani güneş ışınlarının en dik şekilde geldiği zaman aralığında kollarımız ve bacaklarımız tamamen güneş alacak şekilde (örneğin şort ve atlet ile) dışarıda en az 20 dakika durmalıyız. Peki bunu gerçekten her gün yapıyor muyuz? Hayır.
Peki ya beslenme yolu ile alınan D vitamini? Mantar, ciğer, yağlı balıklar, yumurta gibi gıdalar, D vitamini açısından oldukça zenginken hiçbirisi tek başına günlük D vitamini ihtiyacımızı karşılamaya yetmiyor. Daha detaylı açıklamak gerekirse, ancak her gün en az 7 porsiyon taze somon yersek günlük D vitamini ihtiyacımızı karşılamış oluyoruz.
Neden D vitamini tüm yıl boyunca alınmalı?
Bedenimiz yıl boyunca bu değerli vitamini doğal yollar ile almakta zorluk çekiyor. İlerleyen yaş ile azalan emilim yetimiz, direkt güneş ışığı mahrumiyeti, D vitamini açısından eksik bir beslenme, aşırı kilolu veya koyu bir renk tenine sahip olma gibi durumlar birikerek birçoğumuzu D vitamini açısından eksiklik yaşadığı bir konuma yerleştiriyor. Buna bir de Türk kadınlarının genetik olarak D vitamini eksikliği yaşamaya daha yatkın olmaları eklenince hormonal sağlığın da aşağıya çekildiği bir medikal tablo ortaya çıkabiliyor.
Hangi D vitamini takviyesini kullanmalıyız?
Peki, D vitamini takviyesi seçerken neye dikkat etmemiz gerekiyor? Öncelikle tüm takviyeler gibi D vitamininin de uzman kontrolünde, kan testleri sonucuna göre alınması öneriliyor.
NIH’a göre günlük D vitamini ihtiyacı bebeklerde 400, 1-70 yaş arası kişilerde 600, 70 yaş ve üzeri kişilerde ise 800 IU olarak belirleniyor. Öte yandan günlük referans değerlerinin amacının şiddetli D vitamini eksikliğini önlemek olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bir başka deyişle bu değerler optimal sağlığa erişmek için yetersiz kalabiliyor. Peki bu durumda ne yapmamız gerekiyor? Fonksiyonel Tıp Doktoru Mark Hyman kan testinden sonra herkesin daha iyi bir emilime sahip D3 formunda -D2 değil- bir takviye kullanmasını öneriyor. Her uzmanın “optimal” D vitamini anlayışının farklı olabildiğinin altını çizerek kendisi kan testinde D vitamini seviyesinin mutlaka 30 ng/ml’nin üzerinde seyretmesi gerektiğini söylüyor. Eğer bu seviyelerin altında ölçülen bir D vitamini varsa bir sağlık danışmanı ile D vitamini yükseltme tedavisinin planlanmasını öneriyor. Konu D vitamini olunca sabırlı olmamızı söyleyen Dr. Hyman, D vitamini depolarının ortalama 10 ayda dolduğunu belirtiyor.
Bakış açısı olarak en nihai amacımız D vitamini seviyelerimizi hayatımız boyunca yeterli ve sabit bir seviyede tutmak. Bu nedenle sürekli yoğun D vitamini tedavilerinden geçmektense her gün veya her hafta doza göre D vitamini almak en mantıklı yol oluyor.
D vitamini takviyesi ile ilişkilendirilen sağlık faydaları neler?
Bedenimizdeki her hücrede D vitamini reseptörü bulunuyor. D vitaminin bu özelliği onu diğer vitaminlerden ayrı bir konuma koyarak neredeyse bir hormon gibi değerlendirilmesine yol açıyor. Bedende sadece kalsiyum emilimini sağlamanın dışında bağışıklık sisteminden cinsel sağlığa, sağlıklı yaş alımından iyi bir ruh haline kadar birçok kompleks sisteme dahil olan D vitamini, en hayati vitaminlerden birini oluşturuyor.
D vitamini üzerine yapılan araştırmalar bu hayati bileşeni gittikçe daha fazla bilişsel, ruhsal ve bedensel sağlık ile doğru orantıya koyuyor. Özellikle kadınlarda yaş alımına karşı bilişsel fonksiyonların korunması, demans gelişiminin engellemesi ile ilişkilendirilen D vitamini ruhsal sağlığı da destekliyor. Depresyon ile savaşan kişilerde aynı zamanda düşük D vitamini seviyeleri de tespit ediliyor.
D vitamini belki de en direkt etkisini bedensel sağlık üzerinde gösteriyor. Eksikliğinin kısa süreli sonuçları yorgunluk, beyin sisi, zayıflayan bir bağışıklık sistemi iken uzun vadede gebe kalamama/yeterli sperm üretememe sorunları, tiroid bozuklukları hatta çeşitli kanserlerin gelişimi söz konusu olabiliyor.