Yemek terapisti Shira Lenchewski, yeme alışkanlıklarını çok farklı bir açıdan ele alıyor ve sağlıklı beslenmek isteyen herkese gelecekteki kendileri için yemek yemeyi öneriyor. Gıdalarla ve kendimizle olan ilişkimizi farklı açıdan görebilmenin ve bu ilişkileri sağlıklı bir şekilde baştan kurgulayabilmenin püf noktalarına parmak basan Lenchewski yeme davranışlarını derinlemesine analiz ediyor.
“Bir yemek terapisti bireylerin gıdalarla olan ilişkisini nasıl ele alır ve çözümler?” sorusunun cevabını merak edenler bu yazıya bir göz atsın.
Neden kontrolümüzü kaybederiz?
İdeal bir dünyada yaşamıyoruz ve zaman zaman kontrolümüzü kaybedip kendimizi tüketmek istemediğimiz gıdalara gömülmüş halde bulabiliyoruz. Bunun öncelikli nedenlerinden bir tanesi gelecekteki halimizle bağlantımızın kopuk olması. Yani şimdiki halimizi ve gelecekteki halimizi farklı kişiler olarak algılamamız.
Kontrolümüzü kaybetmememizin bir diğer nedeni ise beynimizin nişasta ve şekere karşı alarmda olması. İlkel çağlarda insanların hayatta kalabilmek için yeterli besini bulmakta zorlanmış olması, gıdayı bir daha ne zaman bulacağını bilmeyen içgüdülerin enerjisi yüksek olan besinleri tüketmek için evrilmesine neden olmuştur.
Bugün hala beyni etkisi altında tutan bu ilkel dürtülerimiz bizim besinlere rahatlıkla ulaşabildiğimizin farkında değil. Dolayısıyla hala iştahımızı yüksek nişasta ve şeker içeren besinlere yönlendirerek “hayatta kalmamızı” sağlıyorlar.
Gelecekteki halimizden kopuk olan algımızın ve ilkel dürtülerimizin arasında kalan odağımız anlık ödüllerle mutlu olmaya takılıyor. Literatüre “present bias” olarak geçen bu durumu davranış bilimciler “odağın tamamen o an deneyimlenebilecek ödüllerde olması ve kişinin gelecekteki deneyimleri fark edememesi” olarak açıklıyor.
Bunun nedeni beynimiz için o anda kazanılacak hazzın somut ve gerçek, gelecekteki hazzın ise soyut olması. Bu durumun bir başka örneği, ne kadar tehlikeli ve hatta ölümcül olduğunu bilsek de direksiyon başında telefonumuzla ilgileniyor olmamız.
Bunun nedeni başka insanların hayatını veya kendi hayatımızı hiçe saymamız değil, sadece içinde bulunduğumuz o ana odaklanmış olmamız. Yani beynimiz için o mesaj ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir kazadan daha gerçek. Konu yemek olunca sonuçlar bu kadar ciddi olmasa da davranışın kaynağı aynı oluyor. Bir parça çikolatanın o anda verdiği haz ve mutluluk, sağlıklı yemek yemenin bize gelecekte vadettiği sağlıktan daha gerçek algılanıyor.
Bir ay sonra kendimizi iyi hissediyor olmamızın ve bugün tükettiğimiz gıdaların arasındaki bağlantıyı kuramayan beynimiz, konu ödül olunca şu andan geleceğe gidemiyor. Bunun sonucu olarak da iştah kabartan bir yiyecek ve sağlıklı bir birey olmak arasında tercih yaparken önceliği anlık hazza veriyor.
İlginizi çekebilir: Rafine Şekersiz Krem Karamel Tarifi
Gelecekle bağlantı kurmak
Yapılan araştırmalar, bireylerin kendilerinin ve yabancı insanların gelecekteki hallerini aynı şekilde hayal ettiğini ortaya koymuştur. Benzer araştırmalar, gelecekteki haliyle bağlantı kurmayı başaran bireylerin yemek yeme alışkanlıklarının değiştiğini gözlemlemiştir.
Gelecekteki hallerini şimdiki hallerinin devamı olarak görmeyi sürdüren bireylerin gelişen yeme davranışları haricinde, uzun vadeli hedeflerine ulaşma oranlarının yükseldiği ayrıca maddi ve manevi anlamda daha güçlü oldukları da kaydedilmiştir.
Kendileri için iyi bir şey yapmanın hazzına vardıklarını söyleyen katılımcılar, gelişimleri gözlemlemeye başladıktan sonra motivasyonlarının arttığını ve gelişimlerinin hızlandığını da belirtmişlerdir. Odaklarının gelişerek ilerlemek olduğunu ve bu süreçte sonuçları görmenin ve hissetmenin önemini vurgulayan katılımcılar, bu hissin anlık hazlardan daha büyük bir keyif ve bütünlük algısı verdiğini de söylemişlerdir.
Gelecekteki halimizi hayal etmeye çalışmak en başlarda biraz zor gelebilir. Hedefleri belirlemek, yani bu sürecin kendimiz için hangi yöne doğru gitmesini istediğimize karar vermek güzel bir ilk adım olabilir. Bu planı sonuç odaklı değil süreç odaklı yapmak gitmek istediğimiz doğrultuda hareket etmeye başlamamızı kolaylaştıracaktır.
Yemek terapisti Shira Lenchewski, gelecekteki halleriyle bağ kurmak isteyenlere yol gösterici bir egzersiz öneriyor:
Gözlerinizi kapatın ve bir sene sonra mümkün olan en iyi halinizi hayal edin. Sizi otantik yapan bütün güzel özelliklerinizin hala sizinle olduğunu, fakat geçen bir sene içinde sağlığınızın ne kadar iyileştiğini fark edin.
Karşınızda duran bir sene sonraki kendinize odaklanın ve nasıl hissettiğinizi (bir sene sonraki halinizin nasıl hissettiğini) anlamaya çalışın. Ne kadar detaylı düşünürseniz o kadar etkili olursunuz. Sabahları yataktan kalktığınızda ne hissediyorsunuz? Duş almak nasıl hissettiriyor? Vücudunuzu nemlendirirken veya kıyafetlerinize karar verirken neler geçiyor aklınızdan? Ayakta dururken, spor yaparken veya seks yaparken neler hissediyorsunuz? Gün içinde enerjik ve mutlu musunuz? Her detayı hayal edin.
Hedeflerinizi başarmış olmanın sağlığınız üzerindeki olumlu yanlarını düşünün. Önceden yapamadığınız neleri yapabilmeye başladınız?
Hissettiklerinizi anlamaya başladıktan sonra fiziksel özelliklerinizi fark edin. Cildiniz nasıl görünüyor? Vücudunuz nasıl görünüyor? Elleriniz, kollarınız, bacaklarınız, karnınız… Bedeninizin içinde daha mı rahatsınız? Daha hızlı koşabiliyor musunuz? Daha canlı dans edebiliyor musunuz? Sağlıklı tercihleriniz size bir yıl içinde nasıl ödüller getirmiş? Fark edin.
Bu alıştırma sırasında genellikle kişiler spesifik okazyonları düşünmeye meyillidirler. Siz de önerilen egzersizi bu şekilde deneyimliyorsanız iple çektiğiniz bir etkinlik, özel bir tatil veya kendi düğünüz gibi büyük ve özel durumları hayal etmeye çalışın.
Genellikle çatışma içinde olan uzun vadeli arayışların ve kısa vadeli isteklerin farkında olmak gıdalarla sağlıklı bir ilişki kurmanın ve yemek yeme davranışlarını geliştirebilmenin temeli. Daha iyi görünmek, mutlu hissetmek, sağlıklı olmak yani bilinçli kararlar mı yoksa bir parça daha çikolata yani anlık hazlar mı? Tercih sizin.
İlginizi çekebilir: Meditasyon ve Konsantrasyon Arasındaki Güçlü Bağ
Kaynak:
Social Cognitive and Affective Neuroscience Journal, 2009
Psychologist Hal Hershfield, Journal of Marketing Research, Hershfield, 2011