RÖPORTAJ: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: THE VERGE

Dünya genelinde her 8 kişiden 1’i zihinsel sağlık problemleri ile boğuşuyor. Modern yaşam her daim ileriye, daha “iyi, gelişmiş, parlak” bir geleceğe doğru ilerliyor gibi görünse de özellikle yeni jenerasyonları etkileyen zihinsel sağlık epidemisi bu ütopyaya keskin bir kontrast çiziyor. Bu iki gerçekliği birleştirmenin yolu yine teknolojiden geçemez mi? Yeni keşifleri, teknolojik atılımları ve icatları küresel zihinsel sağlık krizini çözmek için kullanabilir miyiz? Koç Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Zeynep Ünal’a göre yakın bir gelecekte sanal gerçeklik, yapay zeka, psikedelikler ve nicesinin adı zihinsel sağlık problemleri tedavisinde daha sık anılacak! Son yıllarda artan zihinsel sağlık problemlerine modern çağ ne gibi çözümler üretiyor sizin için sorduk!


Zihinsel sağlık problemleri geçmişten günümüze nasıl değişti? Hangi rahatsızlıklar hangi kişilerde daha çok yaygınlaştı?

Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmalarına göre; 2019 senesinde dünya genelinde her 8 kişiden 1’i veya bir diğer deyişle 970 milyon kişi bir zihinsel sağlık problemi ile yaşamaktadır. Zihinsel sağlık problemlerinden en yaygın olarak kaygı ve depresif bozukluklar görülmektedir. 2020 yılında, COVID-19 pandemisi nedeniyle kaygı ve depresif sorunları yaşayan insan sayısı önemli ölçüde artmıştır. İlk tahminler, sadece bir yıl içinde anksiyete ve majör depresif bozukluklar için sırasıyla yüzde 26 ve yüzde 28’lik bir artış olduğunu göstermektedir. Etkili önleme ve tedavi seçenekleri mevcut olsa da ruhsal bozukluğu olan çoğu kişinin etkili bakıma erişimi bulunmamaktadır. Birçok insan ayrıca damgalanma, ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri yaşamaktadır. Temel olarak, demografik değişiklikler nedeniyle son on yılda ruh sağlığı koşullarında ve madde kullanım bozukluklarında yüzde 13’lük bir artış olmuştur. Dünyadaki çocuk ve ergenlerin yaklaşık yüzde 20’sinin zihinsel sağlık problemleri bulunmaktadır. İntihar, 15-29 yaşları arasında ikinci önde gelen ölüm nedeni olarak bulunmaktadır.

Öte yandan, zihinsel sağlık problemleri ve tedavileri hakkında son yetmiş yılda eski akıl hastanelerinin kapatılması, toplumun bilinçlenmesi, yan etkilerin daha az olduğu yeni ilaçların bulunması ve konuşma terapilerinin kullanımının artması gibi yeni gelişmeler meydana gelmiş ve hepsinin son derece olumlu etkileri olmuştur.

Travma bilgili bakım nedir? Bu yaklaşım sağlık sistemi içinde zihinsel problemleri ele alış biçimimizi değiştirebilir mi?  

Travma bilgili bakım, travmanın insanların yaşamlarını ve hizmet ihtiyaçlarını nasıl etkilediğine dair bilgi ve anlayışa dayanan insani hizmet sunumu için bir çerçeve olarak tanımlanmaktadır. Araştırmalar, travma konusunda bilgilendirilmiş sağlık ve refah ortamları ve sistemlerinin, farklı çalışma biçimleri gerektirdiğinden ve bu anlayış olmadan hizmet kullanıcılarını yeniden travmatize etme riski taşıdığından, geleneksel ortamlar ve sistemlerle çarpıcı bir tezat oluşturduğunu belirtmiştir. Travma bilgili bakım yaklaşımları, travmanın etkilerine yanıt veren güçlü yönlere dayalı bir çerçeve olarak tanımlanabilir ve sağlık sistemi içinde zihinsel problemleri ele alış biçimimizi değiştirmektedir.

Alzheimer, demans gibi bilişsel yetilerin kaybolduğu, henüz bilinen kesin bir tedavinin veya ön tanının olmadığı rahatsızlıkların arka planında ne gibi yeni bilimsel gelişmeler yaşanıyor?

Alzheimer ve demans gibi bilişsel yetilerin kaybolduğu hastalıkların şu anda tedavisi yok ve daha etkili tedavilere ihtiyaç vardır. Ancak günümüzde yeni bilimsel gelişmeler ile birlikte Alzheimer aşısı konusunda araştırmalar yapılmaktadır. Her durumda düşünce, vücudun bağışıklık sisteminin Alzheimer hastalığına dahil olan bazı mekanizmalarını tespit etmek ve onarmak için eğitilebileceğidir. Bu sayede semptomların azaltılması veya ortadan kaldırılması mümkün olabilir.

Doktorlar, Alzheimer hastalığını semptomlar şiddetli hale gelmeden erken teşhis etmelidir. Birkaç Alzheimer aşısı şu anda klinik denemelerin çeşitli aşamalarındadır. Herhangi birinin hem güvenli hem de etkili olduğu tespit edilirse, 5 ila 10 yıl gibi kısa bir sürede kullanıma sunulabilir.

Basit bir kan testi ile zihinsel sağlık problemleri; depresyon, bipolar ve nicesinin ölçülebileceği bir gelecek mümkün mü?

Bipolar bozukluk veya depresyon tanısının temeli olarak kan testinin kullanılması araştırmaları hala erken aşamalarındadır. Bu alandaki son çalışmalar beyin kaynaklı nörotrofik faktörün rolünü araştırmaktadır. Bu molekülün öğrenme ve hafıza üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır. Bilim insanları, duygu durum bozuklukları ile kandaki proBDNF ve mBDNF seviyeleri arasında bağlantı bulmuşlardır. 2017 yılında 105 katılımcıyla yapılan bir araştırmada, bipolar bozukluğu olan kişilerin kanındaki mBDNF düzeylerinin majör depresif bozukluğu olan kişilere göre daha düşük olduğu bulunmuştur.

Ayrıca bipolar bozukluk grubunda mBDNF ve proBDNF arasındaki oran da majör depresif bozukluğu olan kişilere göre daha düşük bulunmuştur. Araştırmacılar, bipolar bozukluğu olan kişilere genellikle majör depresif bozukluk ile yanlış teşhis konulduğundan, bunun umut verici bir gelişme olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle bir kan testi, depresif dönemler yaşayan bipolar bozukluğu olanların belirlenmesine yardımcı olmaktadır.

Psikedelikler üzerinden yürütülen birçok yeni araştırma, uyuşturucu ve psikotrop maddelerin tıbbi gözetim altında zihinsel sağlık problemlerinin hafifletilmesi hatta tamamen iyileştirilmesinde umut verici sonuçlar verdiklerini gösteriyor. Henüz çok yeni bir tedavi alanı olan psikedelikler sizce gelecekte sıkça danışılan bir yönteme dönüşebilir mi? Ülkemizde buna dair çalışmalar yürütülüyor mu?

Pek çok ülkede yasa dışı olmasına rağmen, uygun dozda verildiğinde etkili olduklarını kanıtladıkları için psikedelikler giderek daha fazla hükümet desteği almaya başlamıştır. Psilosibin, MDMA, DMT ve kannabidiol (CBD) gibi kimyasalların kontrollü bir bağlamda ve profesyonel bakım eşliğinde kullanıldığında geleneksel ilaç tedavilerine yanıt vermeyen zihinsel sağlık problemlerinin tedavisinde yardımcı olabileceğini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Örneğin, Avustralya hükümeti, yenilikçi zihinsel klinik deneyler için yaklaşık 15 milyon dolar bağışlayarak psikedelikler için desteğini göstermiştir. Araştırmaya yatırılan fonların, depresyon, anoreksiya nervoza, travma sonrası stres bozukluğu ve anksiyete bozuklukları gibi kronik zihinsel sağlık problemlerinden muzdarip olanlar için potansiyel olarak çığır açan tedaviler sunacağına inanılmaktadır.

Aslında, toplamda 3,8 milyon dolardan fazla olan en büyük miktar, otizm spektrum bozukluğu olan genç yetişkinlerde tedaviye dirençli sosyal kaygı için MDMA destekli psikoterapi denemesi için Melbourne Üniversitesi araştırma ekibine aktarılmaktadır. Öte yandan, Türkiye gibi dünya çapında birçok ülke, uyuşturucu karşıtı sıkı duruşlarıyla tanınmaktadır. Öngörülebilir gelecekte, bu ülkeler ve diğerleri, ilgili araştırmalar sağlansa bile, yeni düzenleyici çerçevelere zaman ve kaynak ayırmaya isteksiz olabilir. Bunun nedeni ise, psikedelik bazlı ilaçları doğası gereği etik dışı olarak görülmesidir.

Yapay zekâ, sanal gerçeklik gibi ileri teknoloji ürünleri, zihinsel problemlerin tanı ve tedavisinde aktif rol alabilecekleri bir yöne evrilebilirler mi?

Kaygı bozuklukları için maruz kalmaya dayalı terapi, önemli tedavi etkileri göstermektedir. Modern maruz kalma terapisi, korku anılarının korku uyaranları, tepkileri ve anlamı hakkında bilgi içeren yapılar olduğunu öne süren duygusal işleme teorisine dayanmaktadır. Bu nedenle, müdahalenin amacı uyumsuz yeni bilgiler sunarak ve duygusal işlemeyi kolaylaştırarak bu korku yapılarını harekete geçirmek ve değiştirmektir. Sanal gerçeklik tabanlı teknikler, maruz bırakma terapisi için idealdir. Çünkü, sanal gerçeklikte deneyimlenen varlık hissi, danışanı bu yapıları etkinleştirmek ve değiştirmek için korku yapılarının belirli yönlerine uyacak şekilde uyarlanmış korkulan ortama sokma fırsatı sağlamaktadır. Bu nedenle, sanal gerçeklik tedavi araştırmalarının büyük bir kısmı kaygı bozuklukları için yürütülmüştür. Genel olarak sonuçlar, sanal gerçekliğin anksiyete semptomlarındaki büyük düşüşlerle ilişkili olduğunu, geleneksel maruz kalma müdahalelerine kıyasla benzer etkinlik gösterdiğini, güçlü bir gerçek yaşam etkisi yarattığını göstermektedir.

Geleneksel maruz bırakma terapisinde, hayali maruz kalmalar, danışanların belirli korkulan uyaranları etkili bir şekilde hayal edebilmelerine bağlıdır. Sanal gerçeklik, hayal etme veya görselleştirme konusunda zorluk yaşayabilecek hastalar için potansiyel bir engeli ortadan kaldırmaktadır. In-vivo maruziyetler maliyetli olabilir (örneğin, uçak korkusu olan birisinin gerçek uçağa binmesi) veya uçakta yürütülmesi pratik olmayabilir, oysa sanal gerçeklik bu ortamı oluşturma olasılığına izin vermektedir. Örneğin sanal gerçeklik ile sanal bir uçuş inişini birden çok kez tekrarlamak gibi, in-vivo’da mümkün olmayabilecek şekillerde maruz kalmaları manipüle etme fırsatı sunulmaktadır. Aynı zamanda sanal gerçekliği uygulayan kişi, danışanın korkulan uyaranlarına uyacak şekilde maruz kalma ortamının dozunu ve belirli yönlerini kontrol edebildiği ve maruziyetler boyunca bireyselleştirilmiş bir hız ile optimize edebildiği için sanal gerçeklik tam kontrol sağlayabilir.

Sanal gerçeklik, terapistin, hastanın sanal ortamda ne gördüğünü görmesini sağlar. Bu, hayali maruz kalmanın dört sınırlamasını ele alır; her hasta iyi hayal kuramayabilir, zihinsel imgeler oluşturma yeteneği yaşla birlikte azalabilir, hastanın hayalindeki görüntü çok korkutucu olabilir ve terapist ne hayal edildiğini ne bilir ne de kontrol edebilir. Sanal gerçeklik ile terapist, maruz kalınanın içeriğini seçebilir ve bunu hasta için kişiselleştirebilir. Aynı zamanda rahatlatıcı sanal ortamlar, hastaların kaygı yönetimi becerilerini öğrenmelerine ve uygulamalarına yardımcı olabilir.

Son zamanlarda ortaya çıkan bir diğer ileri teknoloji ürünü ise yapay zekadır. Yapay zeka, danışanların bazı Bilişsel Davranışçı Terapi stratejilerini uygulamalarına ve randevular arasında semptomlarını yönetmelerine yardımcı olabilecek bazı sohbet robotlarını içermektedir. Bazı akıllı telefon uygulamaları, duygusal sıkıntının uyarı işaretleri için bir hastanın ses ve konuşma kalıplarını analiz edebilir. Bu araçlar bir insan danışmanın yerini almamakla beraber; daha çok danışanı desteklemek ve bir müdahale gerektiğinde uyarmak için 7/24 hazır olan bir asistan rolü göstermektedir.

Yakın gelecekte daha sık adını duyacağımız, ülkemizde de yeni yeni danışılmaya başlanan zihinsel sağlık tedavi yöntemleri nelerdir?

Teknoloji, günlük hayatımızı uzun zamandır kaplamasına rağmen zihinsel sağlığı iyileştirme potansiyelinden yararlanmaya daha yeni başlanmıştır. Günümüzde sanal gerçeklik ve yapay zekâ gibi yeni teknolojik ürünler ile terapi ortamında yenilikler meydana gelmektedir. Örneğin, sanal gerçeklik ve video oyunları, danışanların son derece gerçekçi ortamlarda yeni beceriler uygulamalarına yardımcı olabilir. Sanal gerçeklik teknolojisinin maliyeti son birkaç yılda çarpıcı bir şekilde düşmüştür. Bu da, yenilikçi tedavilerin artık sıradan sağlayıcıların ve hastaların erişiminde olduğu anlamına gelmektedir. Araştırmalar, sanal gerçeklik araçlarının diğer koşulların yanı sıra kaygı, fobiler ve travma sonrası stres bozukluğunu başarılı bir şekilde tedavi edebileceğini ileri sürmektedir. Öte yandan, DEHB olan çocuklar bir sanal gerçeklik sınıfında odaklanma alıştırması yapabilirler. Otizmli kişiler, iş görüşmeleri gibi stresli sosyal durumlarda gezinme alıştırması yapabilirler. Sanal gerçekliğin kaygı, depresyon ve diğer zihinsel sağlık sorunlarındaki artışı tedavi etmeye yardımcı olması bile mümkün olarak gözükmektedir.

Bir diğer yandan, zihinsel sağlık semptomlarını manuel olarak takip etmek zaman alıcı ve verimsiz olarak bulunmaktadır. İlk terapist ziyaretinde danışan bir form doldurmakta ve ardından her yüz yüze görüşmede yeni semptomlar rapor edilmektedir. Buna karşılık, çevrimiçi semptom takibi, hastaların verileri günlük olarak paylaşmalarını sağlar. Bir yapay zekâ algoritması, kalıpları tanımlamak ve sağlayıcıları herhangi bir uyarı işaretiyle ilgili gerçek zamanlı olarak uyarmak için bu verileri analiz etmekte ve gelecek için akıl sağlığı bakımını optimize etmeye yönelik çok önemli bir adımdır.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP