Toplum bizden sürekli umursamamızı istiyor: Ailemizi, işimizi, eğitimimizi, ülkemizin durumunu, iklim krizini, eşitsizlikleri, hayvanları, haksızlıkları… Modern yaşamın türettiği her yeni sorun, üzerimize düşünülmesi ve aksiyona geçilmesi gereken yeni bir sorumluluk olarak ekleniyor. Zihnimizden sürekli olarak yapmamız ve yapmamamız gerekenler, başkalarının bizim hakkımızda neler düşüneceği geçiyor. Hayatın uçsuz bucaksız ölçeği, günlük yaşamlarımızda alacağımız tek bir karara kadar küçülebiliyor. Alacağımız keyif, yapmamız gereken işlerin arkasına öteleniyor. Peki keyfimizi ön sıralara yeniden nasıl taşıyabiliriz, yani nasıl daha az umursarız? Hayatı kendi şartlarımıza göre yaşamak 3 basit değişimle mümkün!
Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre yetişkinler, özellikle 18 yaşından küçük çocuklara sahip olanlar, hayattan keyif alamayacak kadar meşgul olduklarını söylüyor. Peki neden hayatımızı yaptıklarımızdan zevk alamayacak kadar dolduruyor, kendimizi meşgul ediyoruz?
Psikologların “kaçınma” ismi verdikleri bir tür savunma mekanizmasına dönüşen “meşguliyet” aslında hayatın acı gerçeklerini göz ardı etmemize yarıyor. Bu durum modern yaşam tarafından övgü, para, başarı ile ödüllendiriliyor! Toplumun, her bireyden –özellikle kadınlardan– hayatın her alanında başarıyı, mükemmeliyeti ve dengeyi yakalamasını beklemesi bu keyifsizliği daha ekstrem uçlara; tükenmişliğe, anksiyete bozukluğuna hatta depresyona götürebiliyor.
Fazla umursamak neden hayattan aldığımız keyfi kaçırıyor?
Gündelik yaşamımız büyük ölçüde sorumluluklarımız, zorunluluklarımız ve ilgilenmemiz gereken diğer insanlar ile geçiyor. Buna rağmen ajandamızı dolduran pek çok iş, bizden beklenenlerden daha fazlasını içeriyor. Gerekenden fazlasını yaptığımız anlarda o çabayı sarf etmemizi sağlayan etrafımızı memnun etme isteğimizden çok kendimize koyduğumuz yüksek standart hedeflerini yerine getirme isteği oluyor. Yani yeterince çaba sarf etmezsek ve umursamazsak kendimizi suçlu hissediyoruz. Peki nasıl bu hislerden kurtulabiliriz? Hayatımızı gerçekten keyif aldığımız ve zorunda hissetmeden yaptığımız deneyimlerle nasıl doldurabiliriz?
Nasıl daha az umursarız?
Neleri gerçekten umursamak istediğinizi keşfedin
Bazı durumların gerçekten umursanması gerekiyor. Sizin için bu durumlar hangisi? Ekstra enerjinizi harcamaktan çekinmeyeceğiniz kişi ve durumların ister zihninizde ister bir kağıt üzerinde listesini yapmak, kendinize “Neden bunu, bu kadar umursuyorum?” sorusunu sormak önceliklerinizi belirlemenize yardımcı olabilir.
Aile, iş, ekonomik iyi olma hali için gerekli olanlar dışında umursadığınız konular etik değerler ile paralel ilerleyebilir, toplumsal bir amaca hizmet edebilir, kişisel mutluluğu ve gelişimi arttıracak türde olabilir. Bu gibi bariz nedenlerin dışında kalan her “ekstra” iş ya da saplandığınız düşünce aslında sizin özünüzden umursadığınız konular değil, toplumun sizden beklediği yersiz inançlardır.
Hayata daha geniş bir perspektiften bakın
Yolunda gitmediği zaman anksiyete, öfke, korku yaratan ama hayatın akışı üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmayan; sizden rica edilen bir işi yetiştirememek, doktor randevusuna 10 dakika geç kalmak, planladığınız kıyafeti giyememek gibi küçük anlar aslında hiçbir anlam ifade etmiyor. Bir başka deyişle, küçük şeylere gerçekten çok kafa takmamak gerekiyor! Yine de yaşanan anın ateşinde kendimizi umursamaktan alıkoyamıyoruz. Peki, neden?
Kronik olarak stres altında yaşıyorsak pirenin deve gibi görünmesi, her pürüzün kocaman bir kriz gibi hissettirmesi çok normal. Hayata mikro değil makro bir perspektiften bakabilmek için gün içinde rahatlamamıza, dinlenmemize, kendimize dönebilmemize yardımcı olacak alışkanlıklar edinmemiz gerekiyor. Bu yürüyüşe çıkmak, meditasyon yapmak ya da günlük akış için sınırlar çizmek ve ona göre yaşamak olabilir.
Sağlıklı sınırlar çizin
Bazen sevdiğimiz veya zorunluluk hissettiğimiz kişileri geri çevirmek kolay olmayabiliyor. Bu gibi anlarda dediğimiz her isteksiz “Evet.” cevabı yerine o an içinde bulunulan durumu ve nasıl bir tarzda yardım sunulabileceğini açıkça söylemek faydalı olabilir. Örneğin, “Üzgünüm şu an inanılmaz doluyum. Bu konuda sana yarın öğlen yardımcı olsam?”, “Şu an ağır bir yük alabilecek durumda değilim. Bu konuda sana yardımcı olması için bir başkasını önerebilirim.” gibi cevaplar her iki tarafın da daha büyük fayda sağlayacağı bir sonuç verebilir.
Öncelikleri uygulamak konusuna uyum sağlayabilmemiz için günlerimizi çizdiğimiz sınırlara göre yaşamamız gerekiyor. Eğer bir arkadaşınız her görüşme sonrasında kendinizi daha mutsuz ve yorgun hissetmenize sebep oluyorsa buluşma sıklığınızı azaltabilir, açılan vaktinizi gerçekten umursadığınız şeylere -örneğin kendinize- harcayabilirsiniz!