Pek çok şeyin belirsizliğini koruduğu ilginç bir dönemden geçiyoruz. Her ne kadar binbir şikayetle yaşıyor olsak da bugüne dek belki işimiz, belki eşimiz, çocuklarımız, ailemiz, alıştığımız günlük rutinlerimizle birlikte “gelecekten emin” olduğumuz bir yaşamımız vardı. Oysa şimdi çoğumuz sıkı sıkı tutunduklarımızın gelecekteki varlığından dahi emin değiliz.

Gün içinde -evde kalmanın da getirdiği sıkkınlık ile- sayısız sarsılmalar, farkındalıklar, duygu geçişleri, iniş-çıkışlar yaşıyoruz. Ve nasıl başa çıkacağımızı bilemediğimiz onca duygu karmaşasının içinde, kimilerimiz o emin zeminlerin ayağımızın altından kaymaya başladığını hissediyoruz. Belki evde bunca zaman geçirmek bizi gelecek kaygısı ile doldurdu, belki de eşimizle, sevdiklerimizle ya da kendimizle aramızdaki sorunlar su yüzüne çıktı. Belki sağlıkla ilgili problemler yaşıyoruz.

Pek çok bilinmezin bir arada bulunduğu bir denklemin içinde, elimizde “şu an”dan başka hiçbir şeyin olmadığı bir gerçekliğin içine düştük.

Böyle bir sürece ev hapsinde girmiş olmamız da manidar. Sanki yaşam bizden “eve dönmemizi” istiyor… Fiziksel ev bellediğimiz dört duvardan ziyade; dünyanın neresinde olursak olalım evimizde hissedeceğimiz bir yere: “Şimdiki zaman zihnine.”

Bu belirsizlik günlerinde, şimdiki zamanda olmaktan ve günü yaşamaktan başka ne yapabiliriz ki? Peki gün içinde şüphe ve korku başı çekmek üzere binbir duygu bedenimizde bizimle alay edercesine dans ederken, nasıl olacak da metanetimizi koruyabilecek, hayata güven duyacağız yeniden?

İlginizi çekebilir: Kendini Sevme Sanatı

1. Bugüne dek güveni yanlış topraklarda aramış olduğunuzu fark edin

Biz, güven hissini hep gelecekte aradık. Belli standartları ve planları takip edersek, geleceğin bize iyi davranacağına inandık. Ancak ne denli sarsıcı olursa olsun, yüce gerçek şu ki Instagram hesabımızda, kariyerimizde, maddi birikimlerimizde, hatta ve hatta ailemizde güven arıyorsak yanlış yöne bakıyoruz demektir. Güveni bulabileceğimiz tek bir yer var, o da dış dünyanın dinamiklerine bağlı değil. Tamamen bizim iç dinamiklerimizle ilgili. Güveni yaşamla, an bilinciyle aramızda kurmayı öğrenmeliyiz.

2. Yaratılış hakkında sorular sormaya, gerçekliği sorgulamaya başlayın

Bütün bunlar ya bir rüyaysa? Miguel Ruiz, “Dört Anlaşma” adlı kitabında bunu çok güzel anlatıyor. Ruiz’e göre rüya zihnin ana fonksiyonu. Ve biz uyurken de uyanıkken de devam eden bir süreç. İnsanlar 24 saat rüya görüyor. Bireysel rüya, aile rüyası, toplum rüyası, şehir rüyası, ülke rüyası ve sonunda insanlık rüyası… “Toplumsal rüya” veya “gezegensel rüya” yaratılıyor. Bu rüya, tüm toplumsal kuralları, inançları, yasaları, dinleri, değişik kültürleri, devletleri, okulları, sosyal olayları ve tatilleri içinde barındırıyor. Yani gezegenler rüyası “toplumsal yasa” esasına dayanıyor.

Bir çocuk doğduğundan itibaren toplumun sayısız yasalarına; anne, baba, okul ve çevresi tarafından maruz bırakılıyor. Çocukların hiçbir seçme hakkı bulunmuyor. Lisanını, inancını, ahlaki değerlerini ve ismini bile seçemiyor. Her şeyi büyüklerimizden öğreniyoruz ve onlara inanıyoruz. Büyükler de kendi bildiklerini çocuklarına masal gibi anlatıyor ve onların zihnine yerleştiriyorlar. Çocukların itiraz hakkı ve buna güçleri olmadığı için bu anlaşmayı kabul ediyorlar. Onlar da öğrendiklerini kendi çocuklarına aktarıyor.

Ruiz, çocukların da kedi, köpek gibi ehlileştirildiği bu sürece “ehlileştirme süreci” diyor. Nasıl yaşayacağımızı, nasıl rüya göreceğimizi bu süreç belirliyor. Bizim işimiz ise sorgulamaya başlayarak, dış dünyanın önümüze çıkardığı duygusal eşikleri etik ve farkındalıkla atlayarak, bu rüyadan uyanmak.

3. Farkındalık öğretisini keşfedin

Kontrol edemediğimiz tüm duygu ve düşünceler zihinde. Zihni eğitmek, onun hakkında bilgi edinmek, onu ehlileştirmek ve onun kontrolünü kendi elimize almak bu dünyaya geliş amacımız. Farkındalık öğretisi kelimenin tam anlamıyla buna hizmet ediyor.

Thich Nhat Hanh, Vietnamlı bir keşiş, aynı zamanda da farkındalık öğretisinin dünyaya yayılmasını sağlayan usta. Onun kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Çünkü şu anda güvenebileceğimiz ve ayağımızı kaydırmayacak tek an, şu an.

Farkındalık öğretisinin esası da “şu an”da kalmak. Aldığımız nefesin, soluduğumuz havanın, duyu organlarımızla algıladığımız tüm çevrenin bizimle iletişim kurduğunu ancak zihnimiz durduğunda hissedebilir, yaşamın mistik ve yaşayan tarafıyla iletişime geçebiliriz. Geçmiş ve gelecek sanrısından kurtulup, anı yakalamak yoluna düşün… Çünkü an, sandığımız gibi kuru ve cansız değil, mucizelerle, nimetlerle, işaretlerle, sevinç ve sevgiyle dolu… 

İlginizi çekebilir: Bilinçli Farkındalık (“Mindfulness”) 101

4. Varoluşa güvenin

Birine ne zaman güven duyarsınız? Eğer onu tanırsanız. Tandanslarının farkında olursanız. Varoluşun da bir tandansı, bir matematiği var. Varoluşu tanıdıkça, kendi varoluşumuzla hissi boyutta tanış oldukça ona daha fazla güvenmeye başlarız. Varoluşla bağ kurabiliriz. İnsanlar olarak bizim böyle bir katmanımız var.

5. Aparigraha

Özellikle maddi kaygılarımızın olduğu bu günlerde, bu öğretinin bize iyi geleceğini düşündüm. Aparigraha, Patanjali’nin yoga öğretileri olan Yoga Sutraları’nda Yoga’nın 8 Uzvu arasında, Yama’ların beşincisi. İhtirastan arınmış olma hali. İhtiyacımız olan her şeyin elimizin altında olduğunu, bizim olanın bize sunulacağını bilerek yaşamak.

Aparigraha biriktirmemek, varoluşun sonsuz bereketinden haberdar olmak ve bize ulaşabilmesi için boşluk yaratmak demek. Evrenin bolluk ve bereketine güvenerek yaşamak, ihtiyacından fazlasına göz dikmemek aparigraha. Arzulardan, şehvetten, hırstan, ihtirastan, sahip olma, “bir gün lazım olur” duygusuyla biriktirme telaşından azade olmak. Aslında bir anlamda hayatın gerekeni bize sağlayacağından emin olarak yaşamak. Hayata bu güvenle bağlanmak.

İlginizi çekebilir: Yoga Felsefesi 101: Yamalar ile Hayatınızı İyileştirin!

6. Sabah sporunuzu aksatmayın

Sabahları yaptığımız hareket, gün boyunca etkisini sürdürür. Online yoga derslerini, biraz da kardio yapabileceğiniz programları aksatmayın. Hareket etmek, bedensel olduğu kadar, zihinsel ve ruhsal formumuz için de gerekli. Bu süreçte zihin uçup gitse de bizim bedenimizde kalmamız, atalete ve miskinliğe karşı savaşmamız önemli.

7. Sağlıklı beslenin

Bu süreçte, zihin karışıklığını giderecek en etkili ilaçlardan biri de doğru ve sağlıklı beslenme. Vücudumuza yakarken toksin yaratmayan yiyeceklerle ödüllendirmek, duygularımızı da dengeleyecektir. Mümkün olduğunca bitki bazlı, tam tahıllar, bakliyatlar, mevsim sebze ve meyveleri ve çiğ kuruyemişlerle beslenmek, undan, hamurdan, şekerden uzak durmak size kendinizi daha topraklanmış ve güvende hissettirecek.

8. Çokça gülün

Bugüne dek hep zekice işler peşinde koştuk. Kendimizi ve yaptığımız işleri  fazlaca ciddiye aldık. Onlarla kimliklendik, övündük, böbürlendik. Gülümsemimizi pahalandırdık. Yarınından dahi emin olmadığımız bir hayatı, hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamaya çalıştık. Daha doğrusu sistem bizden bunu istedi. Biz de sistemi pek sorgulamadık. Gülün. Aylaklık edin. Anlamlı işler peşinde koşmayı dahi bırakın. Çocuklar gibi gülün. Zıplayın. Komiklikler izleyin. Kendinizi bunca ciddiye almayı bir kenara bırakın. 

İlginizi çekebilir: Gülmenin Faydaları: Fiziksel ve Zihinsel Sağlığınızı Artırın



Arzu Özev

1983 yılında İstanbul’da doğan Arzu, Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra University of Massachusetts Amherst’te psikoloji okuduğu yıllarda, Sudarshan Kriya nefes tekniği ve yoga öğretisiyle tanıştı. Hindistan başta olmak üzere, Yeni Zelanda, Güney Afrika, ABD ve Almanya’da kişisel gelişim ve yoga konusunda birçok eğitim alarak, sertifikalı eğitmen oldu. Dünya çapında 150...



BLOOM SHOP