YAZAN: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: HER

Neden bir hastalığı önlemek veya iyileştirmek üzere değil ondan utanmaya ve onu saklamaya yönelik yetiştirildik? Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (STD) herhangi başka bir enfeksiyon kadar yaygın, normal ve birçok durumda tedavi edilebilirken toplumdaki algılayış biçimimiz tam aksini çiziyor. STD’ler kişinin kendine değer vermediğinin, cinsel yaşamına saygı duymadığının, “etik dışı” seçimlerinin olduğunu gösteren bir tür “damga” olarak görülüyor. Okun diğer ucunda ise bu sosyal damga her 4 kişiden 1’ini yaşamları boyunca mutlaka etkiliyor. Peki neden basit bir enfeksiyon hastalığını kendi kendimize kurduğumuz bu utanç ve baskı dayatmasından kurtaramıyoruz? Cinsel sağlık üzerine yaklaşımımızı nasıl değiştirebiliriz?


Cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (STD) cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, etnik köken fark etmeksizin oldukça yaygın şekilde görülen bir enfeksiyon biçimidir. Bir kişiden diğer kişiye vajinal, oral ve anal seks esnasında geçer. Tek bir kişi veya kere cinsel ilişkiye girmiş olmak bile STD kapmak için yeterlidir. Çok fazla çeşidi bulunan STD’lerin birçoğu ya hiç semptom göstermez ya da çok göz ardı edilebilecek sorunlar doğurur. Tam da bu nedenle cinsel olarak aktif olan herkesin düzenli olarak STD kontrolü yaptırması önemlidir. STD olarak sınıflandırılan enfeksiyonlar aşağıdaki gibidir:

  • Frengi.
  • Ganore.
  • Klamidya.
  • Bakteriyel Vajinoz.
  • Genital uçuk.
  • Hepatit.

STD’nin çoğu türü uzman kontrolünde doğru bir tanı ve tedavi planı izlendiğinde kolaylıkla iyileştirilebilir. Nitekim HIV gibi henüz kesin tedavisi bulunmamış diğer türler de doğru bakım ve tedavi ile kontrol altına alınabilir ve kişi yaşamını büyük tavizler vermeden sürdürülebilir.

Bilim STD’nin çok yaygın görüldüğünü, birçok türünün doğru tanı ve tedavi ile iyileştirilebildiğini söylese de her STD pozitif kişi bu tanıyı utanç, korku, şüphe, öfke gibi negatif duygularla karşılar. Bunun en büyük sebebi bilgisizlik ve cinselliğin üzerindeki toplumsal baskıdır. Kendini en “seks pozitif” olarak gören kişilerin bile başa çıkmakta zorlandığı STD tanısını diğer rahatsızlıklardan bu denli ayıran bizim ona yüklediğimiz anlamdır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklara sahip olma utancı nereden kaynaklanıyor?

Ergenlik yıllarında aile, okul, akran ve medya üzerinden edinilen cinsellik “kutsaldır, özeldir, tek eşlidir, gizlidir, temizdir, ileriki yaşlarda yapılır” algısı herkesi bu vizyona uymayan her unsurun -STD’lerin de- saklanması gereken, kural dışı, ayıp, anormal durumlar olduğuna inandırıyor. İleri yaşlarda artan entellektüel seviye ve farkındalık cinsellik üzerindeki bu algının yanlış olduğunu gösterse bile benzer bir uyanış STD için yaşanmıyor.

STD pozitifliği saklamak, utanç duymak, kendini cezalandırmak, aşağıya çekmek veya pervasızca cinsel yaşama devam etmek temel bir nedenden kaynaklanıyor: Yetersiz cinsel sağlık eğitimi. Okullarda cinselliğin anlatılması Türkiye’de diğer ülkelere oranla daha da az ve ortaya çıkan bu boşluk kulaktan dolma söylemlere, yanlış yönlendirmelere, eksik veya hatalı bilgilere inanılmasına ortam hazırlıyor. Bu da kişinin daha küçük yaşta STD’leri çok yanlış, olağan dışı, çirkin bir durummuş gibi algılamasına yol açıyor. Konu STD’lere gelince kimse “Bir gün benim de başıma gelebilir.” gibi düşünmüyor. Ancak STD’ler ne zaman birinci elden veya ikicil; pozitif çıkan bir partner ile tecrübe edilirse o zaman kurulu düzen bozuluyor. Kişi ya tabulara boyun eğmesi ya da bildiklerini unutup yeniden öğrenmesi gerektiğini fark ediyor.

STD’lerin bir sır haline gelmesinin bir diğer sebebi de ikili ilişkiler üzerinde nasıl bir etki bırakacağının öngörülememesinden, korkulmasından kaynaklanıyor. Uzun kuluçka süreleri olan STD’ler pozitife döndüğü zaman eğer bilgi eksikliği varsa tek eşli uzun ilişkilerde bir “aldatma” krizi doğurabiliyor. Öte yandan çok eşli ilişkilerde partnerler arası yeterli iletişimin kurulamadığı noktada her iki taraf bilinçli şekilde risk altına giriyor. STD’nin yatak odası bir yana gündelik yaşam içerisinde, yakın arkadaşlar arasında dahi konuşulamayan “tabu” bir konu olması çok eşli kişilerin ilk defa beraber olacakları partnerleri karşısında gerekli soruları sorarak kendilerini güvenceye almasını zorlaştırıyor.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar üzerindeki toplumsal baskının sonuçları

Toplumun STD’leri tabulaştırması belki de en hayati etkisini bütünsel sağlıkta gösteriyor. STD utancı ve baskısı tanı ve tedaviye erişimi ciddi ölçüde engelliyor. Tıbbi gelişmeler sayesinde erken tespit edilebilen ve kolaylıkla tedavi edilebilen bu hastalıkların baskılanması ve partnere haber verme/izin alma, cinsel hayat hakkında sorgulanma gibi etik şartlandırmaların rahatsız edici durumlar ile ilişkilendirilmesi medikal açıdan kontrol altına alınmasını da zorlaştırıyor. Bu da bireylerin cinsel sağlıklarını ve bütünsel iyi olma hallerini negatif yönde etkiliyor.

Sosyal baskının yanı sıra kişinin STD konusunda bilgisizliği de medikal kontrol ve yardımı reddetmesine neden olabiliyor. “STD pozitif çıkarsam cinsel ve romantik hayatım nasıl olur?” korkusu düzenli kontrol yaptırmanın önüne geçebiliyor.

Hangi durumlarda cinsel yolla bulaşan bir hastalığa sahip olduğumuzu söylemek gerekiyor?

STD pozitif sonucu olan bir kişinin cinsel olarak aktif olmayı planladığı veya yakın geçmişinde beraberlik yaşadığı kişilere bu sonucunu açıklaması, izinlerini alması veya onların da test olmasını sağlaması gerekiyor. Kişinin kendi içinde yaşarken bile zorlandığı bu tanıyı bulaşma ihtimali bulunan bir başkasına belirtmesi tabii ki de zorlayıcı geçebiliyor. Öte yandan bu zorluğun tamamen kendi zihinlerimizde kurduğumuz, sosyal baskının bir ürünü olduğunu unutmamak gerekiyor.

STD’lere hangi pencereden bakacağımıza ancak biz karar verebiliriz. Yeni veya eski bir partnerinizle bu konuşmayı yaparken aşağıdaki önerilerden faydalanabilirsiniz.

  • Açık, dürüst ve samimi olun.
  • Partnerinizin şaşırmasına, üzülmesine, öfkelenmesine ve soru sormasına alan tanıyın. Bu sürede bireysel sınırlarınızın da aşılmaması gerektiğini unutmayın, gerekirse konuşmayı sonlandırın ve kendinizi güvenli bir atmosfere taşıyın.
  • Partnerinizden hemen bir karar almasını veya aksiyona geçmesini beklemeyin. Kendi araştırmalarını yapmasına, üzerine düşünmesine, destek grubu bulmasına izin verin.
  • Yaptığınız açıklamanın doğru, yerinde ve cesaret isteyen bir davranış olduğunu unutmayın.
  • Çok eşli partnerliklerde güvenli ve keyifli bir cinsel yaşam için iletişimi açık tutun, soru sormaktan çekinmeyin ve her zaman prezervatif kullanın.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP