
Optimal sağlık arayışında birçoğumuz beslenme, egzersiz ve zihinsel iyi oluşa odaklanırken kritik bir noktayı göz ardı edebiliyoruz: ağız sağlığı! Biyolojik diş hekimliğinin öncülerinden biri olan Dr. Gerry Curatola, ağız sağlığının sadece parlak bir gülüş elde etmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda birçok hastalığı önlemek ve bütüncül sağlığı teşvik etmek için hayati önem taşıdığını vurgular. Ağzımız, hem yararlı hem de zararlı 700’den fazla bakteri türüne ev sahipliği yapar. Bu hassas ekosistem bozulduğunda iltihap, enfeksiyon ve çeşitli sağlık komplikasyonlarına yol açarak genel sağlığımızı etkiler. Güncel ağız ve diş sağlığı çalışmaları giderek artan bir şekilde ağız-vücut bağlantısını öne çıkarmakta ve bağışıklık sistemi, kardiyovasküler sağlık, sindirim ve hatta nörolojik iyi oluş ile ağız sağlığının bağlantısını araştırmaktadır. Peki, ağız sağlığının bütünsel sağlık üzerindeki hangi etkilerinden bahsedilebilir? Dr. Curatola’ya göre bütünsel sağlık için ağız sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?
Dr. Gerry Curatola kimdir?
Dr. Gerry Curatola, biyolojik diş hekimliği alanında devrim yaratan ve ağız sağlığına bütüncül bir yaklaşımı benimseyen öncü bir diş hekimi olarak tanınıyor. “Biyolojik diş hekimliğinin babası” olarak anılan Dr. Curatola, 40 yılı aşkın klinik deneyimiyle ağız sağlığını genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olarak ele alarak diş hekimliği alanında çığır açan teknikler geliştirmiştir. Curatola kurduğu Rejuvenation Dentistry kliniğinde sürdürdüğü tedavilerinde yalnızca dişleri değil, hastalarının fiziksel, duygusal ve ruhsal sağlıklarını da gözeterek bir iyileşme süreci sunmaktadır. Ağız sağlığını sistemik iyileşmenin temel taşlarından biri haline getirmeyi amaçlayan yaklaşımı, modern diş hekimliğine yenilikçi bir perspektif kazandırmıştır.
1980’lerde biyolojik restoratif ve kozmetik diş hekimliği alanında öncü çalışmalara imza atan Dr. Curatola, biyouyumlu restoratif malzemelerin geliştirilmesine öncülük etmiş ve modern diş hekimliğinin şekillenmesine katkıda bulunmuştur. 2006 yılında NYU’da Curatola Klinik Araştırma Birimi’ni kurarak ağız sağlığının nasıl daha iyi anlaşılabileceğine yönelik yenilikçi araştırmalar yürütmüştür. Çok satan kitabı “The Mouth-Body Connection” ile ağız sağlığının bağışıklık sistemi, kardiyovasküler sağlık ve genel sağlık üzerindeki etkilerini ayrıntılı bir şekilde ele almıştır.
Bugün ise, ağız sağlığı problemlerinin belirtilerini tedavi etmek yerine kök nedenlerini ele almayı hedeflediği yaklaşımıyla gelişmiş teşhis yöntemleri, biyouyumlu malzemeler ve ileri teknolojiyi kullanarak ağız sağlığını genel sağlığa entegre etmeyi amaçlayarak çalışmalarına devam etmektedir.
Ağız sağlığı ve bütünsel sağlık arasında nasıl bir ilişki var?
Dr. Curatola, ağız mikrobiyomunu yaşayan bir ekosistem olarak ele alıyor ve bu mikrobiyomun dengesinin, genel sağlığımızı derinden etkilediğini vurguluyor. Dengeli bir ağız mikrobiyomunu, dost bakterilerin zararlı bakterilerle uyum içinde yaşadığı, bağışıklık sistemini destekleyen, sindirime katkı sağlayan ve ağız dokularını koruyan bir ortam olarak tanımlıyor. Bu denge sayesinde, ağız içindeki faydalı mikroorganizmalar patojenik bakterilerin aşırı çoğalmasını engelleyerek diş eti hastalıklarının ve çürüklerin oluşmasını önlüyor.
Öte yandan, dengesiz bir ağız mikrobiyomu, zararlı bakterilerin aşırı çoğaldığı, iltihaplanmanın arttığı ve bağışıklık sisteminin zorlandığı bir durumu ifade ediyor. Dr. Curatola’ya göre, bu durum yalnızca diş eti hastalıklarına ve diş çürüklerine yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda sindirim sistemi rahatsızlıkları, kronik inflamasyon ve hatta kardiyovasküler hastalıklar gibi sistemik sağlık sorunlarına da zemin hazırlayabiliyor.
Dr. Curatola, antibakteriyel ürünlerin ve aşırı hijyen alışkanlıklarının ağız mikrobiyomunu bozarak zararlı bakterilerin daha dirençli hale gelmesine sebep olabileceğini savunuyor. Ona göre, sağlıklı bir ağız mikrobiyomu için temel yaklaşım, bakterileri yok etmeye çalışmak yerine mikrobiyom dengesini beslemek ve desteklemek olmalıdır. Bu nedenle, probiyotik açısından zengin gıdalar tüketmek, doğal içerikli ağız bakım ürünleri kullanmak ve ağız florasını koruyucu bir temizlik rutini oluşturmak gerektiğini savunuyor.
Ağız sağlığı ile ilişkilendirilen sağlık problemleri neler?
Dr. Curatola, ağız sağlığı ile sistemik (vücutta birden çok sistemi etkileyen) hastalıklar arasındaki bağlantıyı kronik iltihaplanma ve mikrobiyal denge perspektifinden açıklar. Ona göre, yetersiz ağız hijyeni, aşırı antibakteriyel ürün kullanımı ve beslenme alışkanlıkları gibi faktörlerden kaynaklanan ağız mikrobiyomundaki dengesizlikler inflamasyona yol açabilir. Dr. Curatola özellikle diş eti hastalıklarının ve ağız enfeksiyonlarının sistemik hastalıkları tetikleyebileceğini vurgulamaktadır. Ağızdaki zararlı bakterilerin kan dolaşımına girmesi, vücuttaki iltihap seviyelerini artırarak çeşitli hastalıkların başlamasına veya ilerlemesine neden olabilir.
Kardiyovasküler hastalıklar
Kronik diş eti iltihabı (periodontal hastalık), kalp hastalıkları ve felç riskini artıran önemli faktörlerden biridir. Dr. Curatola, ağızda oluşan bakteriyel enfeksiyonların kan dolaşımına girerek damar iç yüzeylerinde iltihaplanmaya yol açabileceğini ve bu durumun kardiyovasküler problemlere sebep olabileceğini belirtir. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar da Dr. Curatola’nın açıklamalarını destekleyerek diş eti hastalığı olan bireylerde kardiyovasküler hastalık riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Diyabet
Dr. Curatola, ağız sağlığı ve diyabet arasında çift yönlü bir ilişkiden bahseder. Ona göre, diş eti hastalıkları insülin direncini artırarak vücudun kan şekeri seviyelerini düzenlemesini zorlaştırabileceği gibi, diyabetin neden olduğu yüksek kan şekeri seviyeleri de ağız içinde bakteriyel büyümeyi teşvik ederek diş eti enfeksiyonlarının oluşumuna katkıda bulunabilir. Bu döngü ise, vücutta kronik iltihaplanmaya yol açarak diyabetin kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir. Dolayısıyla ağız hijyenine dikkat etmenin kan şekeri kontrolünü iyileştirmeye katkı sağlayabileceğini belirtir.
Nörodejeneratif hastalıklar
Son yıllarda yapılan araştırmalar, ağız sağlığının sadece diş ve diş etleriyle sınırlı kalmayıp beyin sağlığı üzerinde de büyük bir etkisi olduğunu göstermektedir. Dr. Gerry Curatola, özellikle diş eti hastalıklarına sebep olan periodontal patojenlerin beyne ulaşarak nöroinflamasyona neden olabileceğini ve bu sürecin Alzheimer hastalığının ilerlemesini hızlandırabileceğini belirtmektedir. Yapılan araştırmalar, kötü ağız hijyeninin kan-beyin bariyerini zayıflatarak bakterilerin beyin dokusuna nüfuz etmesine ve inflamasyonu tetiklemesine yol açabileceğini; ağız hijyeni kötü olan bireylerin demans geliştirme riskinin %65 daha yüksek olduğunu göstermektedir. Dr. Curatola, ağız sağlığını korumanın yalnızca diş ve diş eti sağlığı için değil, aynı zamanda nörodejeneratif hastalıkların önlenmesi açısından da kritik bir rol oynadığını savunur.
Kanser
Dr. Gerry Curatola, ağız sağlığı ile kanser arasındaki güçlü bağlantıyı vurgulamakta ve ağız mikrobiyomunun, sistemik iltihaplanma ve hastalıkların ilerleyişindeki rolüne dikkat çekmektedir. Ona göre, ağızdaki bakteriyel dengenin bozulması kronik iltihaplanmaya ve sürekli iltihaplanma, özellikle meme kanseri gibi çeşitli kanser türlerinin gelişimine ve ilerlemesine sebep olabilir. Bu durumun temel nedeni, ağızdaki patojenlerin ve iltihabın kan dolaşımına karışarak vücuda yayılmasıdır. Dr. Curatola, geleneksel diş tedavilerinde kullanılan florür ve bazı toksinlerin, oksidatif strese ve bağışıklık sistemi bozukluklarına katkıda bulunarak kanser riskini artırabileceği konusunda uyarmaktadır. Bu nedenle, biyolojik olarak uyumlu malzemelerin kullanılması, dengeli bir ağız mikrobiyomunun korunması ve düzenli ağız kanseri taramalarının yapılması gerektiğini savunur.
Hamilelik komplikasyonları
Son olarak Dr. Gerry Curatola, ağız sağlığının hamilelik süreci üzerinde de önemli bir etkisi olabileceğini vurgular. Özellikle periodontal (diş eti hastalıkları) hastalıkların, sistemik iltihaplanma ve bağışıklık tepkilerini tetikleyerek fetal gelişimi olumsuz etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu iltihaplanmanın, erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) gibi komplikasyon risklerini artırabileceğinden bahsedilir. Dr. Curatola da hamilelik sırasında ağız sağlığının korunmasının önemine dikkat çekerek dengeli bir ağız mikrobiyomunun sürdürülmesinin bu tür olumsuz sonuçları azaltmaya yardımcı olacağını belirtmektedir.