RÖPORTAJ: DİLA ATTEPE

Dünyaya geldiğimiz andan itibaren kimliğimiz oluşmaya başlar. Kimliklerimizin özünü çoğu zaman tarif edilemez şekillerde şekillendiren, sevgi ve özlemin, sevinç ve acının karmaşık bir etkileşimi olan anne yarası, çıktığımız yolculukta büyük önem taşır. Tarihçi ve Davranış Bilimci, yazar, Goddess Wellbeing uygulamasının kurucusu Dr. Nil Keskin ile yaptığımız bu özel röportajda, anne yarasının labirent gibi koridorlarında gezinerek ruhlarımıza ulaşan dallarını anlamaya çalışıyoruz. Bu röportaj sadece kelimelerden oluşan bir derleme değil; yaralılar için bir sığınak, rehber ve umut ışığıdır.


Anne yarası (the mother wound) nedir?

Dünya okulunda yaş alırken hepimiz bazı sınavlar yaşayıp, bazı yaralar alarak büyürüz. Bu yaralardan bazılarını yetişkin yaşlarda alırken bazılarını da bilincimizin daha henüz var olmadığı çocukluk ve yetişme çağımızda almış olabiliriz. Hatta konuyu somut olaylardan soyut kavramlara yani spiritüaliteye getirdiğimizde atalarımızın soyundan aldığımız miras yaralarla da yaş almış olabiliriz. Örneğin; anne karnındayken annemizin aldığı yaralar ya da annemizi dünyaya getiren anneannemizin sahip olduğu ve önce annemize sonra da bize geçmiş yaralar. Bu noktada anne yarasını, “bilinç, bilinçaltı ve bilinç dışı olmak üzere üç seviyede anne kaynaklı olup bugünkü yaşamımızı etkileyen tüm farkında olduğumuz ya da olmadığımız izler” diye bütünsel olarak tanımlayabiliriz.

Bilinç seviyesini kolaylıkla hatırladığınız, bildiğiniz anne kaynaklı eksiklikler, fazlalıklar, hayal kırıklıkları gibi sorunlar; bilinçaltı seviyesini günlük hayatınızda farkında olmadığınız ve bazı tekniklerle üzerinde çalışıldığında farkındalık yükselişi ile bilinç seviyesine taşıdıklarınız; bilinç dışı seviyesini ise ya konunun özelinde merakla yaşayan anne soyunuzla olan diyaloglarınızdan saptayıp ya da farklı spritüel çalışmalardan anlamlandırdıklarınız oluşturuyor.

Her üç seviyede de bu yara, hayatın temel gayesi olan KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME yolculuğumuzda hepimizin iyileştirmesi gereken bir yara oluyor.

Anne yarası, ataerkil düzenin kadınlara özgü etkisi nedeniyle genellikle anne-kız olgusu olarak görülüyor. Anne-oğul arasında da yaşanan bir durum var mı? Kimler daha çok bu durumdan etkileniyor?

Evet, böyle bir algı var. Ancak bir önceki soruda anne yarasını tanımlarken de ifade ettiğim gibi bu yara her iki beden formunda da farklı etkiler yaratıyor. Yani hem anne-kız ilişkisi hem de anne-oğul ilişkisi, saydığım üç seviyede nasıl oluşmuşsa o haliyle yaşamlarda kendini gösteriyor. Biri diğerinden fazla değil, sadece farklı sonuçlar yaratıyor demek daha doğru olacaktır. Bizim yaptığımız anket çalışmalarında ve özellikle betimsel analizlerde gerçekten bunun bu şekilde olduğunu ve yaralı erkek ve yaralı kadınların varlığının nasıl da hayatları, ilişkileri etkilediğini gördük.

Ancak burada anne yarasının evrimleşmesi noktasına bakacak olursak, orada ataerkil düzenin etkilerinden bahsetmek mümkün. Yani nesiller geliştikçe ANNE ARKETİPİNİN (tekrar eden davranış örüntüleriyle anne prototipi) ataerkil yanılgıların içinde farklı yönlere doğru kayan halleri, yani dominant anne, kuralcı anne yada baskılanmış, kurban, pasif anne gibi kız çocuklarının da erkek çocuklarının üzerinde bambaşka etkiler yaratır durumda.

Anne yarasından kaynaklanan etkiler nelerdir, bedende kendini nasıl gösterir?

Anne yarasının etkilerini yaşamımızda birkaç alanda çok net görebiliyoruz. Bunlar öncelikle ilişkilerimize, bolluk bereketimize ve kariyerimize yansıyor. Bunlarla birlikte bir de bedensel sağlığımıza… Bu etkileri hem gözle görünen davranış boyutunda, hem de enerjisel boyutta anlatmak daha açıklayıcı olacaktır.

Anne ve anne soyumuz bizim dişil enerji kaynağımızdır. Yani kadın beden formunda da olsak, erkek beden formunda da olsak anne ile olan ilişkimiz, bağımızın sağlıklı ya da sağlıksız oluşu o beden formunda dişil enerjinin dengeli ya da dengesiz oluşunu etkiler. Enerji bedende iki halde olduğuna göre, o beden formundaki eril enerjinin durumunu da etkiler. Bu durumda ne olur?

Anneyle dengeli, güvenli bir ilişki kuramayan bir kız çocuğunun dişil enerjisi zamanında dengeyle uyanışa geçmediğinde, bir sarkaç gibi ya erilleşen tavır tutumlar sergileyerek kontrolcü, mükemmeliyetçi, başına buyruk ya da kendini ifade edemeyen, çekingen bir kadına doğru evrilebilir. Aynı şekilde bir erkek çocuk da ya dişilleşen tavır tutumları seçerek eylemsiz, pasif, ürkek hal ya da sessiz, çok pasif, korkak bazen de ilgisiz hayalet  bir annenin yanında iç dünyasında öfkeli, depresif, ilişkilerde yüzeysellik, düşmanlık, saldırganlık gibi davranışları benimseyebilir. Hepsinde de anneyle denge, sevgi, doğru sınırlar ve bilinçle kurulmamış anne çocuk bağlarının izleri görülür.

Bütün bu davranışlarda babanın hiç mi etkisi yoktur diyeceksiniz. Olmaz olur mu? Var tabii ki. Ataerkil yanılgılarla varlık süren bir babanın anneyle olan ilişkisinin de zaten çocuk üzerindeki etkilerini sanırım yine saatlerce konuşabiliriz.

Gelelim tüm konuştuklarımızın fiziksel etkilerine… Yaralarla hastalanan ruhlarımızın hastalanan bedenleri olur…

Anne yarasını nasıl iyileştirebiliriz?

Aslında her yaranın iyileşmesinin benzer olduğunu ancak içerikteki pratiklerin farklı olduğunu düşünüyorum. Yani bu yaranın iyileşmesi için de ana başlangıç noktasının bunun sana verdiği acıyla, sorunlarla yani buzdağının üzerinde günlük yaşamındaki iyi gitmeyen konularla önce yüzleşmek gerekiyor. Bu farkındalık isteyen bir ilk adım. Biz yaşamı yaşarken konuları anlık hallederek bir yol alıyoruz. Durup nedenlerine pek bakmıyoruz. Bu neden başıma geldi, geliyor, hatta tekrar ediyor? Bu yüzleşmenin sonunda eğer ilişkilerde sorun varsa ve artık bunları çözümlemeye niyet ettiysek ya da fiziksel sağlık sorunlarımızı sümen altı etmiyor ve sebeplerini anlamaya karar veriyorsak, finansal sorunlardan artık kurtulmak istiyorsak anne yaralarımızı da artık şifalandırmaya, iyileştirmeye doğru adım atabiliriz demektir. Çünkü bu iyileşme sürecinin başlangıç noktası bu sorunların varlığının ve altında yatan yaralarının olabileceğinin zor da olsa kabülüdür – gerçekten bir bilinç yükselişi isteyen bir yüzleşme ve kabul.

İkinci adım ise sebeplerinin kaynağına yani bu durumda anne yarasına dokunmak ancak suçlamaktan ziyade gerçekten bu yaranın tam olarak etkisini objektif bir şekilde anlamlandırmak. Örneğin, “Çevremdeki insanlarla yüzeysel ilişkiler kuruyorum, sürekli mesafe koymayı seçiyorum, sürekli insanlardan beklentim var, yaşama ve insanlara güvenmiyorum çünkü aslında bütün bunların altında anne yaralarım olabilir mi?” diye kendine sormak. Bu yaraların onarılması için birkaç yol izlenebilir. Tabii ki özellikle bilinçaltı seviyesinde çalışan psikologlar, bilinçaltı dönüşüm uygulamaları gibi uygulamalar tercih edilebilir.

Ancak ben bütünsel tekniklerle aynı zamanda özellikle anne yarasının depolandığı rahim alanı çalışmalarının olumlu etkilerini kadınlar üzerindeki, aynı şekilde yara alanı çalışmalarının erkekler üzerindeki olumlu etkilerini gördüm. Rahim alanında arınma, şifalanma çalışmaları kadınlarda bu derin yaraları kadın bedenindeki spiritüel güç ile ele almak için oldukça etkili.  Eğer bilinç seviyesinde ve bilinç dışından transfer edilenlerle bu yaralara odaklanmayı seçersek, teknik olarak rehberli ve amaçlı meditasyonlar, affetme çalışmaları gibi pek çok farklı metotlar kolumuza giriyor.  

Annelere ve anne adaylarına bu yarayı iyileştirmek için tavsiyeleriniz nelerdir? Özellikle kız çocuklarının gelişimini desteklemek için annelere ne önerirsiniz?

Bu soru aslında bir kadın olarak bütünsel dönüşümün önemini tüm anne ve anne adaylarına hatırlatmak için önemli çünkü bir kadının dönüştürücü gücü başta kendine sonra ailesine fayda sağlar. Bu anlamda bir kadının bütünüyle tam olması, içindeki tüm parçalarla benliklerle aydınlık ve gölge yönlerle kucaklaşıp dengesini bulması önemli.

Dişil arketip bilincini ve çalışmalarını bir kadının kendi yaralarını onarıp, şifalandırıp anneliğine yansıtması açısından çok öneriyoruz. Arketipsel parçalarını, dışarıya yansıttıklarını, gölgelediklerini öğrenen, hayatına alan kadınlar sonrasında girdikleri yolculuklarla bu dönüşüm gücünü daha kolaylıkla yaşayabiliyorlar. Burada kendi içindeki anne arketipini dengelemekten başlayarak tüm diğer arketiplerin özgürleşmesi, aktivasyon çalışmalarından bahsediyorum çünkü anne yarası dediğimiz durum aslında tüm yetişkin arketiplerinde dengesizlikler yaratmış olabiliyor. Bu süreci eğitimlerle, kitaplarla ve tabii ki uygulamalarla destekliyoruz. Goddess aplikasyonunun girişindeki arketip testi bu anlamda sizlere ışık tutuyor.

Kendini anlama, keşfetme sonrası bu gücü nasıl elinize alabileceğinizin adımlarını 9 kodla kadın beden formunda içten dışa iyileşme, güçlenme yolculuğunu anlatan Yeni Dişil kitabımda oldukça detaylı sizlere aktardım. Tabii ki çocuklar, bir annenin en önemli aktarım alanıdır. Ruhsal olarak yükleri olan annenin yükleri çocuklara da aktarılır. Özellikle 16 yaşına kadar anne ve çocuk arasındaki kadim bilgeliklere göre eterik bağ denilen, gözle görülen göbek bağının kesilmesinden sonra daimi olarak var olan enerjetik bağ çok güçlüdür. Bu yaşa kadar annedeki dönüşümler çok hızlı bir şekilde çocuklara transfer olur. Ama hiçbir zaman hiçbir dönüşüm için geç değildir. Anne ve çocuk hangi yaşta olursa olsun, çocuklarınızın üzerindeki olası etkilerinizi farkedip öncelikle kendinizi arındırma, dengeleme yolculuklarına muhakkak girmenizi öneriyorum.

Bu noktada annelere öncelikle farkındalıkla kendileri üzerinde çalışmaları gerektiğini hatırlatmak isterim. Çocuklarını, hatta eşlerini, evliliklerini dönüştürmek istiyorlarsa önce bu hareketi kendilerinden başlatmalılar. Ancak o zaman bir önceki soruda aktardığım kendi yaralarından arınıp kendi çocuklarına da benzer yaraları vermiyor olmayı seçebilirler. Bu anlamda hayatlarının merkezlerine kendilerini almalarına yardımcı olan Goddess aplikasyonunda hazırladığımız yedi adımdan oluşan etkili affetme süreci ve özellikle anneyle bağları şifalandırma çalışmaları bilinç, bilinçaltı ve bilin dışı seviyedeki yaralar için çok etkili olur. Bir anne kendi yaralarını iyileştirdikçe ve kendini dönüştürdükçe çocuklarının hem somut davranışsal boyutta hem de soyut enerjisel boyuttaki etkileri bertaraf etmelerine yardımcı olur.

Özellikle anne ve anne adaylarının farkında olmadan kendi üstlerinde taşıdıkları izlerden (anneden ve anne soyundan transferler) arınmaları önemli. Bu anlamda yine doğru rehberlik çalışmaları eşliğinde, nefes ve odaklanma teknikleri kullanılarak yapılan kopyaladığı duygu, düşünce ve  davranış kalıplarından arınma çalışmalarını, rahimle bağ kurma, rahmi bazı meditatif uygulama ve ritüellerle arındırma gibi çalışmaları öneriyorum. Burada kadersel bağlar ve karmalar da enerji çalışmaları ile şifalandırılabilir. Böylece kendimize ait olmayan kodlardan da arınabiliriz. Bu çalışmaların zihinsel, ruhsal ve fiziksel yani bütünsel olarak yapıldığında oluşan olumlu etkilerini kadın dostlarımızda görmek bizleri çok mutlu ediyor.

Özellikle kız çocuklarımızı yetiştirirken başta kendi üzerimizde birikmiş, toplanmış ataerkil yanılgılardan önce kendimiz arınmalıyız. Biz arındıkça, hafifledikçe, yaralarımızı iyileştirdikçe çocuklarımız da daha özgür ve özgün olabilecekler. Onlar bizler gibi bazı bedelleri ödemek zorunda kalmayacaklar.

Anne yarası toplumda farkındalığı olan bir konu mu?

Bence pek çok diğer iyi ve bilinçli yaşam için ruhsal uyanış konularına olan ilginin artışı gibi bu konuda da yükselen bir farkındalık oluşuyor. Ancak daha gidilecek oldukça uzun bir yolumuz var.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınlar, özellikle annelik sonrası, kendilerine günde sadece 17 dakika gibi kısıtlı bir süre ayırabiliyorlar. İşte bu zamanı nasıl geçirdiğimiz yaşam kalitemiz, ilişkilerimiz, bilinçli anneliğimiz için çok önemli.

Annelerin beden, zihin ve ruh dengesini sağlamayı bu yüzden çok önemsiyoruz. Bu yüzden hamilelik döneminden başlayarak her trimester yapılacak sağlıklı ve dengeli gebelik süreci sağlayan meditasyonlar, fiziksel egzersizler, nefes çalışmaları, huzurla sükunetle doğum süreci yaşanması ve sonrasında emzirme post-partum lohusalık dönemi uygulamaları ve her daim anneliğin ve tabii ki kadınlığın tüm evrelerinde dengeli bir dişil olarak evlilik ve çocukla olan ilişikilerimizin düzenlenmesi için bu yüzden şifalandıran, iyileştiren rutin ve ritüellerle çözümler üretmeye çalışıyoruz. Öz şefkatle, öz disiplinle teknolojinin yardımını alarak bir nevi dijital iyi yaşam koçluğu imkânı sağlıyoruz.

Her geçen gün bilinçlenen anneliği gözlemlemek, birlikte gelişmek ve sağlıklı nesiller yetiştirmek çok özel. Okuyan ve bu röportajla Live to Bloom sayesinde buluştuğumuz tüm anne ve anne adayı dostlarımı şefkatle kucaklıyorum.





BLOOM SHOP