Gelecek yılın güzellik trendlerini o sektörü şekillendirenlerden kim daha iyi bilebilir? The Estée Lauder Companies Türkiye’nin Genel Müdürü İpek Ersavaş ile 2023 güzellik trendlerini, trendlerin wellness dünyası ile nasıl kesiştiğini, önümüzdeki yıl sürdürülebilirlik adına ne gibi aksiyonlar alındığını konuştuk!
“Güzellik ve wellness” kavramının birbirine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Wellness’ı kişilerin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden iyi bir halde bulunması olarak tanımlayabiliriz. Global Wellness Institute, bu kavramı “bütünsel sağlığa götüren aktiviteler, seçimler ve yaşam tarzlarının bütünü” olarak tanımlıyor. Aslında bu olgu çok uzun zamandır hayatımızda yer alsa da Covid-19 süreci ile birlikte Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede daha da önem kazandı. Global Wellness Institute’un 2020 yılı raporunda Türkiye, yaklaşık 34,6 milyon dolar ile Avrupa’nın en büyük 9. wellness pazarı konumunda yer alıyor.
Aslında wellness oldukça geniş bir içerik alanına sahip. Bunların içerisinde en çok etkili olan alanlardan biri güzellik ve kişisel bakım kategorisi. Günden güne güzelliğe ve kişisel bakıma önem veren kesimin sayısının daha da arttığını gözlemliyoruz. Wellness kavramının etkisiyle daha bilinçli bir hale gelen tüketicinin güzellik alanındaki beklentileri de bu yönde şekillenmiş oldu. Artık markalardan çok daha bütünsel fayda sağlayacak yenilikler bekleniyor. Tüketicileri özellikle çevresel faktörlerden koruyacak, yaşam tarzı ve yaş kaynaklı olumsuz durumlarla savaşmaya yardımcı olacak, hem cildine hem ruhuna iyi gelecek bir kişisel bakım arayışında olduklarını söyleyebilirim. Bu beklentiler sayesinde pazardaki tüm oyuncuların kendini geliştirdiğini ve daha geniş kapsamlı inovasyonlar yaptığını görmek mümkün. Wellness kavramının güzellik ve kişisel bakım sektörüne oldukça olumlu etkilerinin olduğunu gözlemliyorum ve gün geçtikçe bu etkinin artacağına inanıyorum.
Kişisel bakım ve güzellik sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Pandemi süreci sonrası yeni normal ile birlikte daha da önem kazanan konuların, tüketicilerin önümüzdeki yıllarda nasıl davranacağını belirlediğini görüyoruz. Bu konuları iklim değişikliği, dokunma / bağlantıda kalma isteği, teknoloji bağlılığı / bağımlılığı ve sağlık endişeleri olarak belirtebiliriz. Bu başlıklardan hareketle kişisel bakım ve güzellik sektöründeki trendler ortaya çıkıyor.
Bu trendlerin başında iklim değişikliğinin ilerlemesi sebebiyle sürdürülebilir yaklaşım geliyor. Sürdürülebilir bir gelecek için “bilinçli tüketim”’in kozmetik sektöründeki beklentileri şekillendirecek yapı taşlarından biri olacağını söylemek mümkün. Kapsayıcı bir güzellik şirketi olmak, toplumun her kesimine hitap etmek, farklı ihtiyaçları çözecek ürünleri portföyümüzde bulundurmak da artık eskisinden daha büyük önem taşıyor. Yani değişen topluluklara hitap etmek amacıyla şirketlerin “kapsayıcılık” teması çevresinde şekilleneceğini öngörüyoruz
Dünyada ve Türkiye’de artan sağlık endişeleri sebebiyle, kişisel bakım ve güzellik sektörünün de bu yönde ilerleyerek yalnızca dış görünüşe değil sağlığa da etki eden çözümler sunacağına inanıyorum.
Artık dijital dünyada, kendimizi sınırsızca ve yaratıcı şekillerde ifade edebileceğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Buna paralel olarak kozmetik sektörünün de yeni teknolojileri kullanarak, özellikle Z jenerasyonunun olduğu her alanda bulunarak, zaman / mekan ayırt etmeden ihtiyaç olduğunda kolayca ulaşılabilir olduğu mesajını vermeye devam edeceğini düşünüyorum. Ayrıca yine Z jenerasyonunun ilgisini çeken son yıllarda sıklıkla gördüğümüz, farklı sektörlerden firmalar ile kişisel bakım ve güzellik sektörü arasındaki ezber bozan iş birliklerinin ilerleyen dönemlerde de devam edeceğini söyleyebiliriz. Genç nesil, kozmetik arayışında bilim ve teknolojinin tahmin edilebilir yeniliklerinin ötesine geçerek yüksek teknoloji çözümleri görmek istiyor. Bu da markaların öncü trend manifestoları ve çığır açan “inovasyonlarının” kozmetik sektöründe daha da ön plana çıkacağını gösteriyor.
Önümüzdeki yıllarda güzellik sektörünün çevresel ayak izini azaltmak için ne gibi değişim ve yenilikler geçireceğini öngörüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik ve çevresel ayak izinin azaltılması konusu son yıllarda güzellik sektöründe yer alan markaların da destekleri ile birlikte herkesin daha fazla üzerinde durulması gerektiğini anladığı önemli konulardan bir tanesi haline geldi.
Estée Lauder Şirketleri bünyesindeki markaların tümünde ürün içeriği, paketleme malzemeleri ve üretim sistemlerinde çevresel ayak izini azaltma yönünde önemli hedeflerimiz ve yeniliklerimiz var. En önde giden 2 markamız da Origins ve Aveda.
%100 vegan bir marka olan Aveda, tüm ürünlerini %100 rüzgar enerjisiyle üretiyor. Tüm paketlemelerinde geri dönüştürülmüş malzeme kullanan ilk güzellik markası olmasının yanı sıra dünya çapında kabul edilen bir sürdürülebilirlik ölçütü olan Cradle to Cradle sertifikasını da alan ilk güzellik markası olmak bizim için gerçekten büyük bir gurur kaynağı.
Origins ise %100 vejetaryen ve formüllerinde sadece bitki, toprak ve deniz bazlı bileşenlere yer veriyor. Üretim tarafında da tamamen yenilenebilir enerji kaynakları kullanıyor. 2021 yılında Origins örnek niteliğinde büyük bir başarıya imza attı. Ürünlerinin dış paketlemelerindeki plastik kullanımını tamamen bırakarak 1.360.000 milyon su şişesine eş değer pet şişe kullanımını yok etti.
Daha iyi bir dünya için markaların atacağı bu gibi adımlar gerçekten büyük önem taşıyor. Geçmişe nazaran farkındalığın çok daha fazla olduğu bir zamandayız. Markaların yanı sıra bireysel bilinçte de büyük oranda değişim söz konusu. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda güzellik sektöründeki sürdürülebilirlik çalışmalarının artarak devam edeceğine şüphem yok.
2023’te en çok öne çıkacağını düşündüğünüz bakım ve makyaj trendleri neler?
Her yeni yılın başlangıcında olduğu gibi 2023 yılında da nelerin trend olacağı merak ediliyor. Bu kadar dinamik bir sektörün parçası olunca açıkcası ben de her sene “Acaba seneye bizi neler bekleyecek?” sorusunu sormadan edemiyorum.
Araştırmalarımızda bazı trendler tabii ki daha çok öne çıkıyor. Bunlardan ilki hem makyaj hem de cilt bakım kategorisinde Ciltminimalizmi (skinimalism), yani daha az ürünle daha etkili sonuçlar elde etmeye yönelik, kişilerin doğal güzelliğini ön planda tutmasını destekleyen ürünler. Tüketiciler artık bakım veya makyaj rutinlerini daha sade adımlardan oluşturuyor. Bu anlamda tüm ihtiyaçları bir arada karşılamayı hedefleyen hibrit ürünler ön plana çıkıyor. Cildi besleyici serum özelliği taşıyan fondötenler, besleyici yağlarla zenginleştirilmiş balm özelliği taşıyan rujlar gitgide daha da ön plana çıkıyor.
Sosyal medyanın da bu trendler paralelinde, sıkça maruz kaldığımız filtrelerin bir anti trendi olarak doğal güzelliğin ön planda olduğu tema ve paylaşımlar, gerçekliği teşvik eden platformlara evrileceği bir sene olacağını söylemek mümkün.
Yine araştırmalar sonucunda erkek tüketicilerin özellikle pandemi sonrasında botoks, cilt bakımı gibi işlemler ile birlikte kişisel bakımlarına yaptıkları harcamaların arttığını görüyoruz. Erkek kişisel bakım ürün sayılarındaki artışları bu durumun yansıması olarak yorumlayabilir ve hatta bu trendin sadece 2023 yılı için değil sonrasında da etkisini arttıracağını öngörebiliriz. Birçok kişiye şaşırtıcı gelebilir ancak bu trendin aslında uzun soluklu olması yüksek bir ihtimal.
Sağlık ve wellness konularına artan ilginin de da etkisiyle tüketiciler aynı zamanda UV ışınlarının zararları konusunda da her geçen gün daha da bilinçleniyor. Bu sebeple içeriğinde UV koruması bulunan ürün artışının 2023 yılında da devam edeceğini, tüketicilerin özellikle güneş ışınlarından koruyan ürünlere olan ilgisinin daha da artacağını söylemek mümkün. Sağlık alanından daha çok beslenen temalarla, içten ve dıştan etkileri birleştiren bütünsel cilt bakımı ve epigenetiği destekleyici ürünlerin de artacağını düşünüyorum.
Seneler geçse, trendler farklılaşsa da bilim ve teknolojinin güzellik sektörü üzerindeki etkisi hiçbir zaman değişmiyor. Aslında değişen ve hatta gelişen kısım, teknoloji sayesinde tüketicilere sunulan yenilikler. Yeni yılda da teknolojiye olan ilgi ve bilginin artmasıyla uzmanlar tarafından onaylı, yüksek performanslı ürünler, sanal deneyimler, kişiselleştirilmiş rutinler ve formüllerin önemi artarak devam edecek.