Akdeniz diyeti; meyve, sebze, fındık ve zeytinyağı yönünden zengin içeriği sayesinde kalp hastalıkları oranlarını düşürmesiyle ön plana çıkan bir diyettir.
Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar, bu Akdeniz diyetine yönelik yapılan araştırma sonuçlarının kusurlu olduğunu ortaya çıkardı. Aralarında Penelope Cruz gibi birçok Hollywood ünlüsünün de bulunduğu bu bitkisel tabanlı beslenme planı takipçilerinde şok etkisi yarattı.
Doktorlar ve beslenme uzmanları bir zamanlar çığır açan Akdeniz Diyeti’nin aslında öne sürüldüğü kadar işe yaramadığını kabul etti.
Margot Robbie gibi ünlülere beslenme danışmanlığı yapan beslenme uzmanı Dana James’e göre, Akdeniz diyeti tarzı beslenme düzeninin hayatımıza yön verdiğini ve kalp hastalıklarını azalttığını söyleyebileceğini, ancak kalp hastalıklarını yüzde 30 oranında azaltıyor gibi kesin bir ifade kullanamayacağını dile getirdi.
Dana, sağlık alanındaki pek çok uzman gibi, beslenmenin tek başına yaşamı tehdit eden hastalıkları önleme konusunda kanıtlanmış bir etkiye sahip olmadığını ve yalnızca beslenme planının değiştirilmesiyle bir insan vücudunun tamamen değişemeyeceğine inandığını da vurguladı.
Çünkü ona göre insan bedeninin değişimi için göz önünde bulundurulması gereken birçok faktör var.
Netflix’te yayınlanan Explained adlı belgeselinin “Diyetler Neden Başarısız Oluyor?” bölümü de işte bu meseleyi açıklıyor.
Herkesin iyi görünmek konusuna takıntılı olduğu gerçeğiyle konuya giriş yapan belgesel daha sonra, diyet yapmanın ABD’de yaklaşık 66 milyar dolarlık bir endüstriye nasıl dönüştüğünü anlatıyor.
Diyet üzerine yazılmış binlerce kitap, öğün şeklinde satılan donmuş yemekler ve çoğu kontrolsüzce dağıtılan çeşitli diyet hapları olmasına rağmen, diyet yapan ortalama bir kişi çok az miktarda kilo veriyor. Diyet sonrası verdiği kiloyu da aynen geri alıyor. Yani bu büyük endüstri düşündüğünüz kadar yapıcı bir güce sahip değil!
İyi haber ise şu, sorun sizde değil gıda endüstrisinde!
Taze sebze, meyve ve bakliyatlar, tarladan alınarak daha ucuz ve ulaşılabilir olan işlenmiş gıdalara dönüştürülüyor. Bu yiyecekler, insanlara pazardaki tazelerinden daha ulaşılabilir ve çekici geliyor. Dahası, doktorlar, kendi vücudumuzun kilo değişimine oldukça dirençli olduğunu söylüyor, özellikle kilo azaldığında.
Yine de, insanlar iki üç yılda bir hızlı değişim vaat eden trend diyetlere yöneliyorlar. İçerisinde karbonhidratların düşük olduğu ve bilimin sıcak bakmadığı Atkins, Paleo, ketojenik gibi diyetler aynı zamanda yüksek oranda şeker ve kalori alımına da yol açıyor.
Stanford Üniversitesi’nde bir araştırmacı olan Dr. Christopher Gardner, düşük yağlı ve düşük karbonhidratlı iki diyeti kıyaslayan bir çalışma yayınladı.
Bu diyetlerin her ikisi de işlenmemiş veya çok az işlenmiş gıdalardan oluşuyordu. Her iki diyette de kalori sayımı yapılmıyordu. Rastgele seçilmiş 609 kişinin vermesi gereken kilo miktarı 7 ila 50 arasındaydı.
Çalışmanın sonunda çok ilginç bir bulgu ortaya çıktı. Her iki diyeti de yapanların sonuçları neredeyse aynıydı. Diğer şaşırtıcı sonuç ise kilo fark etmeksizin, katılımcıların neredeyse hepsi daha tok hissettiklerini söyledi. Kısaca, karbonhidratlar ve yağlarla dolu besinleri tüketmek size daha uzun süre enerji vererek atıştırma isteğini azalttığı anlamına gelmekteydi.
Beslenme uzmanı James; her iyi diyetin yüzde 75’i bitkisel besin, yüzde 25’inin de hayvansal protein içermesi gerektiğine vurgu yapıyor. Ayrıca bir diyet planını uygularken neyi neden yediğinizi veya yemediğinizi anlamanın da önemli olduğunu belirtiyor.
Bu durum, gıda ile olan ilişkinizi anlamak için önemli bir ilk adım, hatta başarılı şekilde kilo vermek için de anahtar niteliğinde.
Ne kadar etkili olduğu meçhul popüler diyetler yerine yiyeceklere, size fayda sağlayacak ve vücut sağlığınızı iyileştirecek gıdalar olarak yaklaşmakta fayda var. Bu açıdan baktığınızda yemekler dost ve düşman olarak görünmeyecek ve sağlıklı bir beden ve ruh için de ilk adımınızı atmış olacaksınız.
Kaynak: The Guardian, Vogue