Ülkemizde yaptıkları önemli çalışmalarla öne çıkan çevresel farkındalık aktörleri ile buluşuyor; iklim aktivizmleri üzerine konuşuyor, karşılaştıkları engelleri, ilham kaynaklarını, motivasyonlarını, alınması gereken aksiyonları soruyoruz. İklim mücadelesinde ön sırada olan bir isim de beslenme ve diyet uzmanı, sürdürülebilir yaşam aktivisti Dilara Koçak. Ona göre hiç kimseyi geride bırakmadan gezegen ve insan sağlığını iyileştirdiğimiz ve beslediğimiz bir geleceğe herkesin duyarlı ve farkındalıkla davranmasıyla ulaşabiliriz.


Çevreyle ilgili birçok faaliyetin içerisinde yer alıyorsunuz. Sizi ilk harekete geçiren ne oldu, iklim savunuculuğuna/çevre aktivistliğine nasıl başladınız?

Beslenmeye olan tutkum 1990 yılında Hacettepe Üniversitesi ile başladı, önce pozitif bilim ışığında bedenimizi sağlıklı beslemeyi öğrendim fakat mesleğime bugünkü bakış açım ile okula ilk başladığım hatta mezun olduğum zamanki bakışım aynı değil. Son yıllarda odağıma geleceği ve gezegeni beslemeyi aldım, geleneklerimize sahip çıkmak, yerel üretim, kadın üreticiyi destekleme, gıda israfı konusunda farkındalık yaratmak önceliğim oldu çünkü her zaman dile getirdiğim gibi Gezegen hasta, toprak hasta, hava hasta, su hasta”. Bu noktada herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Ben de bu noktada ne yapabilirim diye çıktığım yolda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Sıfır Atık Sıfır Açlık proje destekçisi oldum, farkındalık yaratmak adına birçok proje gerçekleştirdim ve gerçekleştirmeye devam ediyorum. 

Dünya üzerindeki birçok insan gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme problemi ile karşı karşıya. İşin daha da acı tarafı ise bir yandan açlık artarken diğer yandan saniyeler içinde tonlarca gıdanın israf ediliyor olması. Burada biz beslenme uzmanlarına çok büyük rol düştüğünü düşünüyorum. Ben de uzun zamandır sosyal etkimi bu alanda kullanıyorum.

Çevre aktivisti olarak karşılaştığınız engelleri aşmanıza neler yardımcı oluyor? İlhamınızı ve motivasyonunuzu nereden alıyorsunuz?

Ben her zaman çalışmaktan motive olan biriyim. Sürdürülebilirlik alanında yaptığım çalışmalar, gerçekleştirdiğim projeler, verdiğim seminerler beni motive ediyor. 5 yıl önce sürdürülebilirlik anlattığımda veya gıda israfı ile iklim ve açlık etkisini konuştuğumda, mikroplastik, tekstil, temizlik, kozmetik ilişkisinden örnek verdiğimde çok az insandan geri dönüş ve destek alıyordum ama şimdi bu alanda çoğaldığımızı görmek ümit verici. Bu konuda daha çok insanın konuştuğunu görmek, gençlerin, şirketlerin harekete geçmesi özellikle de meslektaşlarıma ilham olduğumu bilmek en büyük mutluluğum ve yorgunluk ilacım diyebilirim. Daha fazla çalışmaya ve anlatmaya devam edeceğim.

Farkındalığı yaymak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz, ne gibi aksiyonlara katılıyorsunuz?

Gezegeni beslemenin önemini biliyorum ve farkındalığı yaymak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bahsettiğim gibi Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü proje destekçisiyim. FAO’nun 2011 yılında başlattığı Save Food: Gıda Kayıp ve İsraflarının Azaltılması Küresel Girişimi’nin devam projesi olan, 2020 yılında lansmanı gerçekleştirilen FAO ve Tarım Orman Bakanlığı iş birliğinde “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” projesinin de aktif destekçisiyim. Aynı zamanda kurucusu olduğum DK Dükkan aracılığıyla gıda ve iyi yaşam ürünleri ile geleceği besle hareketini destekliyorum. Çorba, atıştırmalık ve fonksiyonel içecek alanında geliştirdiğim tariflerimle yerel üretici, kadın kooperatiflerine destek verirken ürünlerimi cam kavanoz/şişe ile sağlıkla tüketici ile buluşturuyorum.

Günlük yaşamınızda en çok dikkat ettiğiniz çevresel unsurlar nedir?

Sıfır atığa ulaşmamız bireysel çabalarımızla çok olası değil ama elimizden geldiğince bunu azaltabiliriz.  Ben evde atığı azaltmanın, tıpkı sağlıklı yaşamda olduğu gibi mutfakta başladığına inananlardanım. Küçük farkındalıklarla atığı azaltmak mümkün. Minik bir örnek vermek gerekirse geri dönüşümü destekliyorum ve geri dönüşüme uygun olanları ayrıştırıyorum. Kompost yapıyorum. Yiyebileceğim kadarını tüketiyorum. Porsiyon kontrolüne dikkat ediyorum çünkü biliyorum ki artık yediklerimizden değil, yemediklerimizden sorumluyuz.

Gelecek için hayaliniz ve dileğiniz nedir? Oraya sizce nasıl varabiliriz?

Toprak, su, hava yani gezegen hasta olunca insanların da sağlıklı olması mümkün olmuyor. Gezegeni beslemek, gezegeni iyileştirmek, bireyleri ve gelecek nesilleri iyileştirmek ve beslemek ile aynı amaca hizmet ediyor. Bunun sonucunda dünyadaki açlık, gıda güvensizliğine maruz kalan bireyler, besleyici ve yeterli gıdaya ulaşamayan dezavantajlı gruplar doğrudan etkileniyor. Gelecek için hayalimi şu şekilde özetleyebilirim; kimseyi geride bırakmadan gezegen ve insan sağlığını iyileştirmek ve beslemek. Bunun için de dediğim gibi herkesin duyarlı ve farkındalıkla hareket etmesi gerekiyor.

İnsanların dikkatini iklim krizine çekmek için ne gerekiyor?

İklim krizi” söylemini eminim son zamanlarda çok daha sık duyuyorsunuzdur. Sera gazlarının atmosferdeki seviyesinin, maalesef doğanın kabul edebileceği sınırların çok çok üzerinde olduğu biliniyor. Küresel ısınmanın, özellikle daha ılıman iklime sahip olan bölgelerin daha sıcak olmasına sebep olabileceğini biliyoruz. Sıcaklığın artması, bu bölgelerin tarım başta olmak üzere birçok açıdan zarar görmesine sebep olabilecek ancak, şu anda bu konu beni nasıl ilgilendirir diye düşünüp sadece devlete ve devlet büyüklerine bırakamayız. Doğa için, gezegen için hepimiz elimizi taşın altına koyduğumuzda göreceksiniz ki her şey çok daha güzel olmaya başlayacak. Örneğin, ülkemiz maalesef su stresi yaşayan ülkeler listesinde. İklim değişikliği, sürmekte olan su krizini daha da ağırlaştırıyor. Geçtiğimiz yılların verisine göre, İstanbul’da kişi başı günlük su tüketimi ne yazık ki 190 litre. Bu hızla su tüketmeye, daha doğrusu israf etmeye devam edersek, günde en iyi ihtimalle sadece 25 litre su hakkımız kalacak. İlerleyen dönemlerde su veya gıda kıtlığı yaşamamak için, gelecek nesillerin kaynaklarını çalmadan yaşamımızı sürdürebilmemiz gerekiyor. Bu noktada da sürdürülebilir bir yaşam tarzını önemsiyorum. Hep söylediğim üzere, hayatın her alanında sürdürülebilirliği önemsemek aslında geleceği düşünmek, dünümüzü bugünümüzü yarınımızı hesaba katmak anlamına geliyor.

Küresel olarak iklim krizi sorununun çözülebileceği konusunda iyimser misiniz ve nasıl iyimser kalabiliyorsunuz? En hızlı iyileştirilmesi gereken alanlar sizce neresi?

Bugün daha yeşil bir dünya için her alanda harekete geçebiliriz. Örneğin bir sokak hayvanını beslemek, hatta mümkünse sahiplenmek, çevrenizi yeşillendirmek, bir kişiye doğayı korumanın önemini anlatmak gibi adımlarla başlayabilirsiniz. Unutmayın, gezegenimize sahip çıkmak için gıdamıza, soframıza, suyumuza sahip çıkmamız gerekiyor. 

Değişimin bir parçası olmak isteyen ancak nasıl bir fark yaratabileceğini bilmeyen birine ne tavsiye edersiniz?

Değişim için benim ne gibi bir katkım olabilir diye düşünmeyin. Bireysel çabalarımızla değişimin tamamını gerçekleştiremesek de değişimin bir parçası olabiliriz. Bunun için size birkaç örnek verebilirim. Yapacağınız bu küçük farkındalıklarla siz de değişimin bir parçası olabilirsiniz.

  • Bitkisel besinlerden zengin bir beslenme planı benimseyin.
  • Baklagillerin ve yağlı tohumların hayvansal kaynaklara göre daha düşük sera gazı emisyonuna sahip olduğunu unutmayın.
  • Plastiği hayatınızdan çıkarın. Günümüzde yaklaşık 8-10 milyon ton plastik doğayı kirletiyor. Markete gittiğinizde plastik poşet ve ambalajdan vazgeçin. Markete kendi çantanızla gidin.
  • Yiyeceklerinizi cam kaplarda saklayın. 
  • Alışveriş çılgınlığından vazgeçin, ihtiyacınız olduğu kadar alın, paylaşın. Yerel üretimi ve yereli destekleyin. Bir besin, bir kıyafet ne kadar uzaktan geliyorsa, karbon ayak izi ve su ayak izi  o kadar yüksektir, yani doğaya maliyeti fazladır.
  • Çöplerinizi ayrıştırın ve mümkün olduğunca az atık çıkarmaya çalışın.




BLOOM SHOP