Ülkemizde yaptıkları önemli çalışmalarla öne çıkan çevresel farkındalık aktörleri ile buluşuyor; iklim aktivizmleri üzerine konuşuyor, karşılaştıkları engelleri, ilham kaynaklarını, motivasyonlarını, alınması gereken aksiyonları soruyoruz. İklim mücadelesinde ön sırada olan ilk ismimiz Yuvam Dünya Derneği’nin kurucusu Kıvılcım Pınar Eğilmez Kocabıyık. Ona göre iklim krizinden çıkış yolumuz hikaye anlatıcılığından, bireylerin harekete geçerek kültürel bir değişim yaratmasından, umut ve iyimserlikten geçiyor.


Yuvam Dünya’nın kurucususunuz, sizi ilk harekete geçiren ne oldu, iklim mücadelesinde aktif rol almaya neden ve nasıl başladınız?

Çevresel ve toplumsal meselelere duyarsız kalmama ve çözüm arama eğilimi hayatıma küçük yaşlarımda girdi. Annem ve babam hayvanları, doğayı çok seven insanlar. Ailemle birlikte sivil toplum kuruluşlarında dezavantajlı gruplara, çevreye, doğaya dair sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Daha spesifik olarak “iklim krizi” konusundaki kişisel farkındalığım ve konunun aciliyetini algılamam ise, 12 yıl önce iklim krizinin ilk etkilediği sektörlerden olan tarım ve gıda alanlarında çalışmam ile başladı. Gıda üretimi yapmaya başladığınızda iklimin, verimliliğin, üreticinin değerini çok daha iyi anlıyorsunuz. İklim krizini keşfettikçe de bu sorunu anlatmanın, başkalarına aktarmanın zorluklarını görmeye başladım. Diğer yandan da konunun herkes tarafından bilinmesi gerektiğini daha güçlü hissediyordum. Belli bir kesimin çok konuştuğu, çözümü için çabaladığı ama diğer yandan çoğunluğun görmediği, konuşmadığı ve hatta günlük yaşamımızla ilgili olmadığını, uzaklarda bir yerlerde gerçekleştiğini hayal ettiğimiz bir konu. Bu yüzden de farklı hikaye anlatıcılığı yöntemleri ile her kesime ulaşabilmek gerekiyordu. İşte Yuvam Dünya’yı bunun için kurduk. Konu hakkında önde gelen bilim insanlarını, iş insanları, sivil toplum gönüllüleri, iletişimciler ve sanatçılarla bir araya geldik. Odağımızda iklim krizi konusunda bireysel farkındalık ve değişim yaratmanın yanı sıra iş dünyasının desteğini alarak toplumda sürdürülebilir ve kalıcı bir kültürel dönüşüm yaratmak var.

Yuvam Dünya için ilhamınızı ve motivasyonunuzu nereden alıyorsun? Dernek olarak ne gibi projeler yürütüyor, çevrenizden nasıl tepkiler alıyor ve karşılaştığınız engelleri nasıl aşıyorsunuz?

Değişimin bireylerden başladığına inanıyoruz. Bireylerin talepleri bir araya gelerek kolektif bir etki yaratıyor. Tarihe baktığımızda büyük dönüşümler de hep böyle başlamış. Bizim motivasyonumuz da buradan geliyor. Bahsettiğimiz bu kriz hakkında etkisi yüksek bir yol haritası çizmek, önce ne durumda olduğumuzu anlamak ve değerlendirmekle başlıyor. Ardından ise kolektif bir hareket oluşturarak gereken dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Buradan yola çıkarak eğitim, yayıncılık, toplumsal etki ve özel sektör başlıkları altında topladığımız birçok farklı projeyle çocuklardan gençlere, çalışanlardan ebeveynlere, öğretmenlerden sporculara uzanan geniş segmentte hedef kitlesi olan çalışmalarımız var. İklim değişikliğinin okul öncesi, ilk ve ortaokul öğretim programlarında yer alması için MEB ile bir eğitim projesi üzerinde imzaladığımız protokolümüz sayesinde önemli bir eğitim projesi gerçekleştirdik. Sanat ve hikaye anlatıcılığı araçlarını kullanarak, gençlerin hem hayal güçlerini besleyebileceği hem de iklim değişikliği, ekoloji, sürdürülebilirlik alanlarında bilgi kazanabilecekleri bir program olan “İklim Şampiyonları” programımıza 14-16 yaş arası ile başladık. İlk etapta Yuvam Dünya’da yer alan Borusan Grubu ve Otokoç Otomotiv çalışanlarının başladığı bu projeyi, sürdürülebilir bir gelir modeli oluşturarak ülke geneline yaymaya çalışıyoruz.

İklim konusunda bolca okumak, takip etmek, kültür ve sanatın hikaye anlatıcılığı gücünü keşfetmek gerekiyor, bu nedenle yayınlara çok önem veriyoruz. Yuvam Dünya Kitaplığı’nda, dünyada önde gelen iklim kitaplarını dilimize kazandırıyoruz. İlk kitabımız “Muz Ne Kadar Kötüdür?” bir metin mesajından bir muza, bir uzun uçuştan bir arabanın üretilmesine kadar her şeyin karbon ayak izini anlatan bir karbon ayak izi rehberi. Ardından iklim krizine dair temel bilgileri anlatan, karikatür şeklinde bir giriş kitabı “İklim Krizinin ABC’si” ile devam ettik. Diğer yandan Boğaziçi Üniversitesi İklim Merkezi ile haftalık dijital iklim ve kültür dergimiz Dünyahali’ni yayınlıyoruz. Burada sadece iklim değil; kültür-sanat da konuşuyoruz. Bilim kurulumuzdan hocalarımızın makaleleri, yayın ekibimizin önerileri, çocuklara özel doğayla bağ kurma aktiviteleri, üyelerimizin yazıları, iş dünyasından liderlerin yayınları, uzmanlarla röportajlar gibi geniş bir seçkide içerikler yayınlıyoruz. 70 sayıyla, 150 bin üzerinde okunmaya ulaştık. Dünyahali’nin haftalık seçkisi, etkisi yüksek isimler tarafından seslendiriliyor ve tüm podcast mecralarında podcast şeklinde yayınlanıyor.

Bir yandan da özel sektör ile döngüsel ekonomi ve çalışan kültürü dönüşüm programları üzerine önemli projeler gerçekleştiriyoruz. Şirketlerde dönüşümün sadece üretim bazında kalmayarak her düzeyde gerçekleşmesi için çalışıyoruz. Kurum içi kültür dönüşümü programı ile her bir çalışanın tedarik zincirinden lojistik ağlarına, finanstan enerjiye kadar döngüsel ekonominin temellerini öğrenmesini ve benimsemesini sağlamaya gayret gösteriyoruz. Yuvam Dünya Bilim Kurulu üyelerimiz ile şirketlere iklim krizi, sürdürülebilirlik, iklim dostu yaşam, ofis alışkanlıkları ve söz konusu şirketlerin odağındaki çalışmaların dönüşüm yolları konularında eğitimler düzenliyoruz.

Toplumsal etki projelerinde ise odağımızda kültür dönüşümü var. Sanat ve sporun hikaye anlatma gücünü öne çıkarıyoruz. Kurucu üyemiz sevgili Nil Karaibrahimgil Yuvam Dünya için söylediği, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın seslendirdiği “Uyan Anne, Uyan Baba”, kolektif bir hisle mesajlarımızı topluma iletti, severek dinleniyor. Sporun da, en geniş anlamıyla kültürümüzün oluşumunda payı olduğundan yola çıkarak Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile bir “İklim Dostu Spor Hareketi” başlattık. Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile İklim Dostu Spor Hareketi hem sporcuları hem kulübü hem de taraftarları kapsayacak bir dönüşüm hareketi ve iletişimiyle devam edecek.

Yürüttüğünüz çalışmalar içerisinde hangisinin farkındalığı yaymak için en etkili yollardan biri olduğunu düşünüyorsun?

Çok sevdiğimiz ve sıkça kullandığımız bir söz var: “Hikaye değiştiğinde her şey değişir.” Yürüttüğümüz çalışmaların odağında kolektif olarak acilen harekete geçmemiz gereken bir kriz ve farkındalığın yansıması ile dönüşmesi gereken kişi ve kurumlara rehberlik etmek bulunuyor. Dolayısıyla bu hikayeyi nasıl anlattığımız çok önemli. Etkili iletişim yöntemlerinin mesajları iletmede yaratacağı farka, sporun kapsayıcı etkisine, kültür ve sanatın iyileştirici gücüne inanıyoruz. Dolayısıyla Yuvam Dünya’nın kültür ve iletişimin dönüştürücü gücünü özel bir vurgu yaptığını söyleyebilirim. Karmaşık bir krizi mümkün olduğunca yalın ve verilere dayalı şekilde aktarıp, kalplere dokunarak harekete geçirmeyi hedefliyoruz.

Günlük yaşamınızda en çok dikkat ettiğiniz çevresel unsurlar nedir?

Kendi hayatımda her şeyin ihtiyacım kadarıyla yer almasına özen gösteriyorum. Var olanı israf etmemek, verimli kullanmak, gerekmedikçe tüketmemek, tüketmek durumundaysam dünyaya etkisini düşünerek hareket etmek benim için önemli. Ara ara ihtiyacım olan şeyleri arkadaşlarımdan alıyorum, paylaşım ekonomisini önemsiyorum. Kendi gıdamı mümkün olduğunca bahçemde üretmeye çalışıyorum, çevreme, doğaya ve aileme iyi gelmeye özen gösteriyorum. Bireysel rekabet ve çılgın tüketim odaklı hayatlarımızdan çıkıp; kadim bilgilerin ışığında doğayla bağ kurmak, çevresel ve toplumsal sorunlar hakkında çözümün bir parçası olmak adına yapabileceklerimizi keşfetmek, maddi manevi sadeleşmek, potansiyelimizin farkına vararak hem kendimiz hem birbirimiz hem de dünyamız için iyi gelecek yönlerini keşfetmek. Bunları hayatımın merkezinde tutmaya çalışıyorum. 

İnsanların dikkatini iklim krizine çekmek için ne gerekiyor? En hızlı iyileştirilmesi gereken alanlar sizce neresi?

İklim krizi artık hayatımızın bir parçası. Öncelikle bunu kabul etmeliyiz ve krizle mücadele becerilerimizi geliştirmenin yollarını aramalıyız. Biz kendi mücadele yollarımızı arayıp buldukça ve bu konuda somut adımlarla ilerledikçe iklim krizi, kriz olmaktan çıkacak ve kontrol edilebilir bir seviyeye gelecek. Buna bir “varoluş mücadelesi” olarak baktığımızda korku ve kaygıdan uzak, umutla çözümler üretebiliriz. Bunu yapmak zorundayız çünkü iklim krizi çok uzun bir süre hayatımızın parçası olmaya devam edecek. Şöyle düşünün; dünya bir futbol sahası, tüm canlılar aynı takımda ve karşımızdaki rakip iklim krizi. Bu maçı kazanmak için birlikte mücadele etmek zorundayız.

Küresel sıcaklık artışını kritik seviyede tutmak için zamanımız beklenenden hızlı bir şekilde azalıyor. Bu nedenle geri dönüşümü ve ileri dönüşümü hayatımızın, üretim sistemlerimizin ve ekonomi modellerimizin bir an önce odağı haline getirmeliyiz. İş dünyasından başlayarak üst düzey bir dönüşümle tepeden tırnağa, toplumun her halkasına dünyaya ve kaynaklarına saygılı bir yaşam düzeni getirmeliyiz. Hepimiz birbirimizin devamıyız. Bu nedenle bu konuda üzerimize düşeni yapmadığımızda bozulacak düzeni telafi etmek her geçen gün daha da zor bir hale geliyor. Bireysel olarak iklim dostu yaşam alışkanlıkları belirlemeli, yaşantımızı sadeleştirmeliyiz. İş dünyası olarak da derhal üretim bandımızı yenilemeli ve süreçlerimizi iklim dostu bir hale getirmeliyiz.

Küresel olarak iklim krizi sorununun çözebileceği konusunda iyimser misiniz, öyleyseniz nasıl iyimser kalabiliyorsunuz?  

Genelde iyimser şekilde yaklaşıyorum. Önümüzde çok karmaşık, çok disiplinli bir kriz var. Çok daha sade, yalın ve samimi bir iletişim kurmak önemli. En çok ihtiyacımız olan iyimserlik ve umut. 

Artık çok iyi bilmemiz gereken bir şey; yeryüzü tükenmez bir kaynak değil ve istediğimizi alamayız. Artık dünyanın yaşam veren olduğunu anlamamız gerekiyor. Dolayısıyla sınırlara da saygılı olmamız gerekiyor. Bilim, sorunun kaynağı ve çözümlerine dair ihtiyacımız olan tüm bilgiyi sunuyor. Birleşmiş Milletler Üyesi 195 ülkenin oluşturduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bünyesindeki bilim insanlarıyla iklim krizine dair kapsamlı değerlendirmeler sunuyor, politika yapıcıları bu konuda almaları gereken acil aksiyonlara dair düzenli olarak bilgilendiriyor. Gıda israfını azaltarak küresel açlığa çözüm olabilecek girişimlerden karbon nötr binalara, nesli tükenen canlılara dair ilmek ilmek yürütülen koruma projeleri sonucu yıllardır görülmemiş canlıların tekrar ortaya çıkmasına kadar birçok iyi gelişme de var. Yuvam Dünya olarak her pazartesi bu haberleri derlediğimiz “Dünya’dan İyi Haberler” seçkimiz çok seviliyor, iyimserlik çözüm yolunda hepimizin ihtiyacı. 

Değişimin bir parçası olmak isteyen, ancak nasıl bir fark yaratabileceğini bilmeyen birine ne tavsiye edersiniz?

Konu iklim krizi olunca sorun büyük durabiliyor ve şu soruyu düşünüyoruz: “Dünyayı ben mi kurtaracağım?” Bu sorumluluğu alacak o nesil bizim nesilimiz. Bu krizde bireylerin en önemli yapabileceği şey bir hareket haline gelmek. Hareketler, nasıl düşündüğümüzü ve dünyayı nasıl gördüğümüzü değiştirerek daha gelişmiş sosyal normlar yaratır. Hareketler sayesinde bir zamanlar kabul gören ve normal olduğu düşünülen şeyler düşünülemez hale gelir. Bir anda marjinalleştirilen veya alay edilen şey onurlandırılır ve saygı görür. Bastırılan şey, bir ilke olarak kabul edilir hale gelir. Unutmayalım ki hareketler, ayakları ve elleri, kalpleri ve sesleri olan rüyalardır.

Bir hareket haline gelebilmek, kültür dönüşümü gerçekleştirebilmek için ise öncelikle bu durumu kendimize dert edinmemiz, sonra ise sorunu öğrenmemiz lazım. O zaman ancak özel sektörden ya da hükümetlerden de talep etmemiz gerekenleri de bilebiliriz. Hayatlarımızda pek çok rol, sıfat olabilir. Anne, baba, arkadaş, eş, çalışan olabiliriz. Çok büyük imkanlarımız olabilir ya da hiçbir şeyimiz olmayabilir. Bir şirketi ya da bir ülkeyi de yönetiyor olabiliriz. Kim olursak olalım, bu süreçte toplumsal bütün rollere ihtiyacımız var. Karşımızdaki toplumsal ve çevresel sorunlar kimsenin, hiçbir kurumun tek başına çözebileceği sorunlar değil. 

Bugün yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, kullandığımız araçlar, aslında net bir şekilde bizden sonra gelecek olan nesillerin paylarından çalıyor. Biliyoruz ki sadece bir çevresel sorun ve kriz olarak kalmayacak. Bu küresel çevre sorunlarının hepsi, çeşitli toplumsal ve ekonomik sorunların yaratıcısı. Toplumsal eşitsizlik, açlık, yoksulluk, bölgesel çatışmalar, göçmenlik, mültecilik, hepsi ama hepsi iklim krizi ve diğer çevresel sorunlarla birlikte katlanarak büyüyor. Ve ne yazık ki önlem almazsak, dur demezsek daha da büyüyecek.

Bu krizin ortasında kendinizi beslemek ve gücünüzü yeniden toplamak için ne yapıyorsunuz? Nasıl rahatlıyorsunuz, kendini merkezinde nasıl tutuyorsunuz?

Küresel olarak belirsiz zamanlardan geçiyoruz. Sadece iklim krizi değil; aynı zamanda savaşların yaşandığı, artan toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler ile mücadele edilen, birden fazla krizi içinde barındıran belirsiz bir dönemdeyiz. Birleşmiş Milletler’in son İnsani Geliştirme Raporu’nun başlığıBelirsiz Zamanlar, Huzursuz Yaşamlar”. Çoğumuzun hislerine uzak değil bu başlık. Bu nedenle tam da bu dönemde kendimize insaflı davranmamız gerekiyor. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Ruhumu, bedenimi ve zihnimi güçlendirecek aktiviteler yapıyorum; bu bir yürüyüş, bir meditasyon, bazen bir dua, bazen ailemle, sevdiklerimle doğada zaman geçirmek ya da yeni şeyler öğrenmek oluyor.

İyilik için, sosyal değişim için çalışmak insana en iyi gelen, en çok mutlu eden şeylerin başında. İşime zaman ayırdığım kadar, sosyal değişim için çalışmaya da zaman ayırıyorum hatta ikisini mümkün olduğunca iç içe geçiyorum. Çevremde de bu şekilde yaşayan, tavır alan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu toplulukların gitgide büyümesi, çeşitlenmesi de beni çok mutlu ediyor. Yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Sanatı, doğayı ve ailemi hayatımın merkezinde tutuyorum.





BLOOM SHOP