Gündelik konuları felsefe ile harmanlayan yazar Alain de Botton, cinselliğin fiziksel bir aktivite gibi sadece maddi bir unsur olmadığını ve zihnimizde başladığını belirtiyor. Peki sizce kişiyi seksi yapan nedir, karşımızdaki kişiyi çekici bulmamızın altında yatan sebepler nedir? İşte Alain de Botton’ın seksapalite ve cinsellik üzerine yorumları!
Alain de Botton’a göre birçok şeyi seksi bulmak, karşımızdaki kişiyle kuracağımız minyatür ütopyada mümkün. Her ne kadar komün halinde yaşıyor olursak olalım hepimizin yalnız ve izole olduğunu belirten Botton, öpüşmenin ve sevişmenin bu doğamıza bir başkaldırı olduğunu belirtiyor. Bu birden iki olma hali ise bize çekici geliyor.
Cinsellik “kabul görmeyen” içgüdülerimizi aklıyor mu?
Toplumda yadırganabilecek bazı arzular örneğin oral seks, bir kişi ile özel olarak paylaşıldığında artık utanılması gereken bir eylem olmaktan çıkarak içimizdeki o “kirli” kısmın arınmasını sağlıyor. Botton’a göre seks bizi sembolik bir şekilde temizliyor.
Erotik hikayelerde karşımıza çıkan ısırmak, şaplak atmak gibi eylemlerin ise içimizdeki saldırgan dürtülerin bir karşılığı olduğunu belirtiyor. Partnerimizle kurduğumuz bize özel dünyamızda, bu dürtüler artık ahlaksız olarak tanımlanmıyor, aksine kabul görüyor. Bu noktada psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un da benzer bir düşüncesini hatırlamak gerekiyor. Freud’a göre sosyal yapılar tatmin arayan cinsellik ve saldırganlık gibi güdülerin sınırlandırılmasına neden oluyor. İlişkilerin de karmaşık duygular üzerine kurulduğunu söyleyen Freud, yüzeyde sevgi dolu ve şefkatli bir ilişkinin bile bilinçaltı dünyasında yıkıcı duygular ve fanteziler barındırabileceğini belirtiyor.
Doğurganlık = çekici olmak mı?
Bu yorumların aksine evrimsel biyologların, eşimizi veya çekici bulduğumuz kişiyi nasıl seçtiğimize dair bambaşka görüşleri bulunuyor: Sağlıklı bir çocuğa sahip olma isteği. Çekiciliğin temelinin doğurganlıkta gizli olduğunu belirten bu görüşe göre, seksi kişi sağlıklı kişi ile aynı anlamı taşıyor. Sağlıklı kişi ise sağlıklı bir soydan gelen kişi olmakla birlikte, bedeni ve yüzü simetrik olan kişi anlamına da gelebiliyor. Botton ise bu tezin doğru ama yetersiz ve sıkıcı olduğunu söylüyor.
Barok ressam Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosu, dünyanın en bilinen eserlerinden biri. Öykülere, filmlere konu olan inci küpeli kızın yüzüne baktığımızda simetrik bir çerçeveye sahip olduğunu söylemek mümkün. Ancak bu onu çekici kılmak için yeterli mi? Botton yüzümüzden karşımızdaki kişiye, karakterimiz hakkında birtakım ipuçları verdiğimizi ancak birini sadece biyolojik olarak ne kadar sağlıklı olduğuna göre değil her şeyiyle çekici bulduğumuzu belirtiyor.
Erken bağlarımızın hazlarımızla ilişkisi
Neden hepimizin dikkatini sadece sağlıklı ve pozitif karakter özellikleri taşıdığını düşündüğümüz kişiler çekmiyor? Botton’a göre bunun altında yatan sebep, hepimizin farklı bir geçmişe sahip olması. Bizde ne eksikse karşımızdaki kişide de onu aradığımızı dile getiren Botton, Freud’a benzer bir şekilde annemizin gelecekteki ilişkilerimize ve kimi çekici bulup bulmayacağımızı yön verdiğini belirtiyor. Örneğin annemiz sıcakkanlı bir kişiyse böyle birini çekici bulma ihtimalimiz Botton’a göre artıyor.
Freud ise ilk bağımızı kurduğumuz annemizin ileriki yaşantımızda haz ve bağlanma kapasitemiz üzerinde etkili olduğunu söylüyor. Kurduğumuz erken ilişkiler yaşamımız boyunca devam eden bir aşk haritası oluşturmamıza yardımcı oluyor. Bu sebeple de ebeveynlerimize benzeyen kişileri çekici bulma oranımız artıyor.
Cinselliğin iki problemi
Freud’a göre sevdiklerimizi içselleştiriyoruz. Onlarla olan bağımızı daha da derinleştirmek adına onların özelliklerini, inançlarını ve duygularını bir parçamız haline getiriyoruz. Annemizin içselleştirdiğimiz tavırlarını bir başkasında bulduğumuzda ona çekiliyor ve onu elmanın ikinci yarısı olarak görüyoruz. Botton’ın cinsellikle ilgili paylaştığı iki problemden birinin temelini bu düşünce oluşturuyor: Az seks yapmak.
Botton, eski dönemlerde insanların iyi seks için başka birini, çocuk yapmak için başka birini ve ev işleri için de başka birini tercih ettiğini söylüyor. Ancak şimdi bir kişiye o kadar çok isim yükleniyor ki, seks bunların arasında eziliyor ve darbe alıyor.
Öte yandan bir diğer hatanın bağımlılık derecesinde çok fazla seks yapmak olduğunu belirtiyor. Seksi, kaygıdan kurtulmak için bir çözüm yolu olarak kullanmanın ne kadar doğru olduğunu sorguluyor.
Botton’a göre karşımızdakine düzgünce bakmayı bilmiyoruz. Ona dikkatlice baktığımızda ise bu problemleri yaşamamamız ve tutkulu seksin tadını çıkarmamızın mümkün olduğunu dile getiriyor.