YAZAN: UZM. KL. PSK. NAZLI KOCABAŞA

Son birkaç aydır dünyanın gündeminde hepimizi derinden korkutan, endişelendiren Koronavirüs var. Vaka sayılarını takip etmek, sürekli kendimizi ve eşyalarımızı dezenfekte etmek, yaşı daha ileri olanlara virüs bulaşacak diye korkmak, olabildiğince evden çıkmamak derken hepimiz bu virüs gerçeği ile yaşar olduk.

Tüm bunların yanı sıra virüsün ilk çıktığı ve dolayısıyla karantina günlerinin ilk başladığı ülke olan Çin’de ilginç bir haber dikkatleri çekmeye başladı: Karantina günleri yüzünden boşanma talepleri mart ayında en üst limitlere ulaştı!

Koronavirüsün fizyolojik etkilerinden korkarken psikolojimiz ve ilişkilerimiz bu durumdan nasıl etkileniyor?

Öncelikle belirtmek gerekir ki en uyumlu çift ilişkisinde bile tartışmalar, zıtlaşmalar yaşamak son derece normal. Farklı aile geçmişlerine, genetik yapılara ve ihtiyaçlara sahip kişiler olarak birbirimizden beklentilerimiz de farklı olacaktır.

Başlı başına “kadın” ve “erkek” olmak bile birbirimizden farklı iletişim şekillerini seçmek için yeterli. Bu nedenle çiftlerin normal günlerde bile birçok konuda tartışmaları olurken fazlaca vakit geçirmek zorunda oldukları bu kriz dönemlerinde, birbirlerine olan toleranslarının azalması oldukça normal. 

İlginizi çekebilir: İlişki Terapisti Açıklıyor: Aşk, Evlilik ve Seksi Bir Arada Sürdürmek Mümkün Mü?

Eğer ilişki problemleriniz bu son birkaç haftada artış gösterdiyse, bu durumu iki farklı boyutta ele alabilirsiniz.

Durumun birinci boyutu, yukarıda bahsettiğim “fazlaca zaman geçirmek” durumu. Normal şartlarda çiftler, işten eve döndükten sonra birkaç saati birlikte geçirmeye alışkındır. Ancak sürekli bir arada olmaktan dolayı birbirlerinin davranışlarını rahatsız edici bulmaya başlarlar. Birbirlerini özlemeye fırsatları olmaz, konuşacak farklı konuları kalmaz, film, dizi izlemekten bile sıkılır hale gelirler. Kapalı bir alan içerisinde başka kimseyi görmeksizin zaman geçirmek oldukça zordur. 

Artış gösteren tartışmaların ikinci boyutu ise kişinin bireysel dünyasında yaşadığı negatif duyguları ilişkiye yansıtması. Salgın tehdidi, kişinin en derininde yatan ölüm kaygısını ve geçmişlerindeki bazı travmalarını tetiklemekte. Her birimiz bu tetiklenmelere farklı tepkiler veririz.

Kimi yoğun bir stres ile kendisini ve sevdiklerini koruma moduna geçer, kimi “inkar” savunma mekanizmasını kullanıp durumu ciddiye almayıp umursamaz davranma moduna geçer, kimi kendini mağdur hisseder, öfkelenir, kiminin yetersizlik duygusu tetiklenir, kimi ise obsesif bir şekilde temizlik yapmaya verir kendini.

Tepkimiz ne olursa olsun sonuçta negatif bir ruh hali içindeyiz ve bunun ne zaman geçeceği belli değil. Kafamızda cevabını bilmediğimiz bir sürü soru var. Bu belirsizlik de bizim psikolojik bağışıklığımızı oldukça düşürmekte. Hal böyleyken partnerimize tahammülümüz düşmekte ve normalde görmezden gelebileceğimiz şeyleri görmezden gelmek artık o kadar da kolay olmamakta.

İlginizi çekebilir: Monotonlaşan Birliktelikler İçin 5 Adımda İlişki Detoksu

Peki çift arasında yaşanan gerilimi, bu iki boyuta göre nasıl azaltabiliriz?

Artış gösteren ilişki problemlerinin “fazlaca zaman geçirmek” kaynaklı kısmını rahatlatabilmek için ev içinde çiftlerin birbirlerine alan tanıması gerektiğini hatırlatalım.

Karantinada baş başayız diye sürekli birlikte vakit geçirmek zorunda değiliz. Aynı ev içinde olsak da birbirimize alan tanıyabiliriz. Örneğin birisi bir odada kitap okurken diğeri de sevdiği bir diziyi izleyebilir ya da evdeki ufak tefek tamirat işleriyle uğraşabilir. Her şeyi aynı anda ve beraber yapmak bize iyi gelmez. Ayrıca birbirimizin yaptığı şeylere karışmak, sürekli şikayet etmek de gerilimi arttırır.

Örneğin eşiniz bu aralar normalden daha fazla telefon ile uğraşıyor ya da normalden daha fazla uyuyor olabilir. Bu duruma müdahale etmek, onu sürekli eleştirmek iyi sonuçlar vermeyecektir. Unutmayın ki normal bir dönemden geçmiyoruz ve yukarıda bahsettiğim gibi herkes bu negatif dönemle farklı defans mekanizmaları kullanarak baş ediyor.

Eşinizden sizinle aynı tepkileri vermesini bekleyemezsiniz. Onun sizden daha fazla travması tetiklenmiş olabilir, o sizden daha kaygılı ya da daha az kaygılı olabilir.

Kişinin bireysel dünyasında yaşadığı negatif duyguları ilişkiye yansıtma durumunu ele alacak olursak; kişi kendi içinde biraz rahatlama sağlayabilirse, partnerine karşı da eski toleransına kavuşur. Bence burada anahtar kelime “kabul”. Şu an zor ve tehlikeli bir dönemden geçmekteyiz ve bu bizim kontrolümüz dışında gelişen, ilerleyen bir süreç. Yapabileceğimiz tek şey önlemlerimizi alıp beklemek. Bu durumu bu şekliyle kabul edersek biraz daha rahat hissedebiliriz.

Belirsizliklerin kalkacağı, rutinlerimize geri döneceğimiz güne kadar zamanı iyi değerlendirip normalde fırsatımız olmayan şeylere zaman ayırabiliriz. Ancak unutmayalım, rutinimizden kopup evlerde olmak yeterince zorken bir de vakti kaliteli geçirmediğimiz için kendimize yüklenmemeliyiz. İnsanoğlu her şeye alıştığı gibi buna da alışacaktır. İlk şoku atlatmak için kendimize fırsat verelim ve partnerimizin de aynı zor yoldan geçmekte olduğunu unutmayalım.

Normale göre daha çok vaktimizin olduğu bu günlerde çift ilişkisi üzerine daha çok bilgi sahibi olup eşinizle nasıl daha iyi geçinebileceğiniz hakkında kafa yormak isterseniz size Dr. David Burns’ün “Birlikte İyi Hissetmek” adlı kitabını önerebilirim. Kendimizi karantinaya aldığımız bugünlerde herkese bolca sağlık, sabır ve huzur diliyorum.

İlginizi çekebilir: İlişki Problemleri ile Baş Etmenizi Kolaylaştıracak 5 Soru



Klinik Psk. Nazlı Kocabaşa

1986 yılında İstanbul'da doğan Nazlı, Notre Dame de Sion Fransız Lisesini bitirdikten sonra Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. Uzmanlığına klinik psikoloji üzerinde devam eden Nazlı aynı zamanda psikodrama, aile danışmanlığı ve emdr terapistliği eğitimleri aldı. Şuanda "Tempora Aile Danışmanlık Merkezi"nde yetişkin ve çift-aile terapisti olarak hizmet vermektedir....



BLOOM SHOP