
Siz de bazen yaşamınızın kontrolünüzden çıktığını, olayların kendi irade ve aksiyonlarınız ile değil de şans veya şanssızlık eseri yaşandığını düşünüyor musunuz? Modern yaşamın hızlı temposu içinde gündelik yaşamlarımız bir anda anlamını ve yönünü kaybedebiliyor. Neyin neden yaşandığını anlayamıyor bazen kendi davranışlarımızın arkasındaki motivasyonu bile çözemeyebiliyoruz. Kendimizi kaybettiğimizi düşündüğümüz böyle anlarda kadim öğretiler yolumuza yeniden ışık tutabiliyor. Tam da bu noktada “karma yasası” devreye giriyor. Karma yasasına göre insan bedeni ve zihni; verdiği kararlar, vardığı yol ayrımları ve harekete geçirdiği düşüncelerin yarattığı sonuçlara göre bir hayat rotası çiziyor. Hatta Shatapatha Brahmana karmayı şu şekilde açıklıyor: “Vücut ölse bile ölümsüz olan ruh, pek çok hayat alternatifiyle kendi yolculuğuna devam eder. Bu yolculuk boyunca yeniden doğuşu meydana getiren eylemi ve tepki çemberini (karmayı) yaratır. Harekete geçirdiğimiz tüm eylemler, geleceğimizi oluşturan etkenlerdir.” Bu da demektir ki aslında kendi yarattığımız dünyaya doğuyor ve yaşıyoruz.
Karma nedir?
Karma, evrenin görünmeyen yasası olarak tanımlanır. Kökleri eski Hint felsefesinde, özellikle Hinduizm ve Budizm’de yer alır. “Karma” terimi Sanskritçe “eylem” anlamına gelen “kri” sözcüğünden türetilmiştir. 1980’lerden itibaren Budizm üzerine çalışan Barbara O’Brien “Karma” kelimesini “kader” değil, “eylem” olarak tanımlamıştır. Budizm’de Karma; düşünceler, sözler ve eylemler yoluyla kasıtlı eylemin yarattığı bir enerjidir. Hepimiz her dakika Karma yaratıyoruz ve yarattığımız Karma bizi her dakika etkiliyor. Karma’nın son hayatınızda yaptığınız ve bu hayattaki kaderinizi belirleyen bir şey olduğunu düşünmek yaygındır ancak bu Budist anlayışı değildir. Karma bir sonuç değil, bir eylemdir.
Karma anlatılırken botanik yani bitki biliminin yasaları ile örnek verilir. “Gözle görünen dünyada her aksiyon ya da hareket, bir sonuç doğurur.” yasasını hepimiz biliriz. Elma tohumu ekersek elma ağacımız olur. Gül tohumu ekersek gül ağacımız. Bu ağacın oluşması için aynı zamanda uygun şartların yani ışık, toprak ve suyun da sağlanmış olması gerekir. Aynı şekilde karma yasası da bugün bu hayatta deneyimlediğimiz iyi ya da kötü her şeyin, geçmiş yaşamlarda ya da bu yaşamda ektiklerimizin yani yaptığımız şeylerin birer sonucu olduğunu söyler. Başımıza gelen her şey karma yasasının sonucudur. Bunlar iyi şeyler olduğu gibi bize acı veren şeyler de olabilir. Karma yasası her an çalışma halindedir.
Karma yasası nasıl çalışır?
Karma, çekim yasasına göre çalışır. Olumlu eylemler pozitif enerjiyi çekerken olumsuz eylemler negatif enerjiyi çeker. Bu enerji, ilişkiler, sağlık ve kişisel gelişim dahil olmak üzere hayatınızın çeşitli yönlerini etkileyebilir. Ayrıca karma yalnızca eylemlerin kendisiyle ilgili değildir, aynı zamanda bu eylemlerin ardındaki niyetlerle de ilgilidir. Gerçek şefkatle yönlendirilen nezaket eylemleri olumlu Karma yaratırken kendi kendine hizmet eden eylemler olumsuz sonuçlara yol açabilir. Etkilerini hemen göstermeyebilir; genellikle daha uzun bir süre boyunca çalışır. Bu gecikme, bireylerin eylemlerinden ders almasına ve gerekirse düzeltmeler yapmasına olanak tanır.
Attığımız her adımda sinyal gönderen karma, varoluşun zarafetinde de kendini gösterebilir; insanlığın karanlık kalmış taraflarında da. Budizm’in temel öğretisi, hayatta başımıza gelen her şeyin eylemlerimizle bir bağlantısı olduğunu ileri sürmektedir. Tesadüf, bir illüzyondur. Dünyaya sunduğumuz eylemin ve enerjinin, spiritüel anlamda dünya üzerinden hiçbir zaman silinmediği ve bir şekilde dönüp dolaşarak geleceğimize veya bize yöneltilen davranışlara etki ettiğine inanılır.
Herkesin karması aynı mıdır?
Herkesin karması aynı değildir çünkü herkesin düşünce yapısı, niyeti, eylemleri ve bu eylemlerin sonuçları birbirinden farklıdır. Karma, kişisel bir yolculuktur; kişinin geçmişteki ve şimdiki yaşamdaki seçimlerinin bir yansımasıdır. Bu yüzden, aynı durumda olan iki kişi tamamen farklı karmalar yaşayabilir çünkü bu duruma nasıl geldikleri, niyetleri ve motivasyonları farklıdır. Karma bir ceza sistemi değil, evrensel bir denge mekanizmasıdır. Bu denge ise kişinin kendi yaşamındaki dengesizlikleri ve öğrenme alanlarını ortaya koyar.
Ayrıca karmanın bireysel düzeyde olduğu kadar kolektif düzeyde de işlediği düşünülür. Bir topluluğun ya da insanlığın kolektif karması, ortak davranışların ve kararların bir sonucudur. Bu yüzden yalnızca kendi bireysel seçimlerimiz değil, toplumsal olarak desteklediğimiz yapılar, içinde bulunduğumuz ilişkiler ve dahil olduğumuz sistemler de karmamızı etkiler. Kısacası, herkes kendi karmasının mimarıdır ve bu karma, hem bireysel hem kolektif sorumluluklarımızla şekillenir.
Karma nasıl temizlenir?
En basit haliyle karmayı temizlemek ya da dönüştürmek, farkındalıkla atılan adımlarla mümkündür. Kadim öğretilere göre bu süreç, niyetin saflığı, eylemlerin bilinçli seçimi ve içsel dönüşümle yakından ilişkilidir. Meditasyon, affetme çalışmaları, sevgiyle yapılan hizmetler ve içsel muhasebe, karmayı arındırmanın temel yollarındandır. Geçmişte yapılmış hatalı eylemleri kabul etmek, sorumluluk almak ve telafi yolları aramak da karmayı dönüştürmek için önemlidir. Ayrıca niyetin temiz olması, eylemin etkisini doğrudan etkiler. Sadece “iyi” işler yapmak değil, bu işleri hangi ruh haliyle ve hangi amaçla yaptığımız da önemlidir. Şefkatle, sevgiyle, beklentisizce yapılan her davranış, olumlu karmanın tohumlarını eker.
Bu noktada karma temizliği sadece geçmişi dönüştürmekle sınırlı kalmaz; aynı zamanda geleceği şekillendirme gücünü de içinde barındırır. Farkındalıklı her seçim, atılan her bilinçli adım ve niyetle yönlendirilen her eylem, yeni bir karmanın tohumlarıdır. Yani, karmayı sadece arındırmakla kalmaz, aynı zamanda her an yeniden yaratırız.
İyi karma yaratmak ve kötü karmadan arınmak nasıl mümkün?
Budist öğretilere göre, kişinin bilinçli şekilde olumlu karma yaratabilmesi için hayatını belirli etik ilkeler doğrultusunda şekillendirmesi gerekir. Bu ilkeler, iyi karmayı destekleyen davranışlara yönelmeyi ve kötü karma yaratan tutum ve eylemlerden uzak durmayı kapsar. Karma yaratan eylemler üç ana kategoride toplanır: beden, dil ve zihin yoluyla yaratım. Bu da demektir ki sadece fiziksel olarak yaptıklarımız değil, konuşma şeklimiz, iç dünyamızda taşıdığımız niyetler ve zihnimizdeki düşünceler de karmanın oluşumuna etki eder. Budizm, bu anlamda iyi karmayı destekleyen 10 temel tutumu öğütler. Aynı şekilde, kötü karma yaratan 10 eylemden sakınmak da ruhsal gelişim ve içsel denge için önemlidir.
Öldürmemek ve mümkünse yaşamı desteklemek.
Karma yasasına göre yalnızca insanları değil, tüm canlıları kapsayan bir yaşam hakkı anlayışı esastır. Sivrisinek, karınca ya da büyük bir hayvan; yaşam hakkı evrensel bir değerdir. Zarar vermekten kaçınmak, yaşamı mümkünse desteklemek ve şiddet içeren eğilimlerden uzak durmak bu başlığın temelini oluşturur. Ayrıca, sağlığımız izin veriyorsa vejetaryen beslenme tercih etmek, modern çağda bu anlayışa hizmet eden bilinçli bir seçim olabilir.
Bize sunulmayanı almamak ve mümkünse bizde olanı paylaşmak.
Bu ilke yalnızca hırsızlığı değil, izinsiz alınan, küçük görülen ama farkında olunmayan davranışları da kapsar. Vergi kaçırmak, bankadan “yanlışlıkla” alınan bir kalemi geri vermemek gibi gündelik küçük eylemler bile karmaya etki eder. Önemli olan sizin kendi alanınızı temiz tutmanızdır. Karşınızdakinin ne yaptığı onun karmasını oluşturur. Sizin sorumluluğunuz ise kendi eylemlerinizdir.
Kendinin ve başkalarının bedenine saygı duymak.
Bu ilke, cinsel suistimale karşı durmayı ve bu tür durumların yaşanmasına engel olmayı içerir. Rıza dışı ilişki, aldatma, başkasının ilişkisine müdahale gibi davranışlar bu kategoriye girer. Kendi bedenine ve başkalarının sınırlarına saygı göstermek, negatif karmadan uzak durmanın bir yoludur.
Her daim dürüst ve doğru olanı söylemek.
Gerçeği çarpıtmamak, dürüst ve net olmak; beyaz yalanlar da dahil olmak üzere her türlü yalanın farkına varmak gerektiğini savunur. Kimi zaman “zararsız” görünen bu sözler, karmada büyük etkiler yaratabilir. Konuşma eylemi, sadece dış dünyayı değil kişinin içsel dengesini de etkiler.
Birleştirici bir tavır takınmak.
Sözleriniz ayırmaya değil birliğe yönelik olmalı, sarf edilen sözler insanları ve toplulukları ayırmamalıdır. Birleştirici ve barışçıl olmalıdır. İki kişi arasındaki gerginliğe yorum yapmak, dedikodu yoluyla fitne yaratmak gibi gündelik davranışlar bile ayırıcı enerjiler yayar ve kötü karma doğurur. Başkaları hakkında iyi konuşmak ve mümkünse tarafsız olmak kötü karma yaratmanın önüne geçecektir.
Nezaketle ifade etmek.
Sert, kırıcı ya da küçümseyici bir dil yerine; nazik, yapıcı ve duyarlı bir dil kullanmak önerilir. Gerçekleri ifade ederken bile nezaket çerçevesinden çıkmamak, sözlerin yaralayıcı değil iyileştirici olmasına özen göstermek karma yasasına uygundur.
Anlamlı ve yerinde konuşmak.
Dedikodu, boş konuşmalar ve zihni oyalayan gereksiz sohbetler de kötü karma yaratır. Sözlerin anlam taşıması, kişinin zihinsel berraklığını da artırır. Söylenen her söz bir enerji taşır. Bu nedenle “dedikodu” olarak tanımlanan içi boş konuşmalardan kaçınmak ruhsal gelişim için önemlidir.
Minnet duymak ve her zaman şükretmek.
Başkalarının mutluluğuna içtenlikle sevinmek ve kendi sahip olduklarına minnet duymak, ruhsal olgunluğun göstergesidir. Kıskançlık, kötü karmanın tohumlarını eker. Örneğin, bir arkadaşınızın başarılarına içtenlikle sevinmek, onun karmasına saygı göstermek anlamına gelir ve sizin de olumlu karmaya geçişinizi destekler.
İyi niyetli olmak.
İyilik ve şefkat barındıran düşüncelere sahip olmak, diğerlerinin iyiliğini dilemek… Kötü niyetlerden uzak durmak, size zarar vermiş olsalar bile diğerlerine düşüncede bile zarar verme planları içinde olmamak… Herkes kendi yarattığı aksiyonları deneyimler. Bu nedenle yaşadıklarınızdan bağımsız, niyetleri temiz tutmak sizin sorumluluğunuzdadır. Zihni ve niyetleri temiz tutmak yine iyi karma yaratan bir durumdur.
Yaşamın doğasını anlamak.
Geçiciliği ve yaşamın yasalarını idrak etmek. Bu yaşamı ve gözün gördüklerini fazla gerçek zannetmemek, onlarla bağımlı ilişkiler kurmamaktır. Çünkü yanlış inançlar, yaşananları kendi çıkarlarımız doğrultusunda manipüle etmemize neden olur. Herkesin, her şeyin özünde geçici olduğunu bilmezsek arzuların ve öfkelerin pençesine düşeriz. Her şey gelir, geçer ve an be an değişir. Bu bilgeliği fark etmek yine iyi karmanın yasalarından biridir.
Karma yasasına göre bu olumlu davranışların her biri iyi karmayı beslerken, bu ilkelerin zıttı olan eylemler kötü karma yaratır. Nihayetinde karma, bir ödül-ceza sistemi değil; neden-sonuç yasasıdır. Kişi ne ekerse, zamanı geldiğinde onu biçer. Bu döngü, yalnızca bu hayatla sınırlı kalmaz; ruhun uzun yolculuğuna yayılarak devam eder.