Zihnimiz çok sesli bir koro gibi binlerce düşünceyle aktif halde. Zor zamanlardan geçtiğimiz bu günlerde ise olumsuz düşüncelerimizin sesi her zamankinden daha yüksek. Zihnimize bu değişim sürecinde, zor durumların üstesinden gelebilme ve bu durumlardan gelişerek çıkabilme kabiliyeti kazandırmak, ihtiyaç duyduğumuz değerli bir beceri! Bu becerinin adı ise resilience yani zihinsel dayanıklılık. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi ve sosyal girişimci Itır Erhart’a bu zor zamanlarda resilient olabilmenin yollarını sorduk.

İlginizi çekebilir: Zihinsel Sağlığımız Ne Kadar İyi?

Itır merhaba, seni tanıyabilir miyiz?

Tabii. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Çalışma alanlarım toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları, temsil, spor sosyolojisi, protestostunun estetiği… “Adım Adım” ve “Açık Açık” adlı iki sosyal girişimin kurucuları arasındayım. Uzun mesafe koşucuyum.

Sence dengeli bir psikoloji için olumlamanın ve pozitif düşüncenin önemi nedir?

Pozitif düşünmeyi ben daha çok akılcı, bilimsel, verilerle düşünmek olarak görüyorum. Nasıl diye sorarsanız, istatistiksel olarak evden sokağa çıktığınızda çantanızın çalınma ihtimali çok düşük. Bu yüzden ben sürekli çantam çalınacakmış gibi tedirgin davranıp yanımdan geçen herkese potansiyel kapkaçcı olarak bakmamayı seçiyorum. Bu bir seçim aslında. Olaylar ve durumlar karşısında aldığımız tavır bizim seçimimiz.

Zihin neden genellikle olumsuza eğilim göstermeye odaklı? Zor bir durum karşısında ilk olarak neden en kötüsünü düşünür ve kendimizi depresif hissederiz?

Çevremizin çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Büyüdüğümüz ortamın, içinde bulunduğumuz kültürün, inanç sistemlerinin. “Çok güldük, ağlamayalım.” diye bir söz var Türkçe’de. Düşünsenize, “gülmek ve mutlu olmak” korkulması gereken, arkasından mutlaka acının geleceği bir durum olarak sunuluyor bize.

Aynı şekilde “nazar” kavramı… Hayatımızda olumlu bir gelişme olduğunda bunu paylaşmaktan çekiniyoruz çünkü etrafımızdaki “kötü” insanların kötü bakışları ile buna zarar verebileceğini düşünüyoruz. Bu çevresel faktörler birikiyor, birikiyor ve zihin bir süre sonra kendiliğinden olumsuz senaryolar üretmeye başlıyor.

Resilience (zihinsel dayanıklılık) nasıl geliştirilir? Zihni dengede tutabilmek için kendimize hatırlatabileceğimiz 3 önemli şey sence ne olabilir?

Zihinsel dayanıklılık ve esneklik anlamına gelen resilience, olaylara ve durumlara bakış açımızı ve düşünme biçimimizi değiştirerek geliştirir. Önce nasıl baktığımızın farkında olmamız lazım.

Örneğin, boynunuzda bir şişlik var. Gittiğiniz doktor biyopsi istedi. O akşam eve gelip “Ben kesin kanser oldum, büyük ihtimalle tedavisi de yok, bir yıla kalmaz ölürüm, ben ölürsem çocuğuma kim bakar?” gibi senaryolar üretiyorsanız, durumun farkına varıp kendinize şunu hatırlatabilirsiniz: “Ne oldu? Doktor biyopsi istedi ve geri kalanını ben zihnimde ürettim.” Senaryo üretmeye başladığınız noktada buna müdahale edebilirsiniz.

İkincisi zorlukları, kayıpları büyüme fırsatı olarak görmeyi denemek. Bizi konfor alanımızdan çıkaran her durum, büyümemiz için bir fırsattır aslında. Konfor alanında gelişmek mümkün değildir.

Üçüncüsü kurban psikolojisine girdiğimizi fark edebilmek ve bunu bırakabilmek. “Bu hastalık neden beni buldu? Neden ben işimi kaybettim? Neden beni terk etti?” Bu düşünme biçimi bizim olaylar ve durumlar aciz, pasif olduğumuz varsayımından gelir. Kendimizi başına bir şeyler gelen, pasif, güçsüz bir varlık görüyorsak bunun üzerinde de çalışabiliriz.

İlginizi çekebilir: Olumlu Düşünme: Daha Sağlıklı Bir Kalbe Sahip Olabilirsiniz

Egzersizin ve beslenmenin zihinsel dayanıklılığı arttırmada önemi nedir?

İyi beslenmek, iyi uyumak ve egzersiz yapmak fiziksel dayanıklılığımızı artırır. Depresyon ve aksiyete üzerinde de olumlu etkileri vardır. Dayanıklılık artırıcı sporlar, bizi konfor alanımızdan çıkarmaya yardımcı olurlar. Örneğin maraton koşmak bedenin sınırlarını öteye taşımamızı sağlar. Bunu yapabildiğimizi görünce de diğer durumlarda konfor alanımızı terk etmek daha kolay gelmeye başlar.

Hedef belirlemek ve bu hedef için uğraşmaya odaklanmak zihni iyi yönde eğitmeye nasıl yardımcı olur?

Ben kısa, orta ve uzun vade hedefler koymaya çalışırım hep kendime. Bu bir yarış hedefi de olabilir, makale yazma, yeni bir oluşum başlatma hedefi de… Hepsini gerçekleştirebiliyor muyum? Hayır, ama kutup yıldızım olarak orada olmaları bana iyi geliyor.

Sosyal ilişkilerin ve kişinin kendisiyle olan ilişkisinin “resilience” üzerindeki etkileri nelerdir?

Kendimizle ilişkimiz, yani kendimizi tanımak ve kırılganlıklarımız, zaaflarımız ile kabul edebilmek, hayat boyu süren bir yolculuk bana sorarsanız. Kendimize şefkatli yaklaşmak ve kendimizi kabul etmek, direnci (resilience) artırır. Etrafımızdaki rol modellerin ne kadar dayanıklı ve esnek olduğu da önemli tabii.  Onlar olaylara bakışımızı yönlendirebilir, aldığımız tavrı dönüştürmemiz için bize destek verebilir.

Bir de bu sorduğunuz sorunun diğer boyutu var tabii. Sürekli katastrofik senaryolar üreten, kendini kurban olarak gören, başarısızlıktan korktukları için sürekli küçük konfor alalarında var olmak isteyen insanlardan uzaklaşmak isteriz, değil mi?

Zor şartlar altında kaldığınızda zihninizi sakinleştirmek ve olumsuz düşüncelerden arındırmak için sen neler yapıyorsunuz?

Teyit edilmemiş hiç bir içeriğe maruz bırakmamaya çalışıyorum kendimi. Haberi yalnızca teyit.org’dan ve yetkili kurumlardan almaya özen gösteriyorum, özellikle de bilgi kirliliğin arttığı durumlarda.

Kayıpları, zorlukları bir büyüme, kendimle ilgili yeni bir şeyler öğrenme fırsatı olarak görmeye çalışıyorum. Bu her zaman kolay olmuyor tabii ama deniyorum. Zor şartlarda sığındığım, üzerimde iyileştirici etkisi olan müzikler, kitaplar, filmler var. Onları yakınımda tutuyorum. Ve tabii koşuyorum!

İlginizi çekebilir: Zihninizi Özgürleştirin: Olumlu Düşünmenin 7 Yolu!





BLOOM SHOP