Kendimi bildiğim ilk günden beri içimde hissettiğim yeni şeyler deneme arzusunu 26 yaşımda hala kaybetmemiş olmak bana sürekli kendimi geliştirebileceğim ve hiç bilmediğim yönlerimi keşfedebileceğim alanlarla tanışma fırsatı sunuyor. Son zamanlarda fazlasıyla kişisel gelişim konusuna yönelen ilgim ve dünyayı algılama şeklim antik öğretilere merak salmama neden oldu.
Şehirde yaşadığım hayattan bir şikayetim yok ama huzuru, mutluluğu ve iyi olma halini, teknolojinin bana sunabileceklerinde veya “insan yapımı” olanda değil, eski çağlardan beri ruhuyla ve evrenle bağ kurmayı başarmış insanların bulduğu yerlerde arıyorum. İstanbul’da olmanın iyi yanı da bu. Her gün karşıma ilgi çekici, benim için yepyeni ve denenmeye hazır bir konu çıkıyor. Tesadüfen haberdar olduğum, haftasonu katıldığım ve o andan beri etkisinden çıkamadığım Serdar Prem’in Tantra ve İlişkiler Atölyesi de bunların sonuncusu.
Tantra’nın tarihi
Her konuda olduğu gibi Tantra konusunda da internet çok fazla yanlış ve dejenere bilgiyle dolu. Fakat Tantra’nın dejenerasyonu, internetin icadından çok daha öncelere dayanıyor. Orta Asya’ya bir arayışla giden ve Tantra’yla tanışan çiçek çocuklar bu öğretinin sadece hoşlarına giden ve ilgilerini çeken kısımlarını alıp geldikleri yerlere geri dönmüşler. Sonuç olarak da cinsel romantizm ve cinsel özgürlük anlamını taşıyan Doğu’nun bu kadim öğretisi, Batı dünyasının ilgisini çeksin diye pornografik öğelerle birleştirilerek olduğundan çok farklı bir şekilde lanse edilmiş ve adına da Neo Tantra denmiş.
Doğu’nun antik öğretisi olan Tantra’nın bizim bildiğimiz Tantra’yla aynı olmadığını öğrendikten sonra atölye daha derin, bütünsel ve manevi bir tarafa doğru gitti. Varoluş, inanç sistemleri ve günümüzde kabul gören maneviyatın temelinden girip cinsel enerjiden yani yaratma enerjisinden çıkan bu konuşma boyunca, sorgulamadan kabul edilen pek çok bilginin altında yatan nedenlere de değinildi.
Serdar Prem’in rahat, destekleyici ve keyifli tavrının da etkisiyle “Tantra ve İlişkiler Atölyesi” başlığı altında doğru bilinen yanlışlar, toplumun dayattığı davranış ve düşünce kalıpları, inanç tarihi, ilişkiler, bağlanmak, tüm muhteşemliğiyle insan bedeni ve Tantra öğretisinin temeli konuşuldu.
Tantra ve enerji yasaları
Pek çoğumuz için yabancı olmayan enerji yasalarıyla çalışan Tantra, oldukça mantıklı ve anlaşılır bir sistemle işliyor. Bilimin desteğiyle açıklanabilen yasalar etrafında düşünülünce Tantra’nın ne demeye çalıştığını ve ne kadar derin bir felsefeye sahip olduğunu anlamak da kolaylaşıyor. Kısaca bu yasalardan bahsetmek, bu konuda daha net bir şekil çizmeye yardımcı olabilir.
Rezonans, yani titreşim. Tüm maddelerin bir titreşimi var ve bu titreşimlerin senkronize olması kaçınılmaz. Karma, etki-tepki. Değişim, güven algımızı en çok zorlayan ve direnç gösterince acı veren olgu. Dönüşüm, enerji dönüşür. Tıpkı gıdaların enerjisini dönüştürüp yaşamak için kullanmamız gibi. Ters çekim yasası, çabalanan şeyi yapmak zorlaşır. Suya dalmak isteyince yüzeye çıkmak ve yüzeyde kalmak isteyince dibe batmak gibi. Kutupluk, doğal olarak her şeyin zıtlarıyla var olması. Dualizm.
Tantra cinselliğin özgür olması gerektiğini savunuyor
Cinsellik konusunu bu günkü toplumlardan çok daha farklı bir şekilde ele alan Tantra için cinsel enerji, yaşam ve yaratma enerjisi anlamına geliyor. İnsan doğasının bir parçası olan ve maskelenmeyen cinsellik, bu günkü gibi tabuların ve dolayısıyla sapkınlıkların arkasında kalmıyor. Sonuç olarak da herkes rahatlıkla dönüştürücü ve sağaltım odaklı daha manevi ve tatminkar bir cinselliğini deneyimliyor. Ortaya bir şey koymak, oluşturmak, var etmek yani kısaca yaratmak için bireylerin cinsel enerjiye ihtiyacı var.
Tantra partnerlerin bütünsel bir ilişki yaşamasının temelinde cinselliğin olduğunu ve sırasıyla duygusal ve ruhsal boyuttaki paylaşımların buna eklenerek sağlıklı bir ilişkinin var olabileceğini savunuyor. Bunun yanında bireylerin içindeki eril ve dişil enerjilerin her birinin birbiriyle uyum ve denge içinde olması, ilişkide kendilerini rahat hissetmelerinin ve tatmin olmalarının anahtarı.
Dişil ve eril enerjilerin cinsiyetle ilgisi yok
Dişil ve eril enerjinin kadın veya erkek olmamızla, yani cinsiyetimizle ilgisi yok. Her bireyde uyum ve denge içinde beraber var olması gereken bu enerjiler belirli pratikler, aktiviteler ve ritüellerle arttırılıp azaltılabiliyor ve bu durum ilişkileri etkiliyor.
Eril enerjinin genişleme, dişil enerjinin ise kapsama eğiliminde. Birbirinin tersi yönde hareket eden bu iki enerjinin beraber var olabileceğine ve birbirlerini besleyebileceğine inanmak zor olsa da durum tam olarak böyle. Dişil enerji eril enerjinin etrafını sarıp, onunla beraber genişleyerek eril enerjiyi baskılamadan, özgür ve uyumlu bir birliktelik yaratıyor.
İlginizi çekebilir: Kadınların Cinsellikle İlgili En Çok Merak Ettiği 2 Konu
Bağlanma kalıpları
Sağlıklı bağ kurabilmek bebeklik travmalarının sonucunda oluşan bir durum. Güvenli, kaçıngan kaygısız, saplantılı kaygılı ve korkulu olarak adlandırılan 4 temel bağlanma kalıbı var ve bireyler yaşanan travmalarına bağlı olarak farklı bağlanma kalıplarına geçebiliyor.
İlginizi çekebilir: Modern İlişkiler Neden Bu Kadar Karmaşık?
Tantra’nın ilişkiye bakışı
Tantra’nın ilişkiye yaklaşımı, genellikle her ilişkinin doğal gelişim sürecinde oluşan bütün basamakları kapsıyor. Cicim ayları, hemen ardından gelen “Sen çok değiştin!” başlıklı çatışmalar ve bu gerginlikleri atlatanların deneyimlediği şifalanma yani ilişkiden beslenme ve iyileşme hali. Tantra bu aşamaların hepsini nedenleriyle açıklıyor.
Serdar Prem’in ilişkiler konusundaki tavsiyeleri
Serdar Prem “Tantra ve İlişkiler Atölyesi” boyunca herkese farklı durumları sorgulatan ve farkındalık oluşturan pek çok söz söyledi. Benim aklımda kalanlar ise en basit haliyle şu şekilde;
İlişkilerin alt benliklerin şifalanmasının en kolay yolu olabileceğini, travmaların ilişkilerle çözülebileceği,
İlişkilerin şefkatli bir iletişime ihtiyacı olduğu ve suçlayıcı “sen dili” yerine çözüm odaklı “ben dili”nin tercih edilmesi gerektiği,
İlişkilerde sıklıkla yaşanan “kişiselleştirme” problemi ve ne alabileceğine değil ama ne verebileceğine odaklanmak bu sorunu çözebileceği,
Ortaya koyulan eforu karşındaki kişi veya bireyin kendisi için değil, ilişki için ortaya koyulması gerektiği,
Tantra’nın “yanlış batılılaşması” sonucu üstüne yapıştırılan şehvet etiketiyle hiçbir alakası olmadığı ve şehvetin baskı sonucu oluştuğu. Konu cinsellik olmak zorunda değil. Başlık ne olursa olsun baskı düdüklü tencere etkisi yapıyor ve sapkınlıklar bu şekilde doğuyor. Adanmışlığın zıttı şehvet.
Bu atölyeden, yapılan egzersizlerden ve konuşulanlardan sonra evrendeki her şeyin birbiriyle bağlantılı bir şekilde uyum, denge ve düzen içinde var olduğunu bir kere daha fark ettim. Doğu’nun kadim öğretisi Tantra’nın ne olduğu ve ne olmadığını esas Serdar Prem’den dinleyin derim!
İlginizi çekebilir: Röportaj: Ulli Allmendinger ile Ayurvedik Yaşam Üzerine