YAZAN: BURCU ERBAŞ

Koca bir jenerasyon yalnızlığı ve bağımsızlığı aile kurmaya, romantik ilişkilere, büyük arkadaş gruplarına tercih ediyor. Peki neden? Güney Kore’nin başını çektiği honjok kültürü aslında dünyanın her yerinde süregelen bir trende öncülük ediyor. Kimse kendi öz mutluluğunu başka birisinin varlığına bağlamak istemiyor. İnsanlık tarihi boyunca süregelmiş aile, eş, arkadaşlık kavramları yeniden sorguya çekiliyor. Honjok methodu ile kendi kendine yaşamanın verdiği mutluluk yeniden keşfediliyor.


Honjok nedir?

Honjok, Güney Kore’de çeşitli aktiviteleri tek başına yapmayı seçen kişilere verilen bir isimdir. Köken olarak “tek” ve “kabile” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Bir başka deyişle honjok tek kişilik kabile anlamına geliyor.

Honjok’un kökeni: Güney Kore

Tarih boyunca merkezine toplumsallığı koyan Güney Kore oldukça radikal bir kültürel değişim yaşayarak toplumun büyük bir çoğunluğunun bekarlığı hatta yalnızlığı seçtiği bir ülke haline geldi. Özellikle 2017 yılında popülerleşen “yalnızlık” akımı sonucu, kamusal alanlar yalnız başına dolaşan, yemek yiyen, barlara, sinemalara giden kişilerle dolup taşmaya başladı.

Geleneksel Güney Kore kültürü içerisinde yalnızlık, bir tür eksiklik; fiziksel, psikolojik, ekonomik yetersizlik durumu, acı, üzüntü hatta utanç kaynağı olarak kabul edilir. Aile kurma, çocuk sahibi olma baskısının çok ağır olduğu Güney Kore’de düşen ölüm ve doğum oranları, fazlalaşan genç popülasyon, artan ekonomik zorluklar ve beraberinde gelişen çeşitli anksiyete bozuklukları bir tür sosyal başkaldırıya sebep olur. Romantik ilişkilerin de ötesinde her tür sosyal ilişkiden uzaklaşmaya başlayan gençler mutluluklarını kendi bireysel aksiyonlarında aramaya başlarlar. Bu da Honjok felsefesinin doğmasını sağlar. Tarihi olarak ataerkil topluluklarla dolu Güney Kore’de özellikle kadınların yeni yaşam biçimi yalnız kalmayı tercih etmek, eğer bir şans varsa bağımsızlığı ilan etmek haline gelmiştir.

Honjok methodu

Güney Kore’de feminizm akımı ile el ele giden Honjok mutluluğu aile kurma, romantik ilişkiler yaşama, çocuk sahibi olma gibi geleneksel hedeflerden çıkararak yepyeni bir perspektif getirir: Tek başına olmak yalnızlık demek değildir ve aralarındaki bu fark kendi bedenimiz içinde mutluluğu yakalamamız için yeterlidir. Honjok: The Art of Living Alone kitabının yazarları Crystal Tai ve Francie Healey bu akımın insanların sosyal bir varlık olduğu ve diğer insanlar ile bağ kurması gerektiği gerçeğini bir kenara atmadığını belirtir. Honjok sadece bu gerçekliğin mutluluğun tek kaynağı olmadığını, tek başına kalmak ile mutlu olmanın zıt kavramlar olmadığını vurgular. Herkesten ailelerinde, kalabalıkların, ilişkilerin içinde bile yalnız hissettikleri anları hatırlamasını ister. Çünkü temel sorun kendi kendimize kaldığımızda mutlu olabilme yetimizin eksik olmasında yatar. Bilinçli olarak tek başına geçirilen zaman ise öz farkındalığın artmasına, şefkat ve sevgi duygularının büyümesine katkıda bulunur.

Hon-bap: Tek başına yemek yeme

Hon-bap pratiği restoranlarda tek başına yemeden ibarettir. Çoğu kişi için göz korkutucu bir deneyim olan tek başına akşam yemeğine çıkma fikri honjok içerisinde kutlanan bir aktivitedir. Ortaya doğuşu ise temel olarak arkadaş gruplarının bir türlü aynı paydada buluşamaması, zamanlama problemleri, yemek yerken başkaları tarafından izlenmeme isteğidir.

Hon-sul: Barda tek başına içki içme

Hon-bap’tan daha tedirgin edici tek aktivite yalnız başına bir barda içki içmektir! Honjok içerisinde yine tamamen aynı nedenlerden dolayı, örneğin bir kişinin gitmeyi çok istediği bir yere kimsenin gelmek istememesi, hon-sul pratiğini doğurmuştur. Aynı zamanda birçok kişi, Güney Kore popülasyonun yaklaşık %47.8’i, her ay iki kere hon-sul pratiğinde bulunmanın zihnen ve ruhen rahatlatıcı olduğunu belirtmiştir.

Hon-nol: Geleneksel yalnızlık duygusudan uzaklaşma

Hon-nol geleneksel olarak grupça yapılan her tür eğlence verici aktivitenin; sinemaya gitmek, karaoke odası kiralamak, dans etmek, tatile gitmek gibi eylemlerin tek başına yapılmasıdır. Yalnızlık hissi yaratabilecek her durumun yeniden yorumlanarak bireysel iyi olma halini destekleyecek bir aktivite haline dönüştürülmesidir. “Solo” davranışların normalleştirilerek kişinin geleneksel olarak neyi tek yapabileceği neyi yapamayacağına dair öğretilerini yıkması ve kendi istekleri doğrultusunda hareket edebilme özgürlüğünü yaşamasıdır.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP