Artık bir yıldan uzun bir süredir koronavirüsü hayatımızda ve karantinadayız. Mümkün olmadıkça evlerimizden çıkmıyor, çıksak da sosyal mesafeye dikkat edip maske takıyoruz ve bu bizim yeni normalimiz haline geldi. Birçok epidemiyolog ve bulaşıcı hastalık uzmanı, eskisi gibi sarılıp tokalaşabilmemiz için her şey bittikten sonra bile en azından bir yıl geçmesi gerektiğini söylüyor. Bulaşıcı hastalık uzmanı olmayan bizler için de birbirimize dokunmak, stres kaynağı haline gelmiş durumda. Birçoğumuzun yaşadığı ama tam olarak adını koyamadığı o his ise ten açlığı olabilir. Ten açlığı nedir diyenler, cevabı yazımızda!
“İnsanlar dokunmaya ve dokunulmaya bağlıdır. Bir çocuk doğduğunda, annesine dokunarak bağlanır. Bu sebeple fiziksel temasın yokluğunu düşünmek bizim için çok zordur.” diyor Baylor Tıp Fakültesi Menninger Psikiyatri Bölümü’nde profesör ve yönetici başkan yardımcısı olan Asim Shah.
Fiziksel temas, duygularımızı göstermemizde en büyük araçlarımızdan. Ancak COVID-19 sebebiyle arkadaşlarımıza ve sevdiklerimize sarılmak gibi eylemler sosyal mesafeyi ihlal ettiği için tabu haline geldi. Sanal etkinlikler, hayatımızda oluşan büyük bir boşluğu doldursa bile sosyal mesafeye uymak için fiziksel temastan kaçınmak, bizi virüsten korurken ten açlığına yakalanmamıza neden oluyor.
Dokunmanın önemi
Dokunmak öğrendiğimiz ilk dildir, sözlü iletişim daha sonradan gelir. Dokunmak aynı zamanda sevgimizi karşı tarafa aktarabilmemiz için en iyi yoldur. Dokunmanın önemi bilimin de ilgisini çekmiş olacak ki fizyolojik ve duygusal olarak neden dokunmaya ihtiyaç duyduğumuz araştırılmış. Kaliforniya, Woodland Hills merkezli bir eğitim psikoloğu Nadia Ameri’nin dediğine göre kadınların fiziksel ve duygusal sağlıklarını koruyabilmeleri için günde 8-10 tane anlamlı dokunuşa ihtiyacı var.
Fiziksel temas, oksitosin üretimi ve salgılanmasında birincil yollardan biri. Sarıldığımızda, el ele tutuştuğumuzda, yan yana oturduğumuzda ve cinsel yakınlık kurduğumuzda oksitosin seviyemiz yükselir ve bu sayede diğer kişilerle bir bağ kurar, yakınlık sağlarız. Oksitosin seviyemiz düştüğünde bu insani hislerimizi kaybetmeye başlarız ve fiziksel sağlığımızda negatif etkiler görürüz.
Nadia Ameri, düşük seviyelerdeki oksitosinin yüksek tansiyona, anksiyeteye ve strese sebep olduğunu; daha ileri seviyelerde ise depresyona ve acı eşiğinin düşüşüne kadar götürebileceğini söylüyor.
Fiziksel temas sadece bağ kurmamızı sağlayan oksitosin hormonunun salgılanmasında değil aynı zamanda doğal antidepresan olan serotonin hormonunun, keyif hormonu dopaminin de salgılanmasında önemli bir yere sahip. Vücudumuz baskı altındayken stres hormonu kortizol salgılar. Fiziksel temas; stresi azaltarak, kalp atışı hızı ve tansiyonu sakinleştirerek bağışıklık sisteminin gerektiği gibi çalışmasını sağlar. Dokunmanın vücudumuzdaki fiziksel etkilerinin yanı sıra, yalnızlıkla başa çıkmada ve toplumdan dışlanma hissinin azalmasında da etkili olduğu çalışmalarda görülmüştür.
2014 yılında Carnegie Mellon Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmaya göre sarılmak, vücudumuzun enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı oluyor. 406 kişinin katıldığı bu çalışmada 14 gün boyunca katılımcıların sosyal desteği ve sarılma sıklıkları değerlendirilmiş ve bağışıklık sistemlerini test etmek için virüse maruz bırakılmışlar. Sarılma sayısı fazla olan katılımcıların enfeksiyona ve hastalık belirtilerine karşı bir şekilde daha korunaklı oldukları ortaya çıkmış.
Ten açlığı nedir?
Fiziksel temas sınırlı olduğunda ya da hiç olmadığında, insanlar ten açlığı ya da dokunma açlığı yaşamaya başlayabilir. Ten açlığı da tıpkı yemeğe duyduğumuz açlık gibidir; yemek yemek ister ama yiyemeyiz ya da ten açlığında olduğu gibi temas etmek ister ancak belli sebeplerden ötürü bunu yapamayız.
Pandemi öncesinde bile gittikçe yaygınlaşan ten açlığı, batı ülkelerinde daha fazla yaşanır. Teknolojinin gelişmesiyle özellikle çocuklarda ciddi seviyelerde görülen ten açlığı, tek yaşayan yetişkinlerde de fazlasıyla görülmekte. Gelişim psikolojisi alanında doktora sahibi, Miami Üniversitesi Temas Araştırma Enstitüsü müdürü Tiffany Field, 2001 yılında yayınladığı kitabında modern hayatın sonuçlarından biri olarak birbirimizden uzak yaşadığımızı ve toplumdaki birçok bireyin dokunma açlığı yaşadığını, bu temas eksikliğinin anksiyete ve depresyon gibi sağlık sorunlarına sebep olduğunu söylüyor.
Temas eksikliğinde stres, depresyon, anksiyete, uykusuzluk gibi problemlerin yanı sıra kalp atış hızının, tansiyonun, kas gerginliğinin artması, sindirim ve bağışıklık sisteminin bastırılması ve enfeksiyon riskinin artması gibi sorunlar ortaya çıkar. Asim Shah, uzun süre ten açlığı yaşayan kişilerin travma sonrası stres bozukluğu bile yaşayabileceğini belirtiyor.
Kişilerarası İlişkiler Merkezi’nde psikoterapist olan Joshua Peters dokunma açlığı yaşayanların umutsuzluk, stres, öfke ve motivasyon eksikliği gibi depresyon belirtileri dışında ilişki kurmada zorluk yaşama ve kendi beden algıları hakkında endişelendiklerini ifade ediyor.
Ten açlığımız olduğunu nasıl anlarız?
1. Agresif davranışlar
Tiffany Field’ın Amerikan ve Fransız ergenler ile yaptığı bir araştırmaya göre kendine daha çok dokunan Amerikanlar, birbirine daha çok dokunup sarılan Fransızlara kıyasla sözel ve fiziksel olarak daha agresif davranışlar sergilemişler. Saldırgan davranış gösteren ergenlere masaj terapisi uygulandığında ise saldırganlıklarının azaldığı ve daha çok empati kurabildikleri gözlenmiş.
2. Vücut algısında sorunlar
Dokunmanın, vücut algısının oluşmasındaki rolü büyüktür. Yeme bozuklukları yaşayan kadınlar ile yapılan bir çalışma, bu kişilerin çocukluklarında ve şu anki hayatlarında büyük ölçüde ten açlığı çektiklerini göstermiş.
3. Yüksek stres seviyeleri
Dokunmanın, pek çok hormonun salgılanmasında rol oynadığı ve buna bağlı olarak stresi azaltabildi biliniyor. Aynı sebeple, eğer stres ve ten açlığı aynı anda deneyimliyorsa sakinleşmede epey zorlanılabilir. Bu yüzden sarılma terapisi gibi bazı alternatif terapiler, stres yönetimi konusunda giderek popülerleşen birer çözüm kaynağı haline geldiler.
4. Yalnızlık
Ten açlığı sebebiyle hissedilen yalnızlık bir süre sonra kısır döngüye girebilir.
5. Depresyon gibi mental problemler
Depresyon, mod düşüklüğü ve anksiyete ten açlığının işaretleri olabilir. Bunlara ek olarak dokunma açlığı çekenler duygularını ifade etmek ve hissetmek konusunda engellenmiş hissedebilirler.
6. Cinsel sorunlar
Artan anksiyete vücudun gerginleşmesine sebep olarak cinsel açıdan sorunlar yaşamaya neden olabilir.
7. İlişkilerden ve bağlanmaktan korkmak
Ten açlığının getirdiği utangaçlık ve anksiyete, kişilerin bağlanma konusuna korkuyla yaklaşmasına ve başkalarıyla bağ kurmalarına yanaşmamalarına sebep olabilir.
Ten açlığını gidermenin yolları nelerdir?
Ten açlığımızı gidermenin en bariz yolu birbirimize sarılmak gibi görünse de tek çözüm elbette bu değil. Birbirimize sarılmanın yerini hiçbir şey dolduramasa da sanal alternatifler yüzde 80 oranda yüz yüze iletişim kadar etkili. Online derslere katılmak, şarkı söylemek, dans etmek ve evcil hayvanlarımızı sevmek de bu zor zamanlarda ten açlığını gidermenin yollarından. Ne şekilde olursa olsun fiziksel bir aktivitede bulunmak, iyi hissetmenizi sağlayacak endorfinleri salgılatmanın yanı sıra ten açlığını gidermenin belki de en faydalı yollarından.
Tiffany Field’e göre cildi oynatmak, ten açlığını gidermek için iyi bir yöntem. Profesyonel bir masaj seansı ile yapılabileceği gibi evde kendi kendinize de yapabileceğiniz saç derisi veya el masajları ve vücudunuzu fırçalamak bile cildinizi oynatarak reseptörlerinizi uyarmaya yetecektir. Pirinç ya da un gibi ağırlığı olan paketleri göğsünüzün üstüne koymak, battaniye, yastık gibi yumuşak şeylere sarılmak da aynı şekilde etkili.