Hava kadar, su kadar önemli toprak. Ama ne yazık ki, toprağın sorunları çok ilgi çekici değil. Çoğu zaman onun dertlerine kulak asmıyoruz bile. Bizim için ne kadar değerli olduğunu tam olarak kavrayamamaktan ileri geliyor sanırım bu durum!
Oysa ki, yiyeceklerimizin %80’i doğrudan toprakta üretilir. Sağlıklı toprak, karbon tutar ve iklim değişikliğine çare olmaya adaydır. Yer altı sularını süzer, temiz su kaynakları sunar ve biyolojik çeşitlilik için olağanüstü önemlidir.
Gezegenimizi yaşanabilir kılan bu bereketli ve büyülü kaynak neredeyse yenilenemez. Yani bir kez özelliğini yitirip yok oldu mu, yerine yenisi kolay kolay gelmez. Çünkü toprak oluşumu çok uzun bir süreç gerektirir: 3 cm’i yaklaşık 1000 yılda oluşuyor!
“Benim sadık yarim kara toprak” mı hala?
Hayatımızı sürdürebilmemiz için çok önemli ve özel bir yeri olan ancak hatalı politikalar ve uygulamalar sonucunda küresel olarak meydana gelen toprak bozulumu, ciddi boyutta toprak kaybına neden oluyor.
Verimli toprakların kaybı ve oluşumu tahmin edebileceğiniz gibi aynı hızda olmadığı için toprak kaybı çok kritik seviyelere ulaşmış durumda.
Son 150 yılda, dünyadaki verimli toprakların yarısının yok olduğu bildirilmekte! Her yıl İzlanda’nın yüzölçümü büyüklüğünde toprak kaybı yaşanıyor. Bu da, her dakika 30 futbol sahası büyüklüğünde bir kayıp anlamına gelmekte!
Toprağın bize bir hediyesi daha var!
Bu durum hem gıda güvenliğimizi, hem tüm ekosistemi tehdit ederken, bunların yanı sıra iklim değişikliği etkilerinin artmasına da neden oluyor. Belki ilk defa duyacağınız bir başka hediyesini daha tehdit ediyor; insanlar için antidepresan olma özelliğini!
Yaşamsal önemi M.Ö. 1500 yıllarına dayanan ve Sanskritçe yazıtlara kazınan toprak, içinde bazı özel mikro organizmalar (“Mycobacterium vaccae”) barındırıyor. Bu canlıların insanlar üzerindeki etkisini araştıran çalışmalar sonucu, reçeteli satılan antidepresan ilaçların insan bedeninde yaptığı etkilere benzer etkiler yarattığı ortaya konuldu. Bu mikro organizmaların toprakla uğraşan kişilere solunum yoluyla veya deriden geçerek, serotonin salgılanmasını desteklediği kanıtlandı.
Böylelikle, bağışıklık sisteminin güçlendiği, stres seviyesinde düşüş yaşandığı ve konsantrasyonda artış yakalandığı belirtiliyor. Hatta bu mikroskobik toprak canavarlarının (tatlı canavar 🙂 ) yarattığı etkinin 3 haftaya kadar da devam ettiği savunuluyor.
Benim gibi belki siz de, toprakla uğraşanları hep daha mutlu, huzurlu ve bilge kişiler olarak gözlemlemişsinizdir. Demek ki bilimsel bir açıklaması varmış bu durumun 🙂 .
Doğal antidepresan özelliği sayesinde ruha iyi gelen ve dünyada yaşayan milyarlarca insanın birçok ihtiyacını cömertçe karşılayan toprak anayı içtenlikle sevmeli ve korumalıyız. Belki TEMA’nın çalışmalarına dahil olabilir, kent bostanında, evimizin bahçesinde veya balkonumuzda bile olsa toprakla uğraşabiliriz.
Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz: