Hepimiz çevre dostu bir yaşam için ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiğini biliyoruz. Peki, kaçımız bu farkındalığını aktif olarak yaşamına yansıtıyor, bir değişim yarattığımıza inanıyoruz? Bireysel aksiyonların çok katmanlı çevresel krizler karşısında bir etki yaratmadığı, mükemmel olmadığı sürece çabalamanın anlamı olmadığı, gezegenin kurtarılma noktasını çoktan geçtiği gibi inanışlar, çevresel farkındalığı aksiyona çevirmeyi imkansız kılıyor. Oysa gerçek sürdürülebilirlik; kusurlu da olsa çaba sarf etmekten, tercihler arasında olabilecek en iyi seçimi yapmaktan geçiyor. Yaşayan çevrecilik konseptinde somutlaşan bu efor bireysel çevresel ayak izininin düşürülmesi, gezegeninse bu süreçte iyileştirilmesi ile ödüllendiriliyor!
Gün içinde çevresel ayak izimizi hangi davranışlarımız yükseltiyor?
Gün içinde çevresel ayak izimiz kümülatif olarak yükseliyor.
- Gereksiz su, ışık kullanımı,
- farkında olmadan kullanılan ve çöpe atılan plastikler,
- arta kalan yemekler,
- sık araç kullanımı,
- hayvansal gıdaların baskın olduğu bir beslenme şekli,
- kimyasal içeren temizlik ve bakım ürünleri
çevre üzerinde bıraktığımız bireysel zararımızdan sorumlu oluyor.
Bu davranışların yerine nasıl çevre dostu çözümler üretebiliriz?
Günlük çevresel ayak izimizi düşürmek için izlenebilecek rota beslenme, ulaşım, harcama, plastik kullanımı ve kişisel eşyalar üzerine kurulu oluyor.
- Bitki bazlı beslenmek,
- Mümkün olduğunca yürümek, zorunlu durumlarda ise toplu taşıma tercih etmek,
- Tek kullanımlık plastiklerden kaçınmak
gibi temel kurallar bulunuyor.
- Harcamalar ve kişisel eşyalar için ayrıca bir özen gösteriliyor. İki yönlü şekilde; çevre dostu üretim, paketleme ve formülasyona sahip ürünler tercih edilirken, alışverişin yapıldığı markanın kazançlarının bir kısmını sürdürülebilir pratiklerini devam ettirmek ve gezegene geri vermek için kullanmasına dikkat ediliyor. Bu küçük çaplı, yerel markalar için çok önemli bir adım olmasa da dev, çok uluslu markaların, bir başka deyişle çatı firmaların, etik ve sürdürülebilirliğinin kontrol edilmesi gerekiyor.
Bireysel ayak izini azaltmak tek başına yeterli mi?
Bireysel ayak izini düşürmek, gezegen dostu yaşamanın tek bir kolunu oluşturuyor. İkinci ve en az oy vermek kadar belirleyici kolu tüketim tercihlerimiz yani harcamalarımızda yatıyor.
Harcamalarımızın, bizden çıktıktan sonra kim tarafından, ne için kullanıldığı dolaylı yoldan çevresel ayak izimizi etkiliyor. Örneğin; alışveriş sırasında tercih ettiğimiz bir markanın kazancı ile neler yaptığı; sürdürülebilirlik hedefleri, çalışan refahı, sosyal sorumluluk projeleri de gezegenimiz üzerinde bıraktığımız etkimizin önemli bir parçası oluyor.
Yeşil harcama felsefesi
Yeşil harcama konsepti de tam da bu dolaylı etkimizde bize rehberlik etmek için ortaya çıkıyor. Satın alınması ihtiyaç olan tüm ürünler; gıda, kozmetik, kıyafet her ne ise alım noktası gelişigüzel olarak değil, farkındalık ile seçiliyor. Tüketiciler ile transparan bir şekilde sürdürülebilirlik çalışmalarını; üretim, paketleme, doğal içerik listelerini paylaşan, kazancının bir kısmını gezegene veren, tahribatı geri çevirmeye çalışan bütüncül markalar ilk ve tek alışveriş noktaları haline geliyor.
Rutinimize nasıl dahil edebiliriz?
Gıda alışverişleri için yerel, mümkünse organik ve kooperatif ürünler bulunduran pazar yerler tercih ediliyor. Kıyafet, mobilya gibi ihtiyaçlar da ikinci el veya sürdürülebilir üretim yapan yerel markalardan karşılanabiliyor. Kişisel bakım ve ev temizlik ürünleri de mutlaka çevreciliği bütüncül olarak benimsemiş, vegan, hayvanlar üzerinde test yapmayan markalardan yana yapılıyor.
Tüketim alışkanlıklarının bir ötesinde yeşil harcama; kullandığımız bankaları ve yatırım tercihlerimizi de ilgilendiriyor. Özellikle kullandığımız bankaların ticari, finansal ve ekonomik etkinlikleri, kullanıcılarının yatırımlarını nasıl değerlendirildiği, faiz ve fonları hangi sektörleri beslemek için kullandığını bilmemiz gerekiyor. Maalesef Dünya’nın en büyük bankaları gezegene zarar veren birçok sektörü desteklemeye devam ediyor. 2016-2020 yılları arasında en ünlü 60 küresel banka fosil yakıt sektörüne 3.8 trilyon dolar harcadı. Bu bankaları bilmek, eğer yeşil harcama bir felsefe olarak ediniliyorsa, o bankalar ile iş yapmamak şart oluyor. Bunun yanında her banka yatırım yapmak isteyen kullanıcılarına fon seçeneği de sunuyor. Sunulan fon tipleri arasında, giderek değer kazanan sürdürülebilir enerji sektörü de bir seçenek olarak bulunuyor!