Karbon ayak izi bir ürünün veya aksiyonun başlangıcından bitişine kadar olan sürede iklim üzerine bıraktığı toplam etkiye denir. Çoğu zaman bu etki, bütün bir süreç boyunca atmosfere salınan toplam sera gazları üzerinden hesaplanır. Karbondioksit, metan gibi sera gazları sıcaklığı atmosferin içine hapsederek, Dünya’nın ısınmasına yani iklim krizine neden olur. Bir başka deyişle, gördüğümüz her şeyin, aldığımız her aksiyonun çevresel bir karşılığı var. Buna yediğimiz yemekler de dahil. Peki siz, yediğiniz besinlerin karbon ayak izi ne biliyor musunuz?
İlginizi çekebilir: İnsanoğlunun Neden Olduğu İklim Krizi
Yiyeceklerin neden bir karbon ayak izi var?
İlk anından masamıza gelene kadar yiyeceklerimiz birçok süreçten geçer. Günümüzde, eski zamanlara nazaran bu ara etaplar çok daha fazla. Bu durum, hızla artan nüfus ve tüketim trendlerine karşılık verebilmek için ortaya çıkmış küresel, endüstriyel gıda sektörünün bir sonucu.
Dünyanın dört bir yanından toplanarak soframıza gelen besinler, yiyeceklerin müthiş bir hızda ve miktarda üretilmeleri ve inanılamayacak kadar uzun raf ömürleri gıda sektörü ile gelen avantajlar olarak görülürken, aynı gelişmeler besinlerin çevresel etkilerini de bir o kadar arttırıyor. Araştırmalara göre Avrupa’da kişilerin bireysel karbon ayak izlerinin artmasındaki en büyük ikinci nedenin yemek yeme alışkanlıkları olduğu ortaya çıktı. Besinlerdeki bu artıştan sorumlu süreçler;
- Üretim: Hayvanları veya tarım ürünlerini yetiştirmek için kullanılan her öge; elektrik, su, ilaçlar bu gruba giriyor.
- İşlenme: Hasatın veya havyanların toplanması için harcanan enerji ile ikincil hayvansal gıdalar yani yumurta ve sütün toplanması işlenme sürecini oluşturuyor.
- Dağıtım: Bu etapta ürünler çıkış noktalarından marketlere taşınıyor. Çoğunlukla deniz ve kara taşımacılığı kullanılıyor.
- Saklama ve pişirme: Besinleri saran dış paketlemeleri ve yiyecekleri evlerimizde saklarken/pişirirken harcadığımız enerjiyi temsil ediyor.
- Atık: Hem bizlerin hem de satıcıların tüketilmeyen besinleri ve dış paketlemelerini atması atık etabında yüksek karbon salınımına yol açıyor.
Gıda sistemi dünyadaki sera gazı salınımının yüzde 26’sından sorumlu
Küresel olarak gıda sisteminin dünyadaki sera gazı salınımının yüzde 26’sından sorumlu olduğu tahmin edilmekte. Gıdalar arasında da farklı türdeki yiyeceklerin açığa çıkarttığı sera gazı miktarında büyük farklılıklar bulunuyor. Örneğin, meyve ve sebzeler daha düşük oranda sera gazına neden olurken, et ve süt ürünleri 10-15 katı kadar daha yüksek sera gazı çıktısına neden oluyorlar.
İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir Mutfak Gereçleri ile Daha Küçük Ayak İzleri
Yediğimiz besinlerden ortaya çıkan karbon ayak izimizi nasıl düşürebiliriz?
1. Et tüketimini sınırlandırarak
Küresel sera gazı emisyonlarımızın yaklaşık yüzde 14,5’ünün hayvancılıktan kaynaklandığı öngörülmekte. İklim krizinin en etkili itici güçlerinden birisi de maalesef gıda sektörü, özellikle de et endüstrisi. Bunun sebebi et ve süt ürünlerinin her etapta çok fazla sera gazı salınımına sebep olmaları. Hayvan yetişticiliğinde fazla miktarda besin, su ve açık, yeşil alan gereği duyuluyor.
Öteki yandan hayvanlar doğaları gereği yedikleri besinleri sindirirken metan gazı salgıladıkları için toplam karbon ayak izleri daha birinci etaptan çok yüksek oluyor. Bu nedenle bitki bazlı beslenmek karbon ayak izinizi düşürmenin en temel adımı.
2. Yerel ve mevsime uygun beslenerek
Sebze ve meyveler karbon ayak izi en düşük olan besinler olabilir fakat sadece bitki bazlı bir beslenme tarzı edinmek karbon ayak izimizi yeterince düşürmüyor. Dağıtım sürecinde kullanılan ulaşım araçlarının sebep oldukları karbon salınımlarını da besinlerin ayak izlerini yükseltiyor. Bu durumu minimize etmek için mümkün olduğunca yerel ve mevsimine göre beslenmeliyiz. Kış aylarında yenen karpuzun, yazın yenen ıspanağın doğal yollardan üretilmediğini veya soframıza evimize yakın bir yerden gelmediği oldukça açık.
İlginizi çekebilir: Tohum, Kök ve Çekirdeklerden Evde Meyve Sebze Yetiştirmek
3. Gıda israfı yapmayarak
Gıda israfı şu anda karşı karşıya olduğumuz bir başka çevresel kriz. Böylesi üzücü bir olayın önüne geçmek için alışveriş gitmeden önce planlama yapabilir, besinlerin gıda ömürlerine dikkat edebilir, buzluğumuza yemediğimiz yiyecekleri veya mevsimsel sebze-meyveleri kaldırabiliriz. Sadece ihtiyacımız kadar satın alıp, hazırladığımız yemeklerimizi bitirip, bozulan meyve-sebzeleri değerlendirerek karbon ayak izimizi düşürebiliriz.
Karbon ayak izini azaltacak diğer öneriler
- Sebze ve meyve tüketiminizi artırın ve mevsiminde tüketin.
- Satın aldığınız balık ürünlerinin sorumlu üreticiler tarafından üretildiğini araştırın.
- Bitkisel bazlı proteine yönelin: Kuru baklagiller, yağlı tohumlar veya tofu da iyi bir protein alternatifi olabilir.
- Mümkün ise kendi mahsulünüzü üretin: Kendi meyve ve sebzenizi üretmek, plastik ambalaj kullanımınızı ve uzun mesafelerde taşınan ürüne olan bağımlılığınızı azaltır.
İlginizi çekebilir: Dünya Gıda Günü: Dünyamızı Tehdit Eden İsraf
Bu etapları mümkün olabildiğinde beslenme rutinlerimize ekleyerek bireysel karbon ayak izimizi düşürebilir, iklim krizine karşı aksiyon alabiliriz.
Gıdanın ve gezegenin sürdürülebilirliği için en uygun diyet hangisi?
Diyetin, insan sağlığı ve çevresel sürdürülebilirlik üzerine etkilerini inceleyen bilim adamları EAT-Lancet Komisyonu olarak bir araya geldi. EAT-Lancet Komisyonu, sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir gıda üretimi için küresel bilimsel hedefler geliştirmek için insan sağlığı, tarım, siyaset bilimleri ve çevresel sürdürülebilirlik dahil olmak üzere çeşitli disiplinlerde 16 ülkeden 37 önde gelen bilim insanını bir araya getiren, tüm insanlar ve gezegen için geçerli olan evrensel bilimsel hedefler belirlemeye yönelik ilk girişim olmasıyla da dikkat çekiyor.
2019 yılında yayınladıkları “Gıda Gezegen Sağlığı” raporu ise dikkate değer bulgular ortaya koyuyor. Bu çalışmanın yöneticilerinden Prof. Walter Willett raporu şu sözleri ile özetliyor:
Dünyada 2050 yılına kadar bireylerde sağlıklı diyetlere dönüşüm kaçınılmaz olacak. Meyvelerin, sebzelerin, kuru yemişlerin ve baklagillerin küresel tüketimi ikiye katlanacak, kırmızı et ve şeker gibi yiyeceklerin tüketiminin yüzde 50’den daha fazla azaltılması gerekiyor. Bitkisel kaynaklı besinler bakımından zengin ve daha az hayvansal kaynaklı besin içeren bir diyet, hem sağlığımızı hem de doğayı koruyor.
Gezegen sağlığı diyeti nedir?
EAT-Lancet Komisyonu bilimsel veriler ışığında “Gezegen Sağlığı Diyeti” (Planetary Health Diet) isimli bir diyet önerisi de hazırladı. Gezegen Sağlığı Diyetinin; Akdeniz diyeti, flexitarian ya da semi-vejetaryen Nordik diyeti, bitkisel bazlı beslenme ve vegan diyetleri ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Bitkisel bazlı besinler açısından zengin olan bu diyet, daha az hayvansal ürün tüketmeyi önerirken hem bizim sağlığımız hem de çevremizin sürdürülebilirliği üzerine en etkin diyet olarak tanımlanmakta.