Ekim tüm hızıyla devam ederken artık serinleme amaçlı duşların sonuna gelindi, havuz mevsimi kapandı, üç tarafı denizlerle çevrili ülkenin, Karadeniz ve Marmara beşiğindeki şehri İstanbul’da, bol su kullanımının sıkıntı yaratmadığına inanılan bir yaz daha geride kaldı. Bu duruma ışık tutan “25 Litre Belgeseli”, National Geographic ve Finish iş birliğinde, Gökhan Özoğuz’un yönlendirmeleri ve İstanbul’un rakamsal israf gerçekleriyle dikkatleri yakın gelecekteki su kıtlığına çekiyor.

İstanbul’da günlük su tüketimi: Kişi başı 190 litre

İSKİ Su Arıtma Dairesi Başkanı Fatih Yıldız, 190 litrenin ortalama bir rakam olduğunu ve yaz aylarında bu miktarın 210 litreye kadar çıkabildiğini eklemeden geçmiyor. Su harcamadığımızı düşünürken bile ‘bir gün giyilir mantığıyla’ aldığımız kıyafetlerin üretim süreçlerinde, tabaklarda artık kalan yiyeceklerin tarımında ve tüm hızlı tüketim ürünlerinin sanayisinde aslında su harcamış ve harcatmış oluyoruz. Ev içi kullanımları haricinde tahmin etmediğimiz ve gözle göremediğimiz çoğu alanın ucu, eninde sonunda suya dokunuyor. 

WWF Türkiye Tatlı Su Müdürü Eren Atak, belgeseldeki konuşmalarında suyu kullanmanın iki kavramı olduğundan bahsediyor: Biri suyu doğrudan kullanmak, diğeriyse sanal kullanım. Doğrudan olmayan, sanal su kavramına örnek olarak; bir bardak kahvenin 140 litre, portakal suyunun 170 litre, sütün 180 litre, bir pamuklu tişörtün 2700 litre ve bir adet hamburgerin 2400 litre yani 126 damacana suya mal olduğunu anlatıyor.

Bilinçsiz tüketim yönelimi bu şekilde devam ederse, 25 Litre belgeselinde de gösterilen kurmaca senaryoda olduğu gibi, İstanbul gelecek yıllarda gerçekten de “Sıfır Günü”nü yaşamak zorunda kalabilir. (*)

İlginizi çekebilir: Röportaj: A Hidden Bee ile Sürdürülebilir Moda

25 litre, duş almaya başladığınız ilk dakikada harcadığınız sudur

National Geographic ve Finish’in “tasarrufa bugünden başla” temalı sitesinde, Türkiye’nin su stresli ülkeler listesinde yer aldığı ve gerekli önlemler alınmazsa günlük olarak kişi başı 25 litre su kullanma sınırlandırmasıyla karşı karşıya kalabileceği gerçeği var. Günlük 25 litre su sınırlaması, Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için en alt limit. Günümüz şartlarına alışkın bir birey içinse bu rakam ciddi anlamda zorlayıcı bir sınırda.

Kıtlık aşamasına dahil olmak için belgesel sırasında Gökhan’ın Sıfır Günü’nü deneyimleyerek 25 litreyle yemek, temizlik, duş gibi günlük ihtiyaçlarını gidermeye çalışmasına ve çok çabalasa da gün ortasına gelmeden suyunu bitirdiğine şahit oluyoruz. Kendi su tüketimini yani su ayak izini öğrenmek için WWF Türkiye Ofisi’ne de giden Gökhan, günlük eylemlere harcanan litre paydalarını şu şekilde sıralıyor: 

  • Diş fırçalamak 6 litre, 
  • El ve yüz yıkamak 4 litre, 
  • Sifon kullanımı 15 litre, 
  • Elde bulaşık yıkamak 103 litre, (bulaşık makinesinde 9 litre)
  • Bulaşıkları sadece sudan geçirmek bile yaklaşık 57 litre.

Bu tüketim miktarlarıyla birlikte, 15 milyon nüfusuyla 129 ülkeden daha büyük olan İstanbul için, böyle büyümeye devam ederse 20-30 sene içerisinde yeterli su kaynağına sahip olamayacağı söyleniyor.

25 Litre belgeseli katılımcıları arasında yer alan İlber Ortaylı, susuzluğun aslında hiç de yeni bir problem olmadığını, Roma ve Bizans dönemlerinden bu yana İstanbul’da su sorununun çözülmesi için 100’e yakın su sarnıcının inşa edildiğini anlatıyor. Ortaylı’nın günümüz su problemlerinin tarihin bir tekrarı olduğunu belirtmesiyle tek bir soru gündeme geliyor: Nerede hata yapıyoruz?

“Şu an ya da hiçbir zaman

Belgeselin sonlarına doğru uzun zamandır su problemleriyle ilgili bir projede yer alan Özge Özpirinççi karşımıza çıkıyor. İzleyiciyi götürdüğü ilk durakta, sürdürülebilir yaşam pratiklerini hayata geçirmeyi amaçlayan bir eğitim merkezi var.

Bu merkezde sürdürülebilir yaşam üzerine, ekoloji odaklı bir deneyim alanı oluşturulmuş ve su geri dönüşümü mekanizmalarından yağmur suyu hasatına kadar birçok sistemi inceleme altına alınmış durumda. Küçük çocukların da dahil olduğu eğitim projelerinin varlığını duymak İstanbul’un kurak gelecek tablosunun üzerindeki bulutları dağıtmak için umut aşılıyor.

İlginizi çekebilir: Röportaj: Emine Aksoydan ile Sürdürülebilir Yaşam

Özge ve Gökhan’ın ikinci durakları, İstanbul’daki su tüketimini azaltmak için yaptıkları projelerle suyu birçok kez kullanarak sanayiye kazandırmayı amaçlayan, atık su karşıtı bir firma. Firma yetkililerinden Emel Aliipek’in anlatımlarına göre, atık suda bulunan partiküller kimyasal reaksiyonla büyütüldüğünde dibe çökme işlemi kolaylaşıyor ve bu sayede su defalarca kullanılabiliyor. Kapsamlı bir geri dönüşüm kazancı vadeden bu yöntem, özellikle de sanayinin ortam hazırladığı su israfı için ciddi derecede fark yaratabilir. 

Tüm bu toplumsal uğraşların yanı sıra bireysel olarak neler yapabileceğimizi sorguladığımızdaysa karşımızda hepimizin kolaylıkla uygulayabileceği birçok basit seçenek var: 

  • Su ayak izini hesaplamak (yarininsuyu.com üzerinden veya WWF aracılığıyla hesaplayabilirsiniz)
  • El, yüz yıkarken veya diş fırçalarken musluğu kapatmak
  • Daha kısa duş almak
  • Bulaşıkları elde değil makinede yıkamak
  • Çamaşır makinesini ekonomik kullanmak
  • Su kaçaklarını gidermek
  • Musluk tamirine önem vermek
  • Duş başlıklarını ekonomik duş başlıklarıyla değiştirmek
  • Gereksiz yere sifon kullanmamak

25 Litre belgeseli ne yazık ki internet üzerinde yok. Ama 27 Ekim Pazar günü saat 12.00’de National Geographic resmi sitesi üzerinden 25 Litre’ye ulaşmanız mümkün. Hikayeyle bilgiyi buluşturan belgesel Gökhan’ın sunumuyla birleşince yalnızca bir saatinizi ayırarak su tüketimi hakkında onlarca şey öğrenebileceğiniz keyifli ve aydınlatıcı bir anlatıma dönüşmüş.

İlginizi çekebilir: Su Kaynaklarımızın Değerinin Farkında mıyız?

(*) Sıfır Günü: Son birkaç yıldır susuzlukla mücadele eden 4 milyon nüfuslu Cape Town, 22 Nisan gününü “Sıfır Günü” ilan etti. Süresiz olarak su kaynaklarını kapatmayı planlayan bu büyük şehir, sıfıra ulaşmamak için kıtlığa karşı önlem olarak kişi başı su tüketimini günde 25 litre ile sınırlandırmayı amaçlıyor.




Yağmur Baki

1994 yılında doğan Yağmur, Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Erasmus kapsamında Barselona Üniversitesi’nde Filoloji dersleri aldı. Mezuniyetinin ardından basılı yayınlarda editör ve içerik yazarı olarak çalıştı. Aynı zamanda yayınevi bünyesinde dünya edebiyatı kapsamındaki edebiyat, felsefe ve tarih kitaplarını yayına hazırladı. Şu anda Live To Bloom’da editör...



BLOOM SHOP