“Buenos Aires” yani güzel havalar şehri… Beni gerçekten bu güzel havalar mahvetti ve gerçekten bu güzel havalar yüzünden istifa ettim işimden…
Buenos Aires ile ilk tanışmamız 2014 yılı sonunda, Aralık ayında, bavulları toplayıp eşimin peşinden Arjantin’e taşınma kararı aldığımda oldu. Bir kelime İspanyolca bilmiyorum, yeni gelin çeyizim de yok üstelik ama hava öyle güzel, öyle güzel ki ilk gün biraz jetlag, biraz da gözümün içine doğan yaz güneşinin de etkisiyle sabah 6 da uyanıyorum. Kendimi dışarı atınca yorgunluk da kalmıyor, her şeyi öğrenmek, hemen keşfetmek isteği uyandırıyor bu şehir bende…
Arjantin’de yaşamanın her ne kadar 18 saatlik uçak yolculuğu, mevsimlerin tersine dönmüş olması, dil konusunda yaşanılan zorluklar gibi negatif tarafları olsa da, orada geçirdiğim 2 dolu seneden sonra, Buenos Aires dünyada en sevdiğim şehirlerin başında geliyor artık. Bir turist içinse kesinlikle çok şey vadediyor hem Arjantin, hem de bu güzel havalı şehir… Eminim Buenos Aires üzerine detaylı olarak yazılmış binlerce seyahat yazısı vardır. Gelin bana 2 sene boyunca yuva olmuş bu şehri, bugün benim kelimelerimle keşfedelim…
Nasıl gideyim?
Bir uçağın içinde 18 saat geçirme fikri hiç cazip gelmese de, Türk Hava Yolları ile İstanbul-Buenos Aires arasında karşılıklı olarak haftanın 5 günü sefer yapılmakta. Aslında düşünüldüğü kadar zor bir seyahat değil ve korktuğunuz kadar rahatsız bir deneyim de değil.
Uçak, yaklaşık 14 saatlik bir yolculuk sonrasında Brezilya Sao Paulo havalimanında yolcu indirip bindirmek, yakıt almak ve kabin ekibi değiştirmek için bir durak yapıyor. Bu süre zarfında uçaktan inmeniz mümkün olmasa da artık Latin Amerika’dasınız ve yere teker koymak da bir başarıdır! Süre konusunda sıkıntınız yok ise ve gelmişken Brezilya’yı da keşfedeyim derseniz bu aktarma işinize bile yarayabilir. İster gidiş, ister dönüşte, biletinizi Brezilya’da bir kaç gün geçirecek şekilde satın alabilirsiniz.
Nerede kalayım?
Burada Latin Amerika denince insanın aklına gelen güvenlik sıkıntısı meselesinden bahsetmem gerekiyor öncelikle sanırım. Arjantin, her ne kadar Brezilya kadar sıkıntılı bir ülke olmasa da, ekonomik koşulların zorluğu ve sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar sebebiyle güvenlik sıkıntısı yaşanması muhtemel bir ülke.
Ancak orada bulunduğum 2 sene boyunca benim başıma hiçbir kötü olay gelmediğini de belirtmek isterim. Doğru yerlerde doğru zamanlarda bulunduğunuz sürece çok sıkıntılı durumlar yaşamazsınız Buenos Aires’te. Tabii ki cep telefonlarınıza ve çantalarınıza çok dikkat etmeli ve özellikle dışarıda bir masada oturuyorsanız masanın üstünde hiçbir şey bırakmamalısınız. Eminim çok az bir önlem ile gezinin sonunda güvenlik konusunun aslında medyada biraz abartıldığı konusunda bana hak vereceksiniz.
Bütün bunları göz önünde bulundurarak, turist olarak konaklama yapılması için tavsiye edebileceğim mahallelerin başında, “Palermo” geliyor. Özellikle “Palermo Viejo” ve “Palermo Hollywood”, arnavut kaldırımlı sokakları ve rengarenk binaları ile sizi Latin Amerika havasına sokacak mahalleler. Birçok butik otel ve konaklama imkanı sağlayan bu mahallede, aynı zamanda çeşitli restoran, bar ve orijinal dizayn detaylarına sahip kafeler de bulabilirsiniz.
Otel konusunda güvenle tercih edebileceğiniz bir diğer mahalle ise “Puerto Madero”. Burası şehrin aslında en yeni kısmı. Yüksek gökdelenleri ve tam güvenlikli siteleri ile Buenos Aires’in en gözde ve elit kısımlarından. Ayrıca güvenliği tüm şehrin aksine deniz polisi tarafından sağlandığından, bu konuda çok rahat edebileceğiniz bir semt. Şehrin en güzel otellerinden “Faena” ile Boca Juniors futbol takımının tercihi olan “Hotel Madero” da, bu mahallede tercih edilebilecek, biraz daha yüksek bütçeye hitap eden konaklama seçeneklerinden.
Buenos Aires’in en eski yerleşim yerlerinden biri olan “Microcentro” ise, hırsızlık ve güvenlik konusunda diğer önerilerim ile yarışamayacak olsa da, her yere yakın olmak isteyen gezginler için iyi bir seçenek. Şehrin bu kısmında tercih edebileceğiniz otellerden biri ise “Hotel Pan-Americano”. Gerek fiyat, gerekse temizlik ve kahvaltı konusunda sizi memnun edebilecek bir otel.
Ne göreyim?
Eğer sadece Buenos Aires’i görecekseniz, 3-4 gün tüm şehri fethetmeniz için yeterli bir süre olacaktır. Kış aylarında biraz kemiklerinizin ısınması için “Palermo” sokaklarında yürüyüp, Arjantinli tasarımcı ve sanatçıların, görmeye alışık olmadığımız tarzlardaki eserlerine göz atabilir, Plaza Serrano’da hafta sonu kurulan pazara göz atıp, açık havada oturarak bir kafede bir şeyler yiyip içebilirsiniz.
Açık hava pazarı demişken, pazar günü “San Telmo” da kurulan antika ve el işi pazarı kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Ama yine çantalara dikkat:) Burada, sokakta tango yapan dansçılara, müzisyenlere, envai çeşit ve her bütçeye hitap eden antikacılara denk gelmeniz, özellikle pazar günleri, kaçınılmaz. Ayrıca üstü kapalı bir meyve-sebze hali olan “Mercado de San Telmo”, muhakkak görülmesi gereken bir yer. Buraya gelmişken içerideki yeni nesil kahveci “Coffee Town”, bir kahve molası için çok iyi bir seçenek olacaktır.
Bu kadar yol gelip, o çok meşhur Boca’ya ve El Caminito’ ya uğramamak da olmaz elbette. Güvenlik problemleri hakkında her ne kadar binbir çeşit şehir efsanesi duymuş olsak da, çok turistik bir mahalle olduğu için. La Boca’ya akşam 6’ya kadar çekinmeden taksiye binerek gidebilirsiniz. Zaten akşam 6’dan sonra polis sokakları turist girişine kapattığından korkmanızı gerektiren bir durumla karşılaşmanız çok da olası değil.
Boca, İspanyolca’da “ağız” anlamına geliyor ve konum olarak aslında 1600’lerde Arjantin’e gelen gemilerin, ilk yanaştığı liman olarak kullanılan Mantanza nehrinin de ağzında yer alıyor. 1800’lerde göçmen İtalyan gemicilerin yaşadığı mahalle oluyor ve bu gemiciler tarafından inşaa edilen metal derme çatma kulübelere, günümüzde rengarenk boyanmış halleri ile ev sahipliği yapıyor. Tango’nun çıkış noktasının da La Boca olduğu söyleniyor. Aynı zamanda dünyaca ünlü Futbol Takımı Boca Juniors’ın da stadyumu burada bulunuyor ve turistler için gezmeye -maç günleri hariç- açık durumda.
Görülmesi gereken bir başka semt ise “Recoleta” ve pek tabii Recoleta Mezarlığı. Burası mimarisi ile bana biraz Paris’i anımsatıyor. Aslında Recoleta’ya Buenos Aires’in Nişantaşı mahallesi de diyebiliriz. Lüks mağazalar, yemyeşil sokaklar ve alışveriş merkezlerinin tam göbeğinde ise Recoleta Mezarlığı var. Yalnız bu mezarlık, bizim bildiğimiz mezarlıklara benzemiyor. İçindeki sayısiz heykel ve sanat eseri burayı bir mezarlık için fazla güzel ve hatta sofistike hale getiriyor. Burada gömülü olan en gözde rahmetli ise, Evita, yani Eski Arjantin Başkanı Juan Domingo Peron’un sevdiceği Eva Peron.
Ne yiyeyim?
Et, et, et ve yine et, ha biraz da pizza ve makarna:)
Arjantin’e gelip de dillere destan Arjantin etini yemeden olmuyor. Cidden olmuyor, olamıyor çünkü ülkede tarım alanında çok bir aktivite olmadığından, yetiştirilen sebze meyvenin çoğu da zaten ihraç edildiğinden, ya hamur yiyeceksiniz ya da et.
Zaten yerel halk gerçekten bunlardan başka bir şey yemiyor. Akşam yemeklerini saat 10’dan önce yemedikleri de düşünülürse, nasıl bu kadar fit oldukları konusu, doğanın açıklanamayan bir sırrı olarak kalıyor…
Arjantinlilerin haftasonları genelde bağda bahçede, hiç olmadı birinin balkonunda bir araya gelerek yaptığı mangal sefasına “asado” deniyor. Bu asadolarda hayvanın her türlü kısmı, bildiğimiz geniş mangallar üzerinde pişiriliyor ve ekmek veya salata ile beraber yeniliyor. Arjantinli bir tanıdığınız yoksa maalesef bir asado deneyimi yaşamanız çok da mümkün değil. Bu yüzden sizlerle benim favorim olan birkaç et restoranı tavsiyemi paylaşayım…
1- Don Julio
Palermo’da bulunan bu restoran benim en sevdiğim et restoranı. Yemeği en sevdiğim şey ise Bife de Lomo, ızgara mantar ve Provoleta adı verilen ve fırında eritilen bir çeşit peynir. Fiyatlar yüksek ve rezervasyon şart. (Adres: Calle Guatemala 4699)
2- Calden del Soho
Burası fiyat olarak daha uygun ancak her türlü et ve garnitürün bulunduğu yine Palermo’da bulunan bir restoran. Rezervasyonsuz da gidilebilir ve daha yağlı et sevenler için Bife de Chorizo’su denenebilir. Ayrıca etin yanına garnitür olarak balkabağı püresi de deneyebilirsiniz. (Adres: Calle Honduras 4701)
3- La Carniceria
Biraz daha modern bir dokunuş ile et yemek için tercih edilebilecek bu minik restorana siz siz olun rezervasyonsuz gitmeyin. Favorim saatlerce tütsülenerek hazırlanan Corte Ahumado ve Armutlu Provoleta’sı. (Adres: Thames 2367)
4- Pizzeria Güerrin
Şişman hamurlu, oldukça sağlıksız ama leziz Arjantin pizzasını tadabileceğiniz salaş ama otantik bir pizzacı. Buenos Aires’te en az İspanyol göçmenleri kadar İtalyan asıllı göçmen aileler de yaşıyor ve özellikle Arjantin mutfağında bunun etkisi oldukça belirgin. Hatta bana sorarsanız insanların hal ve tavırları daha ziyade İtalyanlara benziyor. Hal böyle olunca mecburen İtalyan yemekleri de bu kültürün önemli bir parçasını oluşturuyor. (Adres: Corrientes 1368)
5- Marcelo
Şehrin en iyi İtalyan restoranı. Gece gündüz et yemekten sıkıldıysanız çok iyi bir alternatif olabilir. Ama sipariş verirken dikkat edin, porsiyonlar çok büyük:) özellikle deniz ürünlü makarnaları ve dulce de leche’li “volcano” adı verdikleri sufleleri çok başarılı. (Adres: Alicia Moreau de Justo 1140)
Bunların yanı sıra Arjantinlilerin ellerinden düşürmedikleri Mate çayı, ülkemizde de oldukça popüler olan Süt Reçeli- Dulce de Leche ve yine İtalyan asıllı dondurmacı Freddo, denemeniz gerekenler arasında.
Buenos Aires oldukça büyük bir şehir olduğu için aslında yaz yaz bitmiyor fakat önerilerime doyduysanız ve bu güzel şehrin tarihini bir de bir yerliden dinlemek isterseniz muhakkak ücretsiz bir yürüyüş turu yapmalısınız (buenosairesfreewalks).
Tek yapmanız gereken belirtilen saatte belirtilen yerde olmak ve turuncu tişörtlü rehberin yanına giderek tur için geldiğinizi söylemek.
Bir de unutmadan, ne olduğunu duymadıysanız tercihen hakkında araştırma yapmadan, yılın her zamanı gösterimde olan “Fuerza Bruta” adlı şova gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Çok eğlenecek, şaşıracak, dans edecek ve belki sonlara doğru biraz ıslanacaksınız! (Adres: Centro Cultural Recoleta, Junin 1930)
Son olarak bu güzel ülkeye gelip, vaktiniz varsa Iguazu şelaleleri ve Patagonya’yı da görmeniz biraz da Arjantin’in inanılmaz doğasıyla tanışmanız açısından iyi bir fikir olabilir. İyi gezmeler:)
Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz: