Hap bilgilerle kuşatıldığımız bir dönemin altın çağını yaşıyoruz. Bilgiye erişmenin bu kadar kolay olması büyük bir konforken, bize neyin iyi geldiğini keşfetmek açısından bakarsak bunun bazen bir engele dönüştüğünü söylemek de mümkün. Örneğin size iyi gelmesini umduğunuz bir öz bakım uygulamasını Google’a sorduktan sonra karşınıza çıkan onlarca kaynak arasından size en doğru ve güvenilir gelenin izini sürüyor olabilirsiniz – yıllarınızı eğitimlere, terapilere, wellbeing kamplarına, kitaplara adamış da. Bunların hiçbirinde bir yanlış yok elbette. Ancak size neyin iyi geldiğini her seferinde bir başkasına sormanın iyileşme yolunda sizi bir yere kadar götürebildiğini de hatırlamak gerekir. Sezgileri dinlemek ve bedeni anlamaktan geçen çabasız öz bakım nedir, nasıl yapılır? Sizler için yazdık.
Bedenimizin dilini nasıl anlarız?
Keşke her şey, birinin bize hangi öz bakım uygulamasının iyi geldiğini şıp diye söylemesi ve böylece belli bir sorunumuzun sihirli değnek değmiş gibi ortadan kaybolması kadar kolay olsaydı – ancak gerçek bu değil. Fazla genellemeci bir bakış açısına sahip “bunları yaparsanız size çok iyi gelecek” iddiası üzerine eğitmenler ve içerik üreticileri olarak daha çok konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Örneğin:
- Biri sabahları zıplayarak güne enerjik başlarken bu senin başını döndüyor olabilir.
- Birine yin yoga bambaşka bir dünyanın kapılarını açarken, sen o uzun uzun pozların içerisinde sıkıntıdan patlıyor olabilirsin.
- Birinin yüzüne avokado yağı sürmesi onu ışıl ışıl yaparken, bu yağ sana fazla/ağır geliyor olabilir ya da senin ihtiyacın o yağ olmayabilir.
- Biri yoga insanıdır sen boks insanısındır.
- Biri sabah insanıdır sen gece insanısındır.
Bunların böyle olmasında hiçbir problem yok. Sende bir yanlış yok. Uygulamada da bir yanlış yok. Senin biricikliğine uygun, bir başka yöntem denemen gerek. Hepsi bu. Her birimiz biriciğiz ve bu biricikliği genellemelere indirgeyemeyiz. Mesela, ana dili Japonca olan biriyle Türkçe konuşmaya çalıştıktan sonra onu sizi anlamadığı için suçlayamazsınız. Onunla Japonca konuşmanız gerekir. Benzer şekilde bedenimiz de bizimle kendine özgü bir dille konuşur. Onun o özgünlüğüyle bağlantıya geçebileceğimiz dili, önce iyi bir uzmandan öğrenmemiz gerekir. Dile hakim olduktan sonra artık kursu bırakabilir ve bedenimize “seni duyuyorum, anlıyorum ve buradayım” demeye başlayabiliriz. Diğer türlüsü durmadan elimizde bir çeviri sözlüğü ile yaşamaya çalışmak gibidir. Arada gerçekleşen yanlış çeviriler sebebiyle, bazı keyifli detayları kaçırmamız muhtemeldir.
Kendini tanımak öz bakım için neden önemli?
Aslında sana iyi gelecek şeyin yanıtını ne dünyanın en ünlü yoga hocası ne de gurusu bilebilir (endişelenmeyin, abartmıyorum). İddiam odur ki bunu en iyi ancak sen bilebilirsin.
Belli bir süre -özellikle farkındalık yolculuğuna yeni başlarken- bir rehberle, bir kolaylaştırıcıyla, bir uzmanla, bir ustayla yol almak elbette gerekli. Ama günün sonunda geleceğin nokta, sana neyin iyi geldiğini senin keşfetmendir. Aslında tüm sorumluluk sana aittir ve bu sorumluluğu bir başkasının almasını beklemen, kendinle kuracağın o sezgisel bağlantıyı her seferinde biraz daha ertelemene neden olabilir.
Kendini senden daha iyi kim tanıyabilir? Değişimin, iyileşmenin ve huzurlu bir yaşam sürebilmenin ön koşulu kendini tanımaktır. Öz bakımın, “öz”ü buradan geçer. Ancak kendini tanırsan, doğru ihtiyaçlara doğru yanıtlar vermeye başlayabilirsin. Başka bir deyişle, kendini ne kadar iyi tanırsan, o kadar doğru bakımı uygulamaya başlarsın fakat bu başlarda biraz çaba ister.
Bütünsel bir öz bakım deneyimi nasıl olur?
Bütünsel bir öz bakım deneyimi ve öz disiplin aktif bir süreçtir. Her gün yapacağın bilinçli ve istikrarlı seçimler seni iyileştirir. Öz disiplin uygulamalarını “arada bir” değil, her gün uygulaman, iyileşmeye gönlünün olması ve bu süreçte aktif rol alman ön koşullardır. Buradaki sorumluluk da senden başkasına ait değildir. Zihnindeki eski alışkanlıklarının ana yollarından sapıp yepyeni patika yollar açarken karşılaştığın dirençleri aşmak için sürdürülebilirliğe niyet etmen bu aşamada önemlidir.
Diğer taraftan, bu aktif çabaya ve karşılaştığın dirençlere rağmen öz bakımın çabasız hale gelecek kadar sezgisel ilerlediği bir noktaya erişmek de mümkün çünkü kendi biricikliğinle kurduğun iletişimdeki ustalık, burada gizlidir. Küçük, bilinçli fakat aynı zamanda sezgisel yaptığın seçimler bedeninle bağlantıya geçmeyi anladığını ve bu konuda ustalaşmaya başladığının işaretidir.
Örneğin, sana eşlik etmesi için seçtiğin bir uzman, sabahları uyanır uyanmaz dişlerini fırçaladıktan sonra hiçbir şey yapmadan önce bir bardak su içmeye başlamanı önerdi diyelim. Sen de kahve içmek yerine artık sabahları öncelikle su içmeye başladın. Sonra bunu uyguladığın günün sonraki gününde bir nefes pratiği ekledin. Belki başka bir gün de rutinine sana uygun diğer pratikleri eklemeye başladın ve tüm bu alışkanlıklar aynı ham maddeden olan diğer alışkanlıkları kendine doğru çekmeye başladı. Bu çekim gücü içsel bilgeliğinden başkası değildir. Yalnızca kahve içmeden önce içtiğin bir bardak su sayesinde, belki birkaç yıl sonra artık fast-food yemeyi hiç istemediğini fark edebilirsin. Başlardaki o çaban, istikrarın ve bilinçli seçimlerin giderek yerini çabasızlığa ve kendiliğindenliğe bırakmaya başlar. Tıpkı araba sürmek gibi. Başlarda kendini zorlar, belki biraz korkar, direnç gösterir hatta belki öğrenmeyi yıllarca erteleyebilirsin. Ancak karar verip, başına geçip, yıllar içinde ustalaştıkça artık her şey çok rahat ve konforlu bir hal almaya başlar.
Uzun lafın kısası, bedenine, ruhuna ve zihnine iyi gelen öz bakım pratiklerinin izini sürerken edindiğin bilgilerle beraber sezgilerini ve bedeninden gelen sinyalleri dinlemeyi hatırlamakta fayda var. Böylece başlarda konfor alanının dışına çıkmakla başlayan yolculuk, bütünsel sağlığın açısından zamanla konfor alanın genişlemesiyle sonuçlanabilir.