Sürdürülebilirlik, başka canlıların yaşamlarını bugün ve gelecekte tehlikeye sokmadan üretim yapmak şeklinde tanımlanabilir. Sürdürülebilirliğin giderek yaygınlaştığı günümüzde, bu kavramı özüne koyan Lindos markasının yaratıcısı ve kurucusu Deniz Akdemir Taşdemir ile daha sürdürülebilir yaşam için ne yapılabileceğimiz üzerine konuştuk.


Sizi en çok kim veya ne etkiledi?

2009 yılında üniversiteyi bitirip İnovasyon Ekonomisi okumak için Barselona’ya gittim. Orada evde 3 kişi kalıyorduk. Evde 3 adet çöp kutusu gördüğümde “Herkesin ayrı çöpü var herhalde” demiştim. Bu benim tamamen çöp ayırma işlemi konusundaki tecrübesizliğimdi tabii ki. Çok utanmıştım. O gün aslında ne kadar kolay çöp atıyoruz diye düşünmeye başlamamın ilk günüydü.

Bununla birlikte nasıl ki yediğimize ve içtiğimize dikkat etmeye başladıysak, evimizi nasıl temizlediğimize de dikkat etmek hem sağlığımız hem de geleceğimiz açısından önemli. Dokunduğumuz her yere temizlik ürünü temas ediyor aslında ve kullandığımız her temizlik malzemesi en nihayetinde kendini denizde veya toprakta buluyor.

Günlük hayatımızda kullandığımız temizlik ve sabun ürünlerini düşünün. Ön tarafı kocaman renkli yazılarla doludur. Arka tarafındaki esas bilmemiz gereken detaylar ise karınca duası gibidir. Buradan yola çıkarak daha sade bir ambalajda hem tamamen doğal ve sürdürülebilir hem de işe yarayan ürünlerin hayalini kurdum. “İçeriğinde hangi ham maddelerin olduğunu ve ne işe yaradıklarını bilsek ne güzel olur.” dedim.
2016 yılında işletme yüksek lisansı yapmak için INSEAD’a gittim. Orada sosyal girişimcilik kavramını duyduğumda oldukça heyecanlandım ve bu heyecan beni bugüne ve Lindos’u sosyal bir girişim olarak kurmaya yönlendirdi.

Daha sürdürülebilir bir yaşam sürmek isteyen kişilere ne önerirsiniz?

Sürdürülebilirlik bence yaşamın devamlılığı ve insanın ekosistemin içerisinde doğa ile bir harmoni içerisinde yaşaması, doğaya daha fazla zarar vermeyip iyileştirmenin yollarını bulmasıdır. O yüzden kendim ve ailem için ihtiyacım olan şeyleri tüketirken doğaya olan etkimizi en aza indirmeye çalışıyorum.

İlk başta çöp atmamaya çalışıyorum. Buna geri dönüşüm de dahil. Sanki çöp attığımızda sihirli bir şekilde yok oluyor diye düşünüyoruz. Aslında bu atıklar çoğu zaman bizim ömrümüzden daha uzun süre dünyada kalıyor. Çöp attıkça gelecekten borç aldığımızı ve çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakamadığımızı düşünüyorum. Bu sebeple tek kullanımlık ve gereksiz ambalajlı ürünlerden mümkün olduğunca kaçıyorum. “Yeniden doldur kullan” mantığını her yerde uygulamaya çalışıyorum. Yanımda su mataramı sürekli taşıyorum. Ayrıca doğal içerikli ürünleri tercih ediyorum. Yerli ve doğaya saygılı markaları kullanmaya özen gösteriyorum.

Bununla birlikte hayvansal ürün çok uzun zamandır tüketmiyorum. Vegan beslenme ile hayvanlara ve doğaya zararımız çok daha azalıyor. Et ve süt ürünleri üretilirken çok fazla enerji ve su harcanıyor. Ayrıca dünyanın en büyük sera gazı üretimi ne yazık ki hayvancılıktan geliyor.

Bisiklete binip bir yerlere gidebilmek çok isterdim ancak ülkemiz şartlarında bu çok geçerli değil ne yazık ki. Elektrikli hybrid araç kullanıyorum. Evimizde kurduğumuz su filtresi sistemi sayesinde cam veya plastik damacanada suyun taşınırken doğaya verdiği zararı engellemiş olduk.

Hızlı modadan oldukça uzağım. Yeni bir giysi alacaksam gerçekten ihtiyacım varsa alıyorum ve yine sürdürülebilir yerli markaları tercih ediyorum.

Bütün bunların dışında doğada ve diğer canlılarla vakit geçirdikçe bugüne kadar yerleşen alışkanlıklarımı daha çok sorguladığımı fark ediyorum.

Daha az atık çıkarmak için ipuçlarınız neler?

Gerçekten bireysel adımların dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum. O yüzden sürdürülebilir yaşam farkındalığının bir kere insanın içine işlediğinde çıkmadığını düşünüyorum. Bunu hep “Eskiden uçaklarda ve belediye otobüslerinde sigara içiliyormuş.” diye konuşmamıza benzetiyorum. İleride çocuklarımızın da “Eskiden naylon tek kullanımlık poşetler varmış, bol kimyasal içeren temizlik ürünleri kullanıyorlarmış.” diye konuşacağına eminim.

Kullandığım ürünlerle ilgili kendime ilk sorduğum şey; “Nasıl çöpe atmam? Çöpe atmamak için ne yapabilirim? Daha sürdürülebilir bir alternatifi var mı?” oluyor. Ayrıca nasıl ki yediğimize içtiğimize dikkat ediyorsak kullandığımız her türlü malzemenin doğal içerikli olmasına ve mümkün olduğunca az kimyasal içermesine dikkat etmemiz mühim. Suya veya toprağa karıştığında kirletmeyeceğinden emin olduğumuz ürünleri kullanmamız gelecekteki su ve besin kaynaklarımız açısından oldukça önemli.

Bazı şeyleri bazen ucuz olduğu veya alışkanlıklarımızdan dolayı kolayımıza geldiği için çok fazla tüketebiliyoruz. En çok neleri tükettiğimizi fark edip oralarda adımlar atmaya başlayabiliriz.


Temizlik kültürünün yaşadığımız toprakların geçmişinde olduğunu söyleyen Lindos, ürünlerini oluştururken en mucizevi kaynak olan doğanın gücünü kullanıyor. Tamamen doğal ve bitkisel olan içeriklerini, Akdeniz’in saf aromaterapik bitki yağları ile zenginleştiriyor. Ürünlerin içeriğinde zararlı hiçbir kimyasal bırakmayan Lindos, yeryüzü suyunu kirletmemeyi hedefliyor. Satın alınan her Lindos ürünü, Akdeniz’deki yaralı deniz kaplumbağalarının bakım ve tedavisine katkıda bulunarak doğal yaşam ortamlarına geri dönmelerini sağlıyor.

LINDOS’U KEŞFET!






BLOOM SHOP