Son birkaç yıldır “salgın” denince akla ilk gelen Covid-19 virüsü oldu ancak tüm dünyada diyabet hastalığının da salgın boyutta olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Uluslararası Diyabet Federasyonunun 2021 yılı verilerine bakıldığında tüm dünyada yaklaşık 537 milyon yetişkin diyabet ile savaş halinde ve 2030 yılına kadar diyabetle savaşacak kişi sayısının hızla artarak 643 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Her geçen gün mevcut diyabetlilerin sayısındaki bu artış, hem sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini hem de bireylerin yaşam kalitelerini ve sürelerini olumsuz etkiliyor. Bu denli yüksek seyreden diyabet hastalığının iyi bir glisemik kontrole sahip olabilmesi için etkin tedavi yöntemlerini içermesi oldukça önemli. Bununla birlikte hastalarda karbonhidrat sayımı, porsiyon kontrolü, doğru etiket okuma, düzenli egzersiz, öğün sıklığının belirlenmesi ve kan şekeri ölçümlerinin düzenli kontrolünü içeren bir öz bakımın önemi ön plana çıkıyor. Oysaki diyabet hastalarında tedavinin ilaç ve insülin gerektirmesi, sürekli kan şekeri ölçümlerinin yapılması, belirli gıdaların kısıtlanması, hastalığın kronik olup uzun süreli tıbbi bakım gerektirmesi, yan etkilerinin ciddiyeti ve hipoglisemiye girme korkusu gibi faktörler ile yeme bozukluklarına yakalandıkları görülüyor. Tüm bu faktörlere ek olarak otonomi kaybı ve öz güven eksikliği özellikle Tip 1 diyabetli hastalarda yeme davranış bozukluğunun artmasına yol açıyor. Diyabete özgü yeme bozukluğu diabulimia nedir sizin için araştırdık!
Tip 1 diyabetli hastalarda en fazla görülme oranına sahip olan yeme bozukluğu diabulimia nedir?
Özellikle kadınlarda ve ergenlik dönemindeki bireylerde risk oluşturan diabulimia Tip 1 diyabet tanısı almış bireylerin ağırlık kontrolünü sağlamak amacıyla insülin dozunu bilinçli bir şekilde azaltması veya hiçbir şekilde yapmamasıdır. Bu hastalıkta kısıtlayıcı yeme ve tıkınırcasına yeme olmak üzere görülen iki farklı alt tip bulunuyor. Kısıtlayıcı tipte bireyler karbonhidrat içeren, şekerli, yağlı gıdalardan kaçınırken tıkınırcasına yeme alt tipinde aşırı gıda alımı ve kilo alma korkusu ile insülin dozunu azaltma veya hiç insülin uygulamama görülüyor.
İnsülin dozunun bilinçli olarak kısıtlanması veya atlanması, kısa dönemde hiçbir yan etkiye neden olmadan ağırlık kaybı sağlıyor gibi gözükse de uzun dönemde kaybedilen ağırlığın geri kazanılması ve diyabetin kötüye giderek ek komorbiditelerin eşlik etmesine neden oluyor.
Diabulimia semptomları
Diabulimialı hastalarda diyabet yönetiminin artan ihmali söz konusudur. Hastalar düşük kan şekeri seviyelerinden aşırı endişe duyarken, insülinin şişmanlatma ihtimaline karşı da yoğun stres yaşar. Bireyin tüketmiş olduğu öğünlerde artış veya azalma olması, vücut görüntüsüne yönelik aşırı ilgili olması, insülin dozlarını düşürmek için belirli gıdaları kısıtlaması, ailesi ile yemek yemekten kaçınması ve uyku düzeninde artış olması gibi duygusal ve davranışsal belirtiler görülebilir. Bununla birlikte açlık kan şekeri değerlerinin 250 mg/dl veya üzeri olması, üç aylık ortalama kan şekeri değerini yansıtan HbA1c değerinin %9 veya üzeri olması, hızlı bir şekilde kilo kaybı sağlaması, sürekli bulantı-kusma yaşaması, adet görememesi (amenore) ve yorgunluk yaşaması ise hastalarda görülen fiziksel belirtiler arasındadır.
Diabulimia hastalığının iyileşebilmesi
Bireylerde görülen bu belirtiler ile hem psikolojik hem de fizyolojik sağlığı olumsuz yönde etkileyen diabulimia; tedavisinin uzun sürmesi ve hastalığın tekrarlama riskinin yüksek olması nedeniyle üzerinde dikkatle durulması ve gelişiminin önlenmesi gereken bir hastalıktır. Maalesef ki hastalarda diyabet varlığı başlı başına bir tedavi gerektirirken aynı zamanda yeme bozukluğunun da tanımlanması bireyler için büyük bir problem haline gelebilir. Bu nedenle bir yeme bozukluğundan çok daha fazlasını ifade eden bu hastalığın dikkatle incelenmesi gerekir. Toplumda henüz tanı almamış diabulimia vakalarının olduğu düşünüldüğünde, bu konuda farkındalığın artırılması büyük bir öneme sahiptir.