Eskiler “Birine beddua edeceksen diyabet ol de.” derlermiş. Her ne kadar günümüzde çok başarılı ve nispeten kolay tedavilerimiz olsa da diyabet hala bilmediğimiz ya da çözemediğimiz bilmeceler içeren bir yumak gibi. Diyabeti bu kadar tehlikeli yapan, en küçük damarlardan başlayarak tüm doku ve organlarda hasara yol açmasıdır. Kanda dolaşan ve gereğinden fazla olan şeker yani glikoz hem kendisi bizzat, hem yıkım ürünleri ile, hem de oluşturduğu bileşikler ile dokulara zarar veriyor. Sonuçta hasarlanan damarların beslediği sinir dokusu, bağ dokusu, kemikler, organlar ve tüm vücut zarar görüyor. Kanda şekerin yüksek olarak görülmeye başladığı dönem – diyabet dönemi – aslında dokuların zaten bir süredir zarar görmekte olduğunu bildiğimiz bir dönemi ifade ediyor. Hangi tip diyabet olursa olsun net bilanço yüksek glikozun yarattığı hasardır. İşte bu nedenle tanıdan önce veya sonra diyabetin zemin hazırladığı başka hastalıkların da ortaya çıktığını görüyoruz.
Diyabetin tetiklediği doku hasarı
Sadece diyabet ele alındığında hiperglisemi – kan şekeri yüksekliği ya da hipoglisemi – kan şekeri düşüklüğü en temel problemlerdir. Birincide verdiğimiz tedavi yetmiyor, hastamız dikkat etmesi gereken beslenme kurallarına uymuyor ya da enfeksiyon gibi eş zamanlı bir problem var ise bu glisemik kontrolü güçleştiriyordur. İkinci durumda, kan şekeri düşüyor ise genellikle bizim verdiğimiz tedavi gereğinden fazla geliyor, böbrekler iyi çalışmıyor ya da yine enfeksiyon gibi eş zamanlı bir problem vardır. Bu durumların hepsi hekim tarafından kolayca çözülebilir durumlardır. Ancak doku hasarları dikkate alındığında göz, kalp ve damarlar, beyin, böbrek, mide ve barsaklar ve kol ve bacakların oluşturduğu ekstremiteler ile ilgili hastalıklar; cinsel organlardaki sorunlar ve deri hastalıkları hastamızın sağlığını, yaşam kalitesini ve yaşam beklentisini olumsuz yönde etkileyen süreçlere neden olmaktadır.
Diyabet tanısı konduktan sonra geçen her yıl doku ve organlarda gelişebilecek hastalıkların ortaya çıkma ihtimali artar. Diyabetik geçen süre uzadıkça doku hasarları da artar. Hele de kan şekeri kontrol altında değil ise.
Göz hastalıkları
Gözler kişinin rahatsızlık duyduğunda en hızla doktora başvurduğu organdır. Diyabetin etkilerinin de en çok görüldüğü organlardan biridir. Katarakttan körlüğe kadar olan geniş bir yelpazede göz hasarı olabilir. Bu nedenle diyabet tanısı koyunca göz kontrollerini de başlatmayı isteriz.
Kalp ve dolaşım hastalıkları
Kalp damar sisteminde özellikle erken yaşlarda görülen ateroskleroz, damar darlıkları, kalp krizi ve kalp damarları için cerrahi girişimlerin yapılması diyabetik hastalarda çok yaygındır. Bu nedenle diyabetik hastalarda kardiyak muayenenin düzenli olarak yapılması gerekir.
Tüm damarlar gibi beyin ve sinir sistemi damarları da diyabetten nasibini alır. El ve ayaklarda duyu kaybı, karıncalanma, uyuşma, üşüme gibi uçların hastalıklarının yanı sıra beyin kanamaları, beyni besleyen damarların tıkanmasına bağlı kansız, iskemik kalan alanlara bağlı felçler, konuşma bozuklukları ve benzeri süreçler gelişir.
Böbrek hastalıkları
Böbrekler diyabetin en sık hasar yarattığı organlardandır. Böbreklere gelen yüksek glikoz sadece böbrek damarlarına zarar vermekle kalmaz; böbreklerin süzme işlevini de etkiler. Böylece böbrekler zaman içinde işini yapamaz hale gelir. Tüm dünyada son dönem böbrek hastalığının hatta diyaliz gereksinimi yaratan böbrek hastalığının en sık nedeni diyabettir. Mesanede gelişen sinirsel doku hasarı idrar yapma problemleri, sık enfeksiyonlar ve benzeri nedenlerle hastanın sağlığını ciddi oranda etkiler. Genellikle antidiyabetik tedavi verirken böbrek işlevlerini de düzenleyecek ya da olası böbrek hasarını engelleyecek destek tedaviler kullanırız.
Sindirim rahatsızlıkları
Diyabetin yarattığı doku hasarından sindirim sistemi de etkilenir. Kabızlık ve ishal ataklarından; ciddi mide fonksiyon bozukluğuna kadar değişen oranlarda diyabetin olumsuz etkileri görülür.
Kas-kemik-eklem hastalıkları
Tüm bu organ ve sistem tutulumlarında belki en az bahsedilen kol ve bacaklarda görülen kas, kemik ve eklem hastalıklarıdır. Diyabete özgü bazı süreçler, hastalarımız için gerçekten zor ve hayat kalitesini son derece olumsuz etkileyen tablolara yol açmaktadır.
Cinsel yaşam kalitesinde düşüş
Diyabete bağlı üreme ve cinsel işlevlerin bozulması hem kadın hem erkekler için diğer önemli bir sorunu teşkil etmektedir.
Diyabetin tetiklediği doku hasarından korunmak
Tüm bu doku ve organ hasarlarına karşı elimizdeki en güçlü silah kan şekerini olabildiğince normal ya da öngördüğümüz, en azından tolere edilebilecek düzeyde tutmaktır. Bunun yanında uygun bazı ilaçlar ve tedavi metotları ile doku ve organ hasarını minimalde tutmaya çalışmaktayız.
Diyabet gerek ülkemizde gerekse tüm dünyada artık pandemi olarak kabul edilen bir hastalıktır. Tip 1 diyabet bağışıklık sistemi ile ilgili bir süreç olup henüz elimizde buna engel olacak bir tedavi yok. Yeni denenen birtakım ilaçlar şimdiki halde; sadece bazı özel durumlarda kullanılabiliyor ve ancak hastalığın başlamasını 2-3 yıl geciktirebilecek güçte görünüyor. Tüm diyabetlilerin %80’inden fazlasını oluşturan Tip 2 diyabet ise aslında çok faktöre bağlı gelişiyor. Genetik, beslenme, vücut yapısı ve çevresel faktörler; hepsi biraz etki ederek bütünü oluşturuyor. İşte bu şanslı olduğumuz nokta. Fiziksel aktivite ve doğru beslenme çok problemli bir sürece karşı bizi koruyacak basit ama çok etkili iki yaklaşım. Bu nedenle obezite, yüksek kalorili, sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir yaşam tarzı; günümüzde tüm doktorların vurguladığı “yaşam tarzı değişikliği” gereksinimini doğuruyor.