Konu zihinsel sağlık problemlerinden iyileşmek olunca en etkili methodlardan biri olan psikoterapiye dair doğru bilinen yanlışları Uzman Psikolog Nur Büyükbebeci kaleme aldı. İşte 8 terapi miti!
#1: Terapi “deliler” içindir.
Deli kelimesi toplum tarafından çoğunlukla kişilerin yaşadığı deneyimleri, davranışlarını küçümsemek ve aşağılama amaçlı kullanılmaktadır. Bir davranışı tanımlamaktan ziyade kişi için kırıcı olmaktadır. Diyelim ki bir doktora gittiniz ve ona ağrınız olduğunu söylediniz. Ağrı çok genel bir semptom olduğu için doktorunuz durumunuzu netleştirmek adına size birtakım sorular sorar. Benzer şekilde, deli dediğimiz zaman aslında neyi kastederiz? Depresyonda olanı mı, kaygılı olanı mı, bir yakınını kaybetmiş birisini mi, bağımlılıkla uğraşan birisini mi, düşük özgüvenli birisi mi yoksa yaşamının bir sonraki adımında ne yapacağı konusunda kafası karışık birisini mi? Ya da bunların hepsi veya daha fazlası mı? Varmaya çalıştığım nokta, terapinin herkes için olduğu. Bu geniş tanıma baktığımızda ya hepimiz deliyiz ya da hiçbirimiz değiliz.
#2: Terapi güçsüz insanlar içindir.
Yardıma ihtiyaç duymak doğaldır. Olabildiğince kendine yeten, bağımsız bireyler olmayı istesek bile hepiniz zaman zaman desteğe ihtiyaç duyarız. Evrimsel açıdan baktığımızda insanlar kabileler halinde yaşamış ve grup içerisinde var olmaktan hoşlanmışlardır diyebiliriz. Terapiye gitmek zayıf olduğumuzu göstermez. Performansını arttırmak için kişisel antrenörle çalışan bir atlete aldığı bu destekten ötürü güçsüz gözüyle bakılmaz. Peki neden iyi olma halini ve zihinsel sağlığını geliştirmek için terapiste giden bir bireye aynı gözle bakamıyoruz? Oysa, kişinin kendine ve yaşantılarına karşı dürüst olması, sorumluluk alarak kişisel gelişim ve ilerleme yoluna girmesi büyük güç ve cesaret gerektiren bir adımdır.
#3: Terapi sadece konuşmaktan ibarettir.
Terapi süresince konuşmak, yapılan müdahaleyi danışana iletmek için kullandığımız bir araçtır. Tıpkı aşı olan birine ilacı enjekte ederken kullandığımız iğne gibi. Sihir iğnede değil iğnenin içinde kişilere ulaşan içerikte ve bu içeriğin danışanda hangi mekanizmaları aktive ettiğindedir. Eğer terapinin iyileştirme gücü yalnızca konuşmaktan gelseydi herhangi biriyle konuştuğumuzda da aynı sonucu alabilirdik. Lütfen etrafınızdakilerin yaptığınız işi ya da terapistinizden aldığınız desteği küçümsemesine izin vermeyin. Bu kıymetli bir süreçtir ve yalnızca konuşmak değildir.
#4: Terapide birkaç seansta tüm problem ortadan kalkar.
Terapiyle ilişkili sık karşılaştığım bir diğer mit ise terapinin hızlı etki etmesi gerektiği. Çoğunlukla yeni başlayan danışanlarıma da belirttiğim gibi terapi süreci kişilerin ihtiyaçlarına göre değişkenlik gösteren ve birçok faktörle ilişkisi olan bir süreçtir.
Eğer, yalnızca anksiyete bozukluğu yaşıyorsanız ve başarı için gerekli terapötik uygulamalara tamamen kendinizi veriyorsanız belki birkaç ay içerisinde önemli bir gelişme görebilirsiniz.
Çoğu zaman karşılaştığımız problemler yalın değildir ve ilişkili başka problemleri de beraberinde getirir. Aynı anda aile ilişkilerimizde sorunlar olurken beden algımızla ilgili de problemler yaşayabiliriz. Bazen kronik fiziksel bir rahatsızlığa sahip olmak da zihinsel sağlığımıza olumsuz etki yapabilir. Tamamen iyileşmek için kendinize gerekli zamanı tanıyarak yaşadığınız zorlukları ve acınızı onurlandırın. Belki kırılan kemiğinizin iyileşme süresi için bir ortopedist 6 hafta gibi net bir süre verebilir. Fakat ruh sağlığı kemiğin kaynamasından daha karmaşık bir süreci kapsar. Bu süreç birkaç ay olabileceği gibi bir yıl ya da birkaç yıl da olabilir.
#5: Terapi her zaman iyi hissettirmelidir.
Terapide ele alınan konuya bağlı olarak kişiler bazı seanslarda rahatsız hissedebilirler. İyileşmek ve gelişmek bazen içinde bulunulan duruma hoşnutsuzluk da getirebilir, büyüme ağrıları diye adlandırılmasının nedeni de budur.
Çoğunlukla takip eden seanslarda daha iyi hissedebiliriz. Fakat kimi zaman da ilerleyecek uzun bir yol olduğunu fark edebiliriz.
Diyelim ki bir terapi seansına geldiniz ve önemli bir konuyu annenizle konuşmaktan kaçındığınızı keşfediyorsunuz. Bu senaryoyu seansta canlandırabilir ve konuşmayı yapmanız gerektiğini belirleyebilirsiniz. Konuşmanın yapılacak en uygun şey olduğunu bilseniz bile konuşmayı yapıp bitirene kadar kendinizi endişeli ve gergin hissedebilirsiniz.
#6: Terapist her şey için çocukluk dönemini sorumlu tutar.
Terapide çoğunlukla çocukluk döneminin ve geçmişin sorumlu tutulduğuna dair genel bir inanış bulunur. Buna karşın kişileri terapiye getiren güncel konulara dair tüm veriler terapistler tarafından dikkate alınır. Psikanaliz gibi bazı terapi türleri geçmişe daha fazla odaklanırken, Kabullenme ve Kararlılık Terapisi (ACT) gibi üçüncü dalga ekoller şimdiyi ve şu anı merkezine alarak çalışabilir. Yaklaşıma bakılmaksızın, terapistlerin amacı problemin kaynağını keşfedebilmek ve iyileşme sürecinde size gereken yardımı sağlamaktır.
#7: Terapistimle arkadaş ilişkisi ya da romantik ilişki içinde olabiliriz.
Danışanların terapistleriyle arkadaş ve romantik partner olmaları popüler kültürde dizi ve filmlerde sıklıkla karşımıza çıkan bir konudur.
Terapistlerin danışanlarıyla profesyonel ilişkiye başladıktan sonra bu tarz ilişkiler kurması etik dışıdır. Farklı şekillerde çalışan terapistler; sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, rehber öğretmenler için bu etik kurallar ufak değişimler gösterse bile genel kural profesyonel ilişki dışında bir ilişkinin olmaması gerektiğidir. Terapötik ilişki televizyonda veya romanlarda romantik aşk ilişkilerine dönüşebiliyor olsa da gerçek hayatta böyle bir duruma verilen cevap hayırdır.
#8: Terapistler yalnızca ödeme aldıkları için yanınızda olurlar ve aslında sizi önemsemezler.
Terapötik ilişki için danışanların terapistlerine ödeme yapmaları gerektiği doğrudur. Çünkü terapi, terapistlerin geçim kaynağıdır ve bu ücret karşılığında gerekli hizmeti danışanlarına sağlamaktadırlar. Fakat bu terapistlerin danışanlarını umursamadığı anlamına gelmez.
Terapistler kişilerin zorluklarını, acılarını azaltmaya yardımcı olurken mutluluğu keşfetmeleri için onları desteklerler. Mesleğe yeni başlayan terapistlere hocaları tarafından kendilerini çok fazla kaptırmamaları sıklıkla öğütlenir. Bu nedenle terapistlerin danışanlarına yeteri kadar kendilerini vermemeleri çoğunlukla söz konusu değildir.
Terapistler sizi önemser ve hedeflerinize ulaşmanızı ister. Siz ilerlemeye ve çabalamaya gönüllü olduğunuz sürece en zor ve karanlık zamanlarınızda sizinle beraber oturarak ışığa ulaşmanıza yardımcı olurlar.