Tanrıların, Tanrıça annesi Gaia (Gaya)…
Yunan mitolojisine göre Tanrıların ve Dünya’nın annesi Gaia.
En sade şekilde Gaia, hayat demek aslında.
Gaia teorisinin de bu ismi alması tesadüf değil bu bakımdan. Dünya’daki her şeyin ilişkili olduğunu ve devamlı etkileşim halinde olduklarını savunan bu teori, Dünya gezegenini yaşayan tek bir canlı organizma olarak tarif ediyor.
Bu organizmanın tek amacı: Yaşamı devam ettirmek
Gezegenimizdeki canlı ve cansız bütün varlıkların büyük bir uyum içinde yaşamı desteklemesi Gaia’nın temsil ettiği eşsiz amaç.
Örneğin atmosferde oksijen miktarı hiç bir zaman artmaz ya da okyanuslarda tuzluluk hep aynı aralıklarda seyreder. Çünkü Dünya’nın bütün sistemlerinin birbiriyle konuştuğu diller var: Döngüler (su döngüsü, karbon döngüsü vs.).
Bizlerin bilim yardımıyla algılayabildiğimiz ve anlayabildiğimiz bu döngüler sayesinde her şey kontrol altında ve bir ahenk içinde işliyor. Dünya kendini yaşama elverişli kılmak için devamlı olarak dengeliyor.
İnsanın Gaia ile ilişkisi
Hava, su ve gıda kaynakları bakımından 4,5 milyar yıldır yaşama elverişli bir ortam yaratan Gaia’nın titizce tasarlanmış büyük düzeninin içinde sadece 200 bin yıldır var olan bizler; Gaia’nın sunduğu eşsiz uyumu son 200 yıldır yıpratarak aslında sadece insan ırkının geleceğini tehdit ediyoruz. Bazı döngüler bozuluyor veya dengelemek için yetersiz kalıyor. Fakat Gaia emsalsiz bir denge hali için insan eliyle yapılan tahribata rağmen durmaksızın çalışıyor.
İnançların ve bilimin tek bir kaynaktan oluştuğumuzu işaret etmesi, aslında her şeyin özünde bir olduğunu düşünmeye sevk ediyor bizleri.
Peki ama Gaia bizsek neden Gaia ile çatışma halindeyiz? Özümüze neden bu kadar yabancılaştık? Kucakladığımız bu baharla birlikte doğa yeniden uyanırken, Gaia bizi bolluk bereket ile sarmaya hazırlanırken; bu çatışmaya meydan okumaya ve sorgulamaya davet ediyorum. Çünkü çözüm özümüzde saklı. İçimizdeki sevgiyi uyandırmakta saklı…
Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz: