Her yıl 21 Eylül’de Sıfır Salınım Günü anılıyor. Ortaya çıkış amacı atmosfere hiç fosil yakıt salınımı yapılmazsa gezegenimiz nasıl görünürdü fikri olan Sıfır Salınım Günü hepimizi günlük karbon ayak izimiz üzerinde düşünmeye çağırıyor. Nitekim bu perspektiften düşünmek günümüz şartlarında çok katmanlı ve kompleks bir sorun olan iklim krizi karşısında yetersiz kalıyor. Fosil yakıtsız bir yaşam için tüm dünyanın değişmesi gerekiyor. Bu nedenle sıfır salınımın da bireysel değil küresel bir düzlemde düşünülmesi yani net sıfır (net-zero) hedeflerinin masaya yatırılması gerekiyor. Sizin için en derinlikli iklim makalelerinden politika, ekonomi hatta gündelik konuşmalara kadar girmiş, günümüzün en popüler çevre konseptlerinden net sıfır hedeflerini tüm boyutları ile ele aldık!
Net Sıfır (Net-Zero) hedefi ne anlama geliyor?
Net sıfır yani net sıfır karbon emisyonu konseptinin kökleri iklim bilimi dalına uzanıyor. Günümüzde ise birçok bağlamda; sosyal, politik ve ekonomik bir terim olarak kullanılıyor. Bilimsel bir yaklaşım olan net sıfır eğer amaç küresel ısınmayı yaşanabilir limitler içinde tutmaksa, atmosferde bulunacak karbondioksit miktarının fiziksel olarak bir sınırı olduğu, bundan daha fazlasının dışarıdan müdahalelerle dengelenmesi gerektiğini söylüyor. İklim bilimine göre belirlenmiş, Paris Anlaşması ile 197 ülkenin kabul ettiği maksimum küresel ısınma seviyesi 2°C’nin altı, hedeflenen küresel ısınma seviyesi ise 1.5 °C olarak çiziliyor.
Net sıfırı bilimsel bir bağlamdan politik ve ekonomik bir düzleme taşıyan Paris Anlaşması aynı zamanda spesifik bir hedef tarih de veriyor. Dünya’nın 2050 yılında net sıfıra ulaşması hedefleniyor. Şu anda ise atmosfere her yıl 50 milyar ton sera gazı yükü daha ekleniyor. Hedefe ulaşmamız içinse bunun sıfır olması gerekiyor.
Yapılan çalışmalara göre 2050 yılında net sıfır karbon salınımı elde edebilmemiz için atmosferde geriye kalan karbondioksit hakkımız 400-800 gigaton ile sınırlı. Bu da zaman çizelgesinden baktığımızda 2030 yılını en tepe karbon salınımı olarak koyuyor ve 2030’dan itibaren her sene karbon salınımınlarının önemli ölçüde azalması anlamına geliyor.
Bunu başarmak için bir tek yüksek teknoloji ve bilim değil, ekonomik, sosyal ve politik alanlarda çok büyük değişimler ve etik, eşitlikçi, kapsayıcı bir bakış açısı gerekiyor. Çünkü net sıfır konsepti her ne kadar gezegenimiz için hayati bir değer taşısa da birçok haksız ve ayrımcı soruna da davetiye çıkarabiliyor. Global atmosfer düşünülerek yapılan araştırmalar ve buna göre koyulan hedefler ülkeleri, toplulukları ve kişileri birer varlık olarak düşünmeden yapılıyor. Bu nedenle net sıfır konseptinin sosyo-ekonomik ve politik olarak çok iyi tasarlanması; bireysel, toplumsal, şirket ve ülke olarak nasıl karbon salınımınlarının düşürüleceğinin planlanması gerekiyor. Şu ana kadar çevresel değişim yönünde atılmış en büyük küresel adım olan Paris Anlaşması da, tam da bu konuda sınıfta kalıyor. Ülkeleri değişime “zorunlu” değil “gönüllü” tutması bir yana gerçekten aksiyona dökülebilir fikirler, eşit ve kapsayıcı bir bakış açısı sunmuyor.
Net sıfıra ulaşmak gezegeni iklim krizinden kurtarmaya yetecek mi?
Günümüzde atmosfere en fazla karbon salan ülkeler Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği olarak sıralanıyor. Paris Anlaşması’nı imzalayan 190 ülkenin arasında ise Çin bulunmuyor, ABD ise Trump başkanlığı sırasında geri çekilmişti. Tarihsel ve güncel karbon salınımında inanılmaz küçük bir katkısı bulunan ama şu anda iklim krizinin yıkıcı etkilerinden en çok etkilenen ülkeler, örneğin Maldivler’de bulunuyor. Aynı Maldivler gibi sosyo-ekonomik açıdan zorluklar çeken ve gelişmemiş kategorisine giren birçok ülke Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile aynı hedeflere ve aksiyon planlarına tabi tutuluyor. Bu da birçok ülkenin, kendini hala gelişmekte olarak gören Çin gibi, net sıfırı kabul etmek ve hayata geçirmekte direnç göstermesine neden oluyor. İklim krizi mücadelesinde bir başka ekonomi engeli daha yaratılıyor.
Karbon salınımını azaltmak için fosil yakıt kullanımından uzaklaşmak kadar doğal ve yapay karbon yutaklarını da arttırmak gerekiyor. Enerjinin hiç bir salınımına neden olmadan yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi, çok daha efektif kullanılması, tüm araçların dizel veya benzin yerine elektrikle çalışması, plastik üretiminin regüle edilmesi fosil yakıttan uzaklaşmanın temellerini atıyor. Bununla beraber şu ana kadar verilen hasarın atmosferden karbondioksit çekilerek düzeltilmeye çalışılması, verilen çevresel hasarların onarılmaya başlanması da gerekiyor. Tüm bu adımlar alt alta sıralanınca hemen bugün kolektif aksiyona geçilmesi gerekirken ülkelerin büyük birçoğunluğu aynı hasarı, belki daha fazlasını, vermeye devam ediyor. Birleşmiş Milletler’e göre halihazırdaki ulusal planlar 2030’a kadar yapılması gerekenlerin çok gerisinde kalıyor. 2030’a kadar küresel sera gazı salınımlarında yüzde 45 bir azalma hedeflenirken gerçekte yüzde 14 bir artış yaşanması öngörülüyor.
Net sıfıra ulaşmak için neler yapılıyor?
- Karbon fiyatlandırması (carbon pricing) şu anda net sıfır emisyona ulaşma yolunda ulusal ve özel sektörlerin uluslararası sahnede işbirliği yapmalarına yardımcı olacak en etkili araç olarak görülüyor. Karbon salınımını bir tür ekonomik birim haline getiren bu politika emisyonları şirketler hatta ülkeler arası satılabilir ve alınabilir bir maliyete çeviriyor. Böylelikle en çok karbon salınımına sebep olan fosil yakıt şirketleri karbon salınımlarını nötrlemek için diğer şirketlere para verirken, yenilenebilir enerji üreten şirketler aldıkları çevreci önlemler sayesinde kar ediyor. Böylelikle düşük karbon işleyişi yürüten modeller özendiriliyor, yüksek salınım yapan firmalar ise yüksek maliyetler ile cezalandırılıyor. Türkiye’de ise henüz karbon fiyatlandırma politikası uygulanmıyor.
- Aralarında Amerika Birleşik Devleti ve Avrupa Birliği’nin de bulunduğu birçok ülke, 1200’ü aşkın şirket, 1000 şehir, 1000 eğitim kurumu 2050 yılına kadar net sıfır emisyona erişmek için kendi özelinde hedeflerini ve aksiyon planlarını açıkladı.