Modern dünyada, çoğu insan daha iyi hissedebilmek için bazı düşünce kalıplarının ardına sığınır. Bu kalıplar doğru ve zararsız gibi görünse de aslında öz sabotaj olarak adlandırılarak bireysel potansiyeli ortaya çıkarma konusunda son derece engelleyicidir.
Çünkü genellikle pozitif görünen bu düşünce kalıpları, bizleri herhangi bir çaba göstermeden olağan durumu benimsemeye alıştırır. En tehlikeli öz sabotaj inanışlarından üç tanesini sizler için detaylandırdık.
“O kişi”
Eski zamanlardan beri tüm aşk hikayelerine konuk olan, İngilizce’de de “the one” kalıbıyla ifade edilen doğru kişiyi arama durumu, çoğu koşulda bizi hayal dünyasına hapseder. Çoğu kişi bu fikrin büyüsüne kapılarak “o” kişiyi bulabilmek için standartları en yükseğe çıkarır ve “o” günün geleceğini, muhteşem bir aşk yaşayacağını hayal eder. Beklentileri büyüdüğünde ise karşımıza çıkan insanlar bir türlü gözümüzde konumlandırdığımız o yere yakışamaz hale gelir.
Bu durum hayatımıza giren her insanı yargılamamıza ve onların potansiyelini göremememize sonuç olarak da yalnızlaşmamıza neden olur. Mutluluğun sırrı; uzun yıllardan beri varolan “o kişi” inancını değiştirmek, ilişkilerde mükemmelliyetçilikten uzak kalarak her yeniliğe ve farklılığa açık olabilmektedir.
İlginizi çekebilir: Uzun ve Sağlıklı Bir İlişkinin 5 Püf Noktası
“Her şey çok güzel olacak”
Bu cümleyi sıklıkla kullanırız. Başımıza bir iş geldiğinde, kendimizi kötü hissettiğimizde, içinden çıkılamayacak bir durumla karşılaştığımızda her şeyin çok güzel olacağını düşünüp rahatlamak pozitif bir yaklaşımdır. Ancak bazen bazı durumları düzeltebilmek ve iyileştirebilmek için her şeyin çok güzel olmasını beklemektense gerçek anlamda çaba göstermek gerekir. Her şey olacağına varır düşüncesi kadere teslim olma durumundan doğar. Fakat insan, kendi geleceğini kendisi iyileştirebilecek potansiyele sahiptir.
Bu nedenle bireysel potansiyeli açığa çıkarabilmek için, her şeyin kendiliğinden nihayete varmasını beklemektense gerekli zamanda gerekli aksiyonları alarak mutluluğa adım atmaktır.
İçinden çıkamadığınız durumlar olduğunuzda kendinize şu soruları sorarak her şeyi nasıl “daha güzel hale getirebileceğinizi” keşfedebilirsiniz:
- Bu durumu nasıl yarattım?
- Bu durumun bana olan etkilerini bir kenara bırakıp olaya uzaktan baktığımda, bu olayı nasıl çözebilirim?
- Çözüm yolunda neler yapabilirim? Düşünmediğim hangi ihtimaller var?
Kendiniz için bir şeyler yaptığınızda o zaman gönül rahatlığıyla söyleyebilirsiniz: Evet, her şey çok güzel olacak.
“ … yaparsam çok mutlu olacağım”
Noktalı bırakılan yere size uygun olan her eylemi yerleştirebilirsiniz. “Çok para kazanırsam, “o kişi” ile evlenirsem, müdür olursam, şu marka arabayı alırsam” çok mutlu olacağım gibi… Mutluluğu belirli bir şarta bağlamak ve yalnızca o şart gerçekleştiğinde mutluluğun var olabileceğine inanmak mevcut mutlulukların ve başarıların gözden kaçmasına neden olur.
İnsanın kendine hedefler koyması sağlıklıdır ancak sınırlar ve şartlar mutsuzluğun temelini oluşturur. Mutluluk bir varış noktası değil, bir seçimdir. Çalıştığınız şirkette müdür olmayı hedefleyerek işinizin hakkını vererek çalışırken de mutlu olabilirsiniz. Müdür olmak; sizin mutluluğunuzun sebebi değil, mutluluğunuza katkı sağlayacak bir araç olabilmelidir.
Bireysel potansiyelinizin ortaya çıkmasını engelleyen bu 3 iyimser inanışı hayatınızdan ne kadar çıkarabilirseniz kendinizi keşfetmeye, mutluluğa, sevgiye, aşka ve başarıya o kadar yakın olabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Öz Şefkat: Kendinizle Bağ Kurabiliyor Musunuz?