Bir seneyi aşkındır pandemiyle ve beraberinde gelen karantinalar, evden çalışma sistemi ve sosyal izolasyon ile yaşıyoruz. Neredeyse tüm vaktimizi evimizde, kiminle aynı çatıyı paylaşıyorsak onunla beraber geçiriyoruz. Bu durum ruh sağlığımızı koruyabilmek için fiziksel olarak koyduğumuz sınırların; bunaldığımız ortamları terk edebilmek, tek başımıza kalabilmek, dilediğimizde sosyalleşebilmek gibi yok olmasına neden oldu. Kişisel alanımızı belirleyebilmek, sınırlarımızı muhafaza edebilmek bu dönemde hepimiz için hiç olmadığı kadar zordu. Neyse ki, iyi olma halimizi tekrardan elimize alabilmek sağlıklı sınırlar çizebilmek ile yeniden başarılabilir.
Sınır ne demektir?
Sınırlarımız her tür ikili ilişkide karşı taraftan hangi davranışları, sözleri, hisleri, aksiyonları kabul edip etmeyeceğimizi belirler. Sosyal ilişkilerin temelini karşılıklı sınırlar oluşturur. Kendimizle olan ilişkimizde bile belirli sınırlar vardır. Bizi rahatsız hissettiren, etik, doğru, haklı veya eşit bulmadığımız her tür davranış modeli sınırlarımızı oluşturur.
Sınırlara sahip olmanın faydaları nedir?
Sınırlar fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığımız için kritik öneme sahiptir. Aynı zamanda sınırlar:
- Öz saygımızı geliştirir, kuvvetlendirir.
- Duygusal ve mental enerjimizi korumamızda yardımcı olur.
- Bağımsızlık ve otonomi kazandırır.
- Gerektiği zamanlarda esneyebilme, sınırlarımızı gözden geçirebilme ve yeniden inşaa edebilme yetisi verir. Bu sevdiğimiz, güvendiğimiz kişilere karşı savunmasız olabilmemizi sağlar.
Ne zaman sınır çekmeliyiz?
Sınırlar, yaşadığımız ülkenin kültürü, tarihi, adetleri ve kendi ailemiz, eğitimimiz, yaşanmışlıklarımızın bütünü ile şekillenir. Bir başka deyişle, hepimize göre “sınır” kelimesinin başka bir anlamı vardır. Bu nedenle ne zaman sınır koymamız gerektiğini en iyi kendimiz anlayabiliriz.
Duygularımız, içgüdülerimiz ve sezgilerimiz bu konuda bize en iyi rehberliği sağlarlar. Bir kişiden gelen herhangi bir fiziksel temasın yarattığı rahatsızlık, daha bir mekana adım atmadan içinize doğan tehlike hissi, aniden karnımıza saplanan bir ağrı, kalp ritminin hızlanması, terlemek ve daha nicesi sınırlarınızı belirlemeniz için aradığınız işaretler olabilir. Aynı zamanda bir kişi ile yaptığınız konuşma sonucunda yorgun, bitkin, düşük hissediyorsanız o kişinin duygusal alanınızı ihlal ettiğini ve sınır çekme zamanınızın geldiğini anlayabilirsiniz. Bir sosyal etkileşime girmeden önceki ve hemen sonrasındaki hislerinizi karşılaştırmak oldukça etkili bir yöntemdir.
Sınır tipleri:
Fiziksel sınırlar
Kişisel bir alana sahip olma ihtiyacı, ne kadar temas edilmek istediğiniz, dinlemek, yemek yemek gibi yaşamsal gereklikleriniz fiziksel sınırlarınızı belirler. Fiziksel sınırlarınızı aşağıdaki cümlelerle ifade edebilirsiniz:
- “Öpüşmekten hoşlanmıyorum, tokalaşmaya ne dersin?”
- “Çok acıktım, yemek yemem lazım.”
- “Yorgunum, oturmam gerekiyor.”
- “Bana bu şekilde dokunmanı istemiyorum.”
Duygusal sınırlar
Duygusal kapasitenizin, enerjinizin ne durumda olduğunu, ne kadarını birileriyle paylaşıp, ne kadarını kendinize saklamak istediğinizi duygusal sınırlarınız çizer.
- “Zor bir dönemden geçmene çok üzüldüm. Fakat sana aradığın desteği verebilecek kadar kendimi iyi hissetmiyorum. Bu konuyu başka zaman tekrar konuşabilir miyiz?”
- “Şu an konuşabilecek durumda değilim.”
- “Seninle şu konuda dertleşmek istiyorum. Beni dinleyebilecek konumda mısın?”
- “Duygularımı paylaştığım zaman beni eleştirmeni saygısızca buluyorum.”
Zamansal sınırlar
Zamanımızı nasıl harcayacağınız sizi ilgilendiren bir konudur. İş yerinde, okulda ve özel yaşantıda zamansal sınırlar çekmek tamam olduğunuzdan fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak daha fazlasını vermemizi engeller.
- “Bu hafta sonu çalışmak için uygun değilim. Hafta içi yapabileceğim bir zaman aralığı bulabilir miyiz? “
- “Davetinize katılamayacağım.”
- “Sana bu konuda seve seve yardımcı olurum. Saatlik ücretim…”
Cinsel sınırlar
İzin almak, anlaşmak, tercihlere saygı göstermek ve gizlilik, cinsel sınırların temelini oluşturur.
- “Şu an seks yapmak istiyor musun?”
- “Seni öpebilir miyim?”
- “Hoşuna gidiyor/gitmiyor mu?”
- “Seni rahatsız eden bir durum var mı?”
Entellektüel sınırlar
Düşüncelerinize, hayallerinize, bilgi birikiminize karşı beklediğiniz saygı ve anlayış entellektüel sınırınızdır. Saygı göstermek, saygı görmeyi beklemek ve diyaloğa açık olmak entellektüel sınırların temelini oluşturur. Aynı zamanda, kendi fikirlerinizi ne şekilde, ne zaman, kimlerle paylaşacağınız da sizin sınırınızdır.
- “Fikirlerime katılmadığını biliyorum ama bana saygısızlık yapamazsın.”
- “Bu konuyu şu an konuşmak bizi iyi bir yere götürmüyor. Başka zaman konuşmaya ne dersin?”
Materyal sınırlar
Somut olarak sahip olduğunuz tüm mal varlığınızı ne koşullarda paylaşacağınıza veya paylaşmayacağınıza materyal sınırlarınız karar verir.
- “Sana daha fazla borç para veremem. Başka ne şekilde yardımcı olabilirim?”
- “Benden istediğin o elbiseyi alabilirsin, ama haberin olsun cuma günü geri ihtiyacım olacak!”