Yaşam süremizi ve sağlığımızı etkileyen üç temel unsur vardır. Bunlar, genler, yaşam tarzımız ve çevresel faktörlerdir. Genetiğimiz silahı doldurur, fakat tetiği çevre çeker (*). Dolayısıyla, yaşam şekli değişiklikleri (beslenme, egzersiz, stres azaltma, uyku, ilişkiler) ve çevresel faktörleri kontrol ederek; sağlığımızı, genetiğimizi ve yaşam süremizi değiştirebiliriz. Bütünsel sağlığımıza büyük tehdit oluşturan çevresel toksinlerin zararlı etkileri ve korunma yollarının farkında olmalıyız.
Toksinler nedir?
Çevresel faktörlerden kaynaklanan hastalıkların ve erken yaştaki ölümlerin en büyük nedeni kimyasal kirlilik olarak karşımıza çıkıyor. Toksinler, kimyasal olarak vücuda zararlı maddeler şeklinde tanımlanabilir. Bedenimizde üretilen, üretilemeyen ve birikerek kümülatif etkiler yaratan farklı toksin grupları bulunur.
- Toksik: Kimyasal olarak zararlı maddelerdir.
- Toksin: Canlı organizmalar (Bakteri, bitki hayvan..) tarafından üretilen toksik maddeler.
- Ksenobiyotikler, vücudumuz tarafından üretilemeyen kimyasal maddelerdir. Çoğu zaman farkında olmadan maruz kaldığımız bu toksinlerin en sık rastlanan kaynakları;
- Gıda katkı maddeleri, tatlandırıcılar
- Böcek ve mantar ilaçları, kozmetikler, deterjanlar
- Su ve gıdalara bulaşan tarım ilaçları
- Endüstriyel maddeler, teflon
- Egzoz ve diğer petrol ürünleri
- Sigara dumanı
- Küfler
- Gıdalar hazırlanırken oluşan kimyasal ara ürünler
- Metaller (Kadmiyum, Nikel, Kurşun, Krom, Civa, Bakır, Gümüş)
- Atık sulardaki ilaç ve kimyasal madde kalıntıları
- POP ise tarım ilaçları gibi kimyasallarda bulunan, besin zinciri yoluyla bedende depolanan ve uzun süreler sonucu kümülatif etkiler oluşturan kimyasal maddelerdir.
Bedenimizde zaman içinde biriken toksinler vücut yükümüzü oluşturur. Ve bu yük arttıkça pek çok sağlık sorunu baş gösterir. Günlük hayatımızda maruz kaldığımız toksinler; kronik hastalıklar, otoimmün hastalıklar, kanser, doğurganlık ve erken yaştaki ölümler üzerinde etkilidir. Bu etkilerin bağlı olduğu değişkenler ise toksik maddelere ne kadar maruz kalındığı, bedende biriken toksik madde miktarı ve toksik maddelere karşı bireyin duyarlılığıdır.
Fakat bu, düşük dozda alınan toksinlerin zararlı olmadığı anlamına gelmez. Bazı toksinler düşük dozlarda bile ölümcül etkiler yaratabilir. Benzer şekilde, düşük dozlarda da olsa toksik maddelerin arasında oluşan sinerjik etkiler de ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Örneğin; 2. Dünya Savaşından beri 85 bin sentetik kimyasal üretilmiştir ve her yıl dünyaya yaklaşık 2000 yeni kimyasal tanıtılmaktadır.
Toksin duyarlılığının nedenleri nedir?
Toksin duyarlılığının nedenleri arasında aşağıdaki durumlar gösterilebilir.
- Yüksek toksin yükü,
- Eliminasyon mekanizması olan böbrekler veya karaciğerin az veya etkisiz çalışması,
- Bağırsak florasındaki dengesizlikler,
- Kalsiyum, magnezyum ve çinko gibi mineral veya besin eksiklikleri,
- Yüksek şeker ve düşük protein tüketimi,
- Oksidatif stres,
- Kronik enflamasyon,
- Bedende bulunan ağır metaller,
- Duygusal travmalar ve stres.
Toksik yük ve kronik toksisitenin belirtileri nelerdir?
Toksik yük ve kronik toksisite bedende kendini aşağıdaki semptomlar ile gösterebilmektedir.
- Kronik yorgunluk, halsizlik ve bitkinlik hissi,
- Unutkanlık ve zihinde bulanıklık hissi,
- Vücutta şişkinlik ve ödem,
- Aşırı uyku ya da uykusuzluk,
- Alerji ve cilt problemleri,
- Kas ve eklemlerde gerginlik,
- Duygusal dengesizlik, gerginlik ve depresyon,
- Tekrarlayan enfeksiyonlar,
- Otoimmün hastalıklar,
- İnsülin direnci ve tip 2 diyabet,
- Hormonal bozukluklar,
- Metabolik sendrom,
- Polinöropati ve nörolojik hastalıklar.
Bu belirtilerin altında yatan nedenler toksik yük ve kronik toksisite olabileceği gibi tamamen farklı bir sağlık sorunundan da kaynaklanıyor olabilir.
Toksinler bedenden nasıl atılır?
Toksinler önce dönüştürülür, daha sonra ise bedenden atılır. Başlıca detoksifikasyon organlarımız karaciğerimiz ve böbreklerimizdir. Ayrıca bağırsak mikrobiyatamız da dönüşüm ve detoksifikasyon aşamalarında aktif rol alır. Hiç durmadan çalışan detoks sistemi, bedenimizi en çok yoran ve bedenimize en çok enerji harcatan sistemlerin başında gelir. Toksinleri düzenli ve etkili atabilmemiz için, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını desteklemek, bağırsakların sağlıklı çalışmasını sağlamak, nefes ve terleme ile katkıda bulunmak gerekir.
Detoksifikasyon mekanizmasını desteklemek için yapılması gerekenler nelerdir?
Detoksifikasyon mekanizmalarımızı desteklemek için yapılması gerekenler aşağıdaki gibidir:
- Dışardan gelen toksik maruziyeti en aza indirmek,
- Yeterli su tüketmek ve oksijen almak,
- Bağırsak sağlığını ve fonksiyonlarını optimize etmek,
- Antioksidan rezervlerini arttırmak,
- Omega 3 ve 6 tüketimini arttırıp, enflamasyonu azaltmak,
- Karaciğeri renkli beslenme ve aralıklı oruç ile desteklemek,
- Bağırsakları dinlendirme programlarını uygulamak,
- Yeterli miktarda renkli besinler, bitki çayları ve baharat tüketmek,
- Yeşil, kırmızı ve turuncu besin gruplarına bolca yer vermek.
Bedensel detoksu desteklemek için tüketilmesi önerilen besinler
Doktor kontrolünde kullanılması gereken besin takviyeleri ise aşağıdaki gibidir.
- Koyu yeşil yapraklılar, yeşil çay, maydanoz, zerdeçal, klorella, spirulina, brokoli
- Başta yeşiller ve kırmızılar olmak üzere tüm renkli sebze ve meyveler
- Berberine
- Devedikeni (Milk thistle)
- Dandelion (Hindiba)
- Antioksidanlar (Glutatyon)
- Trans resveratrol ve C vitamini.
Detoks sırasında dikkat edilmesi gerekenler
Besin duyarlılıklarına, alerjilere ve bedenin ihtiyaçlarına dikkat ederek, miktarını, saatini ve içeriğini düzgün hazırladığımız öğünler tüketmemiz gerekir. Buna ek olarak, belirli dönemlerde daha hafif ve sebze meyve ağırlıklı besinler tercih ederek bedenimizin detoks sistemini desteklemek de önemlidir. Bu detoks dönemlerinde, sadece beslenmeyle sınırlı kalmamak; elektroniklerden, çevre kirliliğinden ve zorlu ilişkilerden uzakta doğa ile iç içe ve bedensel aktiviteyle beraber uygulamak önerilir.
Kimyasallardan korunmak için yapılması gerekenler nelerdir?
- Meyve ve sebzeleri karbonatlı su içinde 15-20 dakika yıkamak,
- Sigara dumanı, egzoz ve kirli havadan mümkün olduğunca uzak kalmak,
- Konserve ve özellikle plastik kaplarda satılan yiyeceklerden kaçınmak,
- Renkli beslenmeyi günlük ve haftalık olarak arttırmak,
- Organik beslenmek (bitkisel, et ve süt ürünleri olarak),
- Mümkün olduğunca doğru filtrelenmiş su tüketmek,
- Bol miktarda deniz sebzesi (yeşil alg ve spirulina) tüketmek,
- Balık tüketiminde dikkatli olmak, küçük balık tercih etmek,
- Sentetik böcek ilacı, bitki öldürücü ve toksik temizlik maddelerini kullanmamak,
- Toksik olmayan yapı malzemeleri ve halılar kullanmak,
- Kapalı mekanların havasını temizlemek,
- Doğal olan kozmetik, şampuan, oje ve kokuları tercih etmek.
(*) Judith Stern of the University of California Davis W. A. Suk, K. Olden, and R. S. H. Yang, “Chemical mixtures research: significance and future perspectives,” Environmental Health Perspectives, vol. 110, no. 6, pp. 891–892, 2002.