Kadın haklarından bahsederken ilk değinilmesi gereken konuların başında sağlık sistemi içerisindeki cinsiyet eşitsizliği geliyor. Kadınlar hem tanı hem de tedavi sürecini erkeklere kıyasla daha dezavantajlı geçiriyor. Sağlığa erişme yolunda uzun yıllardır yaşanan bu sorun, sistemin değişmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sererken bedensel, zihinsel ve ruhsal sağlığı iyileştirme konusunda farkındalığı artıran bilgi ve pratikleri sunan wellness’ı daha önemli kılıyor.
Sağlık sisteminin merkezinde kök salmış cinsiyet eşitsizliği
Kadınların gösterdikleri fizyolojik semptomların sağlık çalışanları tarafından aslında var olmadığına veya zihinsel/ruhsal bir nedenden dolayı yaşandığına inandırıldığı medikal gashightling birçok sorunun kökeninde yatıyor. Cinsiyeti semptomlarından önceye konulan kadınlar, ihtiyaç duydukları medikal tedaviye ulaşmada küresel çapta bir direnç ile karşılaşıyor. Kadınların deneyimledikleri ağrı, acı gibi semptomların “normal”, “kadın olmanın bir parçası”, “hormonal” olarak görülüyor. Bu durum, gerekli ve doğru tedaviye bir direnç yaşamadan ulaşabilen erkekler ile kadınlar arasında büyük bir sağlık açığı oluşmasına neden oluyor. Sağlık hizmetlerine başvursalar dahi kadınların bütünsel iyi olma halleri ciddi ölçüde azalabiliyor. Bu durum kadınların hayat kalitesini düşürerek bir kısır döngü içerisine hapsediyor.
- Kadın danışanların hastane acilinde sözlü olarak belirttiği semptomlar daha az ciddiye alınıyor, raporlanıyor ve tedaviye ulaştırılıyor.
- Doktorlar kadın danışanlarına erkeklere oranla daha az ağrı kesici ve daha çok sakinleştirici reçetelendiriyor.
- Kalp krizi esnasında kadınların yanlış veya geç tanı alma riski erkeklere oranla 7 kat daha fazla görülüyor. 50 yaşın altındaki kadınların kalp krizinden ölme riski aynı yaş grubundaki erkeklerden 2 kat daha fazla seyrediyor.
- Erkeklere oranla kadınlarda 4 kat daha fazla kronik yorgunluk, 3 kat daha fazla otoimmün hastalık ve 2 kat daha fazla depresyon görülüyor.
- Kadınlar bir ilacın yan etkisini 1.5 – 1.7 kat daha fazla yaşıyor.
- Erkeklere oranla kadınlar, ağrı veya acıyı daha yüksek şiddette yaşıyor. Kronik ağrı ile yaşayan popülasyonun yüzde 70’i ise kadınlardan oluşuyor.
Tüm bu sağlık eşitsizliklerinin temelinde bilimsel çalışmaların ve deneylerin birçoğunun erkek denekler; erkek fareler, erkek hücreleri, erkek bedenleri üzerinden yapılmış olması yatıyor. Neredeyse tek bir cinsiyet üzerinden elde edilen sağlık verileri de tanı ölçeklerini, tedavi yöntemlerini, ilaç formülasyonlarını şekillendiriyor. Erkeklerden farklı fizyolojiye sahip kadınlar köklü ataerkil sağlık sistemi içerisinde kronik olarak yan etkiler, yanlış tanı ve tedaviler, kalıcı hasar hatta ölüm riski ile karşılaşıyor.
Neden kadınlar wellness’a daha çok yöneliyor?
Bizce sağlık problemi yaşayan her kişinin görülmeye, duyulmaya, doğru cevaplara ve tedaviye erişmeye kısacası iyileşme şansına sahip olması gerekiyor.
Bedensel, ruhsal ve zihinsel iyileşmenin yollarını keşfetmek, daha güçlü ve zinde olmak için bir fırsat olduğunu görebilmek iç sesimizi ve kendimize olan güveni adım adım güçlendirmekten geçiyor.
İyi olma halinin farklı yönlerine odaklanan wellness ise iç dünyamızı ve bedenimizi daha derinden hissetmemize ve dünyayla bağ kurmamıza yardımcı olacak pratikler sunuyor, bedenimizle olan bağımızı güçlendirmemize destek oluyor. Daha iyi versiyonumuza ulaşma yolculuğumuza ışık tutuyor.
Bu yolculukta wellness içerisinde kadın olarak, kendimizi özgürce ortaya koyabilmeye ve kendi savunucumuz olmaya cesaretlenirken, daha çok duyulduğumuzu görüyor ve kucaklandığımızı hissediyoruz.