YAZAN: BURCU ERBAŞ

Neredeyse her yaştan, geçmişten, kökenden kadın hayatının bir noktasında PMS yani premenstrüel sendrom yaşıyor. Kimi için artan iştah, yorgunluk, kızgınlık hali ile ilişkilendirilen bu dönem kimi için fiziksel rahatsızlığın, ağrıların, krampların yaşandığı acılı bir sürece işaret ediyor. İyi olma halinde ciddi bir düşüş yaşatsa dahi ciddi bir sağlık problemi olarak görülmeyen PMS ne kadınlar tarafından tam olarak anlaşılabiliyor ne de alması gereken medikal ilgiyi görebiliyor. Ataerkil toplumlarda kadınları baskılamak için adlandırılan “irrasyonel davranışlar”dan çok daha ötede bir sağlık problemi olan PMS’i 5 farklı tipi ve altında yatan olası sebepleri ile inceledik.


Premenstrüel Sendrom (PMS) nedir?

Her ay menstrüasyon; adet dönemi öncesinde yaşanan, birkaç günden bir haftaya kadar sürebilen 100’den fazla semptoma sahip bir rahatsızlıktır. Kadın vücudunun adet dönemine hazırladığı bu günlerde seks ve stres hormonları, zihinsel aktiviteden sorumlu nörotransmitterler ciddi boyutta bir değişim geçirir. Bunun sonucu da vücudun her yerinde; organlar, cilt, saçlarda, aynı zamanda ruh hali ve duygular üzerinde direkt olarak hissedilir.

PMS yaşayan kadınlarda ise tüm bu fiziksel, psikolojik ve davranışsal değişimler kendilerini negatif şekilde gösterir. Her kadında farklı semptom, şiddet ve sıklıkta yaşanabilen PMS’in bu çeşitliliği büyük ölçüde çevresel etmenlerden kaynaklanır. Bu dönem hafif bir rahatsızlık hissi ile atlatabilirken diğer durumlarda hayat kalitesini ciddi ölçüde etkileyebilen, kişinin kendi bedeni ve sosyal çevresi ile olan ilişkilerini zedeleyebilen, fiziksel anlamda acı veren bir süreç haline gelebilir.

Premenstrüel sendrom yaşamak normal mi?

Yüzde 48,7’lik bir oranla neredeyse Dünya’daki her 2 kadından 1’inde görüldüğü, verilerle ölçülmeyen gerçek görülme oranının bile daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Yüksek yaygınlığının aksine PMS normal bir durum değil. Her anlamda sağlıklı bir kadının menstrüasyon dönemi öncesinde gerçekleşen kimyasal değişimleri herhangi bir negatif yan etki deneyimlemeden geçirmesi beklenir. Buna rağmen PMS uzun seneler boyu kadınların hayatında normal hatta “olması gereken” bir süreç olarak kabul edilip, bu şekilde aktarılmıştır. Medikal alanda da PMS’i iyileştirmek için herhangi bir çabada bulunulmamış hatta en ağır PMS türü PMDD, 1950 yılında sadece tek bir bilimsel makalede geçirilmiştir. 1980’lerin sonlarına doğru tıp alanında ancak bir ciddiyet kazanabilmiş PMS bu kez de kadın erkek eşitsizliğinde kadınların duygu, davranış ve düşüncelerini “mantık dışı” hale getirmek için kullanılan bir enstrümana çevrilmiştir.

Tüm bu sosyal yansımalarının yanı sıra PMS bütünsel sağlıkta yolunda gitmeyen, çözüme kavuşması gereken bazı temel problemlerin varlığına işaret eder.

Premenstrüel sendromun tedavisi var mıdır?

PMS’in tek tedavisi bu altta yatan diğer sağlık problemlerinin çözümlesi ile gerçekleşir. Bunun için de her sağlık çalışanının PMS’i ciddi bir rahatsızlık ve bir semptom olarak görmesi, hastalıkların tedavisinde kadın sağlığını ilk plana koyması, bütünsel bir bakış açısı edinmesi gereklidir. Çünkü iyi olma halini zedeleyen her tür semptomun farkındalıkla izlenmesi, bedenin neresinde bütünsel bir desteğe ihtiyaç olunduğunun görülmesini sağlar.

Bu dönemi normalleştirip, ağrı kesiciler, doğum kontrol hapları, topikal akne kremleri, sıcak su torbaları ile geçirmek yerine PMS’in başka sağlık problemlerine işaret eden anormal bir durum olduğunu kabul etmek kesin tedavinin ilk ve en önemli adımıdır. Geçici olarak semptomları hafifletmek yerine her kadın bütünsel bir bakış açısına sahip uzmana danışarak; uygun bir diyet, takviyeler, stresle başa çıkma yöntemi, aromaterapi ve diğer nice sağlık desteği alarak her gününü iyi olma halinden feragat etmeden yaşayabilir.

PMS tipleri

Aşağıda yer alan PMS tipleri yaygın olarak görülen semptomların bir araya toplanmasından oluşur. Kimi kadında bu tiplerden yalnızca bir tanesi yaşanırken diğerlerinde 2-3 hatta 4 tanesi birden görülebilir. Buna ek olarak zaman içinde; seneler hatta aylar arasında yaşanan PMS tipinde de değişim görülebilir.


PMS-A

PMS-A, anksiyetenin “A”sından ismini alır. Bu tip PMS’de en baskın olarak hissedilen rahatsızlıklar ruh hali üzerindedir. Sık duygu durumu değişimleri, uykuya dalmada zorlanma, gerginlik, huzursuzluk, sakarlık görülebilir.

Arkasında yatan sebep

PMS-A hormon dengesinin bozulması ve yüksek östrojen seviyeleri nedeniyle görülebilir. Beslenme özelinde östrojen seviyelerini düşerecek seçimler; lifli gıdalar, turpgiller, keten tohumu tüketmek ve hayvansal gıdalardan uzak durmak önerilebilir.


PMS-B

PMS-B, İngilizce’de şişkinlik anlamına gelen “bloating” ile karakterize olur. Tüm vücuda yayılan şiş hissi kendini artan göğüs hassasiyeti, karın bölgesinde gaz, kilo artışı, eklemlerin ödem toplaması ile gösterir.

Arkasında yatan sebep

Hormonal dengenin yanı sıra negatif yönde etkilenebilen stres hormonları, özellikle kortizol ve aldosteronun artması bedenin sodyum ve potasyum seviyelerini dengeleme mekanizmasını da etkiler. Artan aldosteron vücudun tuz tutmasına neden olarak su birikmesine yani ödeme ve şişkinliğe yol açar. Stresi daha iyi yönetmek, su alımını arttırmak, bedende su tutmaya yol açan işlenmiş, aşırı tuzlu ve kızartılmış besinlerden uzak durmak aynı zamanda aşırı terlememek ve ağır spor yapmamak önerilir.


PMS-C

Yemek yeme ile olan ilişkinin değişimi ise kendini PMS-C’de gösterir. Özellikle canın aşırı tatlı ve tuzlu olan yiyecekleri çekmesi, iştahın artması, gün içerisinde kan şekerinin hızlı düşmesi ve beraberinde getirdiği baş dönmesi, titreme ve baş ağrıları PMS-C’de görülür. Bu semptomların hepsi yemek yeme ile düzelir.

Arkasında yatan sebep

Direk olarak kandaki şeker dengesi ile ilişkili olan PMS-C şeker metabolizmasında yatan problemlere işaret edebilir. Şekeri gün içinde dengede tutmak için düzenli bir rutin içinde sağlıklı yağlar, protein, karbonhidrat ve bol miktarda lif içeren yemekler yemek önerilir.


PMS-D

Depresyon kelimesinden türeyen PMS-D ise zihinsel sağlığın negatif yönde etkilendiği premenstrüel sendrom tipidir. Depresyona yakın belirtiler; her an ağlamaklı olmak, düşük bir mod, yersiz yere kızgınlık, öfke veya üzüntü hissedilir. Bununla beraber konsantrasyon düşer ve hafıza problemleri yaşanabilir. Beyin sisi, yorgunluk da eşlik edebilir. Aynı zamanda kişinin kendine dair duyduğu sevgisi ve güveni çatırdayabilir.

Arkasında yatan sebep

Yüksek progesterona karşın düşük seyreden östrojen ve serotonin hormonunun az salgılanması PMS-D’ye sebep olabilir. Düşük magnezyum, bağırsak mikrobiyotasının dengesizliği de kendini direkt olarak zihinsel sağlık üzerinde gösterir. Bitkisel bazlı beslenme ile alınan vitamin ve mineral seviyesini arttırmak, fermente gıdalar ve probiyotik takviyesi ile bağırsak florasını dengelemek, yoğun egzersiz yapmamak önerilir.


PMS-P

İngilizce “pain” kelimesinde gelen PMS-P, fiziksel anlamda acılı geçen bir haftalık bir sürece işaret eder. Menstrüasyon öncesi kramplar yaşamak, dismenore yani sancılı adet dönemi, kas ve eklem ağrıları, bağırsak hareketinde değişimler; ishal, kabızlık veya gaz PMS-P içerisinde değerlendirilir.

Arkasında yatan sebep

Fiziksel acı olarak kendini gösteren aslında bedende artan enflamasyondur. Vücudun kendine karşı bir tür savaşa girdiği yüksek enflamasyonu düşürmek PMS-P kadar birçok farklı hastalığın da önlenmesine yarar. Süt ve hayvansal ürünlerden uzak durmak, organik tüketim yaparak çevresel toksin yükünü minimize etmek, glütensiz beslenmek, rafine şekeri, alkolü kesmek inflamasyonu büyük ölçüde azaltır. Stres ile sağlıklı bir şekilde başa çıkabilmek de çok önemlidir.


PMS-O

Yukarıdakilerin dışında kalan diğer semptomlar; mide bulantısı, akne, tuvalete gitmede artış, aşırı terleme, alerjilerin güçlenmesi ve üst solunum ile ilgili problemler PMS-O’nun içerisinde toplanır.

Arkasında yatan sebep

Özellikle akne birçok kadının yaşadığı bir PMS semptomudur. Alt yanak ve çene bölgesinde yaşanan bu hormonal akne yaygın olduğu için normalleştirilen fakat ciddi bir hormonal dengesizliğe işaret eden bir belirtidir. Topikal tedaviler ile iyileştirilemeyen bu tür akneler kadın sağlığına neden bütünsel bir şekilde yaklaşılması gerektiğini kanıtlar niteliktedir.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP