Beyaz, temizliğin ve sağlığın rengi olduğu için hastanelerde, kırmızı iştah açtığı için restoranlarda, mor asaleti temsil ettiği için lüks markalarda tercih ediliyor. Hayatın her alanında renklerin, tercihlerimize ve davranışlarımıza şekil verdiğini görüyoruz. Peki, renkler nasıl oluyor da bizleri ve seçimlerimizi etkisi altına almayı başarıyor? Yazımızda, renklerin davranışlar üzerindeki etkisi ve bu psikolojik şekillenmenin nedenlerini araştırdık!
Bir pazarlama taktiği olarak renklerin dikkatimizi bir ürüne veya markaya çekmek için güçlü bir görsel işlevi gördüğünü fark etmişsinizdir. Bilim insanları ise bu gücün arkasında evrimsel bir yanıt buluyor.
Evrimsel bakış açısıyla renklerin beynimiz üzerindeki etkisi
Çevremizle karşılaştırdığımızda beynimizin zıt renkte olan objelere yönelmek üzerine kodlandığını belirten araştırmacılar, dikkati yönlendiren bu durumun avcılık ve toplayıcılık döneminde atalarımıza çok büyük bir avantaj sağladığını belirtiyorlar.
Özellikle yiyecek bulma ve potansiyel tehlikeleri fark etme konusunda renkler atalarımıza yardım olurken hayvanlar aleminde de dikkat çekici, parlak renkler üreme ve korunma gibi temel ihtiyaçlara yanıt veriyor.
Modern dünyada renklerin kullanımı
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşini düşünelim. İlk iki basamak yani fizyolojik ve güvenlik ihtiyacını desteklemek için renkler atalarımız tarafından kullanılıyordu. Modern dünyada ise gökkuşağının ve doğanın renkleri, hiyerarşinin basamaklarını çıkmaya başladığımızda da bizlere yardımcı oluyor. Örneğin hiyerarşinin son basamağı olan kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılamak adına ressamlar potansiyellerinin sınırlarını aşmaya çalışırken yine renklerden yardım almaya devam ediyor.
Önümde gördüklerimi tam olarak yeniden üretmeye çalışmak yerine, kendimi daha güçlü bir şekilde ifade etmek için renkleri daha keyfi kullanıyorum.
Vincent Van Gogh
Renklerin gücünü fark eden ve bunu eserlerine yansıtan birçok sanatçı, tıpkı Van Gogh gibi duyguları uyandırmak ve harekete geçirmek için canlı renkleri ve renk paletlerini eserlerinde kullanıyorlar.
Günümüzde ise pazarlamanın temel elemanlarından biri olarak görülen renkler, markaların logolarından ürünlerine ve reklam çalışmalarına kadar birçok noktada dikkati yönlendirmek için kullanılıyor. Benzer bir şekilde izlediğimiz dizi ve filmlerde de gökkuşağı psikolojisinden yararlanılıyor.
Bir duygu motifi olarak renkler
Örneğin komik ve keyifli bulduğunuz bir filmi ya da bir sahneyi düşünün ve ardından perdenin önündeki renkleri hayal edin. Keyifli anlara eşlik eden parlak ve canlı renklerin zıttı olarak da duygusal yoğunluğu yüksek olan dramaları düşündüğümüzde daha soluk sekansları hatırlıyor olmamız bir tesadüf değil!
Birçok kültür tarafından beyaz renk saflığın, masumiyetin ve mutluluğun temsilcisi olarak kabul edilirken bu renk özellikle birçok Doğu kültüründe yasın sembolü olarak kullanılabiliyor. Her ne kadar bu sebeple renkleri kültürden farklı değerlendirmemek gerekiyorsa da genel olarak renk tayflarının belirli duyguları temsil ettiği biliniyor.
Sıcak renkler olarak bilinen kırmızı renk tayfı, bir başka deyişle kırmızı, sarı ve turuncu sıcaklık, rahatlık, eğlence gibi çağrışımlar yapabildiği gibi öfke ve kin gibi duyguların da temsilcisi olabiliyor. Spektrumun mavi tarafındaki soğuk renkler, mavi, mor ve yeşil ise sakinlikle özdeşleştirilirken üzüntü ve endişe gibi duyguları da yansıtabiliyorlar.
Renkler, davranışlarımızı nasıl şekillendiriyor?
Yapılan bir çalışmaya göre sakinlik ve dinginlik ile eşleştirilen mavi rengin kullanıldığı sokak lambaları, bulunduğu çevredeki suç oranının azalmasına neden olabiliyor. Sporcuların ise kırmızı renk sayesinde daha hızlı ve güçlü fizyolojik tepkiler verdiği gözlemleniyor. Gardıroplarında siyah rengi tercih eden insanların ise olumsuz niteliklerle daha fazla anıldığı belirtiliyor.
Satın alma seçimlerimizden kişilik özelliklerimize ve duygularımıza kadar bizi biz yapan birçok unsur ile ilişkilendirilen renklerin nasıl algılandığı ise bu kararları almamızda oldukça büyük bir rol oynuyor. Örneğin daha genç bir kişi turuncu, sarı gibi canlı renkleri daha çok tercih edebiliyorken, olgunlaştıkça bu renkler çocuksu “algılanıp” beyaz, kahverengi ve siyah gibi daha geleneksel renkler tercih edilebiliyor. Yaşın yanı sıra cinsiyet ve kültür de renk algısını oluşturan diğer faktörler arasında yer alıyor.
Renk sembolizmi
Renklerin bu denli etkileyici bir güce sahip olması onları bazı kavramlar ve düşüncelerle eşleştirmemize neden oluyor. Örneğin yolda herhangi bir çalışma varsa veya durmamız gerekiyorsa kırmızı ile daha çok karşı karşıya kaldığınızı fark etmişsinizdir. Bunun sebebi, trafikte kırmızı rengin tehlike ve dikkat kavramlarıyla eşleştirilmesinden kaynaklanıyor.
Nörobilimsel bakış açısından ise beynimizde renk görmeden sorumlu hücrelerin çoğu kırmızı renge tepki vermeye kodlu. Bu nedenle kırmızı daha çok dikkatimizi çektiğinden ona daha hızlı yanıt verebiliyor ve trafik gibi son derece dikkatli davranmamız gereken alanlarda bu sıcak renk ile daha sık karşı karşıya kalıyoruz.
Duygu, düşünce ve davranış üçgeninde renkler
Beynimiz karar verirken genellikle duygu ve düşüncelerine güvendiğinden sıcak renkler giyen bir kişiye karşı daha samimi hissetmemiz mümkün olabiliyor. Tam tersi soğuk tonları tercih eden kişilere de aynı derece uzak hissedebiliyoruz. Renkler bir insanla ilgili düşüncelerimizi etkilediği gibi yemek tercihlerimiz üzerinde de söz sahibi olabiliyor.
Örneğin bir markete girdiğinizde yeşil renkte tatlı bulmakta zorlanabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Bunun en önemli sebebi özellikle sütlü tatlılarda bozulma olduğunda renginin çok sevilmeyen açık yeşil bir tona dönmesinden kaynaklanıyor. Yapılan araştırmalar, insanların tatlılar ile yeşili eşleştirmediğini ve böyle bir yiyeceğin mide bulandırıcı olabileceğini düşünüp satın almaktan vazgeçtiğini gösteriyor.
Renklerin davranışları etkilemesindeki temel neden fizyoloji olabilir mi?
Her ne kadar renklerin davranışlarımızı ve duygularımızı etkilemedeki önemli rolü uzun yıllardır tartışılıyor olsa da bu konuda yapılan araştırmaların yetersizliği renklerin beynimizdeki üzerindeki etkisini net bir biçimde ortaya koyamıyor.
Ancak fizyoloji aradığımız yanıtı oluşturuyor olabilir; tıpkı beynimizdeki renk görmeden sorumlu hücrelerin kırmızı renge daha fazla yanıt vermesi gibi. Örneğin epifiz bezinin gün boyunca melatonin salmasını engelleyen, Güneş’ten gelen ışığın mavi dalga boylarıdır. Bu sebeple çalışmalar, mavi rengin bizi uyanık kalmayı teşvik edebileceğini belirtiyor.
Yapılan başka bir araştırmada ise turuncunun bizi harekete geçirme konusunda oldukça güçlü bir etkiye sahip olduğu gösteriliyor. Kısacası aslında gözlerimizle değil beynimizle algıladığımız renkler, belirli kodlar ile bizlere duygu, düşünce ve davranış olarak yansıyor.