“Bir bireyin yaşamını annesi kadar etkileyebilen hiçbir şey yoktur.” diyen Mark Wolynn, San Francisco Aile Dizilimi Merkezi’nin direktörü uzman psikolog, araştırmacı ve yazar. Terapi sürecinin merkezine sadece danışanlarını değil, onların tüm ailesi ve yaşanmışlıkları da koyan aile dizilimi ile tanınan Wolynn aslında herkesi hem bireysel hem de toplumsal olarak etkileyen bir fenomene ışık tutuyor: Kuşaklar arası travma. Seninle Başlamadı isimli kitabında da bu kalıtsal travmalardan ve bizleri bilinçsizce nasıl hem fiziksel hem de zihinsel olarak şekillendirdiğinden bahseden Wolynn, savlarını epigenetik ve embriyoloji gibi bilim dalları ile destekliyor. Katıldığı Goop Podcast serisinde kalıtsal travmalar hakkında tüm merak edilenleri anlatan Wolynn, herkeste aile ağacına başka bir gözle bakma ihtiyacı doğuracak!
Kuşaklar arası travma nasıl aktarılıyor?
Wolynn’e göre her birimiz, istisnasız, ailelerimizin travmalarını taşıyoruz. Bunun sebebi travma aktarımının sadece zihinsel veya ruhsal değil fizyolojik; epigenetik ve embriyolojik bir karşılığı olmasında yatıyor.
Aktarım orijinal travmayı yaşayan kişinin beyninde gelişen stres tepkisi aracılığıyla yapılıyor. Yoğun olarak hissedilen orijinal stres, alıcı kişinin genetiğinde yani DNA’sında bir tür kimyasal değişime yol açıyor. Bu değişim o kişinin strese adapte olabilmesi için gen gösterimlerinin bastırılmasına ya da aktive edilmesine yol açıyor. Bir başka deyişle travma, genetik dizilimde bir tür kimyasal etiket bırakıyor. Örneğin büyük anne ve dede savaşın direkt olarak yaşandığı bir ülkeden geliyorsa, onların o anda stresle başa çıkabilmek için geliştirmiş oldukları bazı zihinsel kabiliyetler; şiddete ve strese tahammül, dikkat, anksiyete ve nicesi kendi çocuklarına ve onların çocuklarına geçiyor. Sonucunda, 3.jenerasyon birey görece sakin ülkesinde, hiç gelmeyecek bir savaşa zihinsel olarak hazır ve her an tetikte bekliyor. Bu durum da kendini depresyon, anksiyete gibi stres bozukluluklarında gösteriyor.
Daha direkt bir link de anne ve fetüs arasında gerçekleşiyor. Anne karnında büyüyen bebeğin dünyaya geldiği zaman hangi genlerini göstereceği veya hangilerinin bastırılmış olduğu ilk kez annesinin maruz kaldığı çevresel etmenler ve annesinin strese olan tepkisi ile şekilleniyor.
Kuşaklar arası travma kendini nasıl gösteriyor?
Aile travmaları epigenetik ve embriyolojik olarak toplumun neredeyse hepsini etkilese de kimi bireyler negatif etkilerini direkt olarak yaşamıyor. Fakat diğerleri; toplumun büyük çoğunluğu aynı travmaları kendi hayatlarında yeniden, farklı şekillerde yaşıyor. Bu neden ve nasıl oluyor?
Kalıtsal travmaların aile içerisinde bilinçsizce tekrarlanması, aynı mutsuzlukların sürekli olarak yaşanması bu travmaların konuşulmaması, bastırılması yani iyileştirilmemesinden kaynaklanıyor. Aile ziyaretleri sırasında büyüğe olan saygıdan ötürü hiç gündeme getirilmeyen konular tahmin edilenden çok daha büyük bir zarara yol açıyor. Çünkü travmalara verilen tepkiler sadece o anı yaşayan kişileri değil, gelecek nesilleri şekillendiriyor.
Aile geçmişinin mirası: Travma dili
Aile geçmişinde yaşanan her travmayı bilmek neredeyse imkansız. Fakat Wolynn’e göre travmalar ne olduğu bilinmese de bıraktığı kırıntılar izlenerek bulunabiliyor. Çünkü travmaların ciddi bir bölümü, beynin ön lobundan silinerek, çeşitli parçalara; seslere, anılara, duygulara, tepkilere ayrılıyor. Travmanın iyileştirilmesini epeyce zorlaştıran bu parçalanma da kendini herkesin otantik travma dilinde gösteriyor.
Travma dili sözlü ve sözlü olmayan olarak ikiye ayrılıyor.
Sözlü olmayan travma dili;
- Fiziksel olarak; kanserden bedenin bir bölümünde kronik olarak hissedilen ağrılara kadar uzanan somatik semptomlar
- Zihinsel olarak; aile bireylerimizle aynı yaşlarda görülmeye başlayan depresyon, anksiyete bozuklukları
- Sosyal olarak; kimlerle, nasıl ilişkiler kurduğumuz, başarı anlayışımız ile kendini gösteriyor.
Sözlü travma dili;
- Bir anda ağzımızdan çıkan yoğun duygu yüklü fakat arkası olmayan kelimeler, cümleler ve inanışlar ile kendini gösteriyor.
Kuşaklar arası travma nasıl iyileştirilir?
Kalıtsal travmaları iyileştirebilmenin yolu yaşamımızda sürekli olarak ters giden, bize sorun yaşatan olay, duygu veya düşünce yapısının aile geçmişimize ait olup olmadığını anlamakla yani aile ağacımızı derinden irdelemekle başlıyor.
Wolynn’e göre sadece farkındalık bile birçok kötü alışkanlık; alkolizm, kendine zarar verme ve duygudan; depresyon, anksiyete, obsesiflikten kurtulmaya yetebiliyor. Kendi deyimi ile “atalardan kalma alarm saati“ni keşfetmek, kötü etkileri de bertaraf ediyor.
Daha sonra, kalıtsal travmaların sorumlu olduğu genetik yansımaların “sakinleştirilmesi” gerekiyor. Bu da aktarılan tüm kötü deneyimlerin yerinin bireyin yaşadığı veya yaşayacağı pozitif deneyimler ile değiştirilmesi ile başarılıyor. Böylelikle beynin ön lobu; prefrontal kortekste yeni sinir yolları kuruluyor, iyi hissettiren hormon ve kimyasallar; serotonin, dopamin, oksitosin salgılanıyor.
Bu değişim aşağıdaki pratikler ile başlatıyor:
- Konfor ve destek görmek
- Şefkat duygusu almak ve vermek
- Minnet duygusunu geliştirmek; şükran günlüğü gibi pratikler edinmek
- Cömertlik görmek ve göstermek
- Sevgi ve anlayış duygularını tatmak
- Mindfulness pratikleri edinmek
Huzursuzluk veren duygularla kalabilmek
Wolynn her birimizin kötü duygu ve düşüncelerle, yabancı veya huzursuz hissettirseler bile kalabilmesi gerektiğini söylüyor. Modern yaşamda herkesin baskın olarak beyninin sürekli tetikte olan kısmı; amigdalasını kullandığını fakat travmalardan iyileşmenin ancak prefrontal korteksin iyileşmesi ile başarıldığını vurguluyor. Bunun için de iyisiyle kötüsüyle her duygunun hissedilmesi, yaşanması, konuşulması gerekiyor.
Aile geçmişini tamamen bilmek gerekli mi?
Birçok nedenden dolayı aile geçmişine tam olarak ulaşamayabiliriz. Fakat bu bizi etkileyen kalıtsal travmalardan iyileşemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Wolynn’e göre kişi aile geçmişini bilmiyorsa tek yapması gereken kendi öz travma dilini incelemek ve ona miras bırakılmış ekmek kırıntılarını takip etmek. Bunun için de en iyi aracı olarak uzman desteğini; travma terapilerini veya aile dizilimi öneriyor.