YAZAN: MİRAY AKIN

Ağrı sözcüğünü duyar duymaz aklımıza baş ağrısı, mide bulantısı gibi fiziksel ağrılar gelir. Ancak tıpkı fiziksel ağrılar gibi son derece önemli olan duygusal ağrılar da hem bedensel hem de zihinsel sağlığımızı olumsuz anlamda etkileyebiliyor. Yazımızda, duygusal ağrı nedir ve nasıl mücadele edilir, inceliyoruz.


Hiç metaforik anlamda “kalbim ağrıyor” cümlesini kullandınız mı? Aslında bu ağrı, somut fiziksel bir ağrı olmasa da ruhumuz soyut bir şekilde yara aldığı zaman bu cümleyi çok sık kullanıyoruz: Kalbim çok acıyor, sızlıyor!

Duygusal ağrıyı bu sebeple tanımlamak belki de çok zor. Çünkü son derece soyut ancak bir o kadar da gerçek. Tanımlanabilir bir fiziksel nedeni olmasa da kalp ağrısı, burun sızlaması gibi fiziksel bazı somutlaştırılmış cümlelerle tasvir etmeye çalışıyoruz onu. Oysa o,

  • travmatik bir deneyim yaşadığımızda,
  • öz değerimizin ve özsaygımızın farkında olamadığımızda,
  • yalnız ve değersiz hissettiğimizde,
  • mutsuzluk gibi olumsuz duygularla çevrelendiğimizde ruhumuzun gizli yerini keşfedip onu sarıp sarmalıyor.

Neden duygusal ağrı çekiyoruz?

Duygular… Duygusal ağrıların temel nedeni duygularda gizli. Gün içerisinde birçok olumlu ya da olumsuz duygu ile başa çıkmaya çalışıyoruz. İş yerinde yaşadığımız stresli bir anda yoğun bir mutsuzluk duygusuna kapılabiliyor, eve dönüp negatif enerjiden arınmak için yaptığımız duştan sonra ise zevk ve haz gibi duygularla rahatlayabiliyoruz.

Ancak ne zamanki negatif duygular bu hikayede olduğu gibi geçici olmadığında ve bu duyguları yoğun ve kalıcı bir şekilde hissetmeye başladığımızda, kalbimiz işte o zaman ağrımaya başlıyor. Normal günlük aktivitelerimizi yapmakta zorlanabiliyor, hobilerimize bile vakit ayırmak istemeyebiliyoruz. Bir nevi bizim bile tanımakta zorlandığımız bir dönüşüm geçiriyoruz.

Hangi duygular, duygusal ağrıyı tetikliyor?

Özellikle hayal kırıklığı ve kayıplar sonrası yaşanan derin üzüntü kronikleştiği zaman duygusal ağrı çekmeye başlayabiliyoruz. Ancak üzüntünün yanı sıra diğer birçok negatif duygu da duygusal ağrıları tetikliyor:

Endişe ve korku

Pandemi dönemi ile birlikte yükselişe geçen yalnızlık ve belirsizlik hissi, geleceğe yönelik artan kaygılar derken özellikle son dönemlerde anksiyete sözcüğünü daha fazla duyar olduk. Geleceğe, bugüne ya da bir olaya karşı duyduğumuz endişe ve korku gibi duygular, vücudumuzda adrenalin salgılanmasına neden oluyor. Bu duygular, yoğun ve devamlı olarak hissedildiğinde ise duş sonrası hissettiğimiz o rahatlama hissi yerini sıkışmışlık duygusuna bırakıyor: “Göğsüm sıkışıyor.”

İfade edilemeyen öfke

Kimi zaman gerek çocukluktan getirdiğimiz bazı travmalar, gerek yetişkin hayatımızda yaşadığımız ve kendimizi sessiz kalmak zorunda hissettiğimiz anlar sebebiyle içimizde bastırmaya çalıştığımız yoğun bir öfke duygusu olabiliyor. Ancak bu duygu da üzüntü ve sevinç gibi gözden gelen bir yaş ile kendisini belli etmek, dışavurmak istiyor.

Sürekli olarak bastırılan öfke ise kas gerginliğini artırıyor ve endişe ve korku gibi duygularda olduğu gibi vücutta adrenalin salgılanmasına neden oluyor. Onu dışavuramadığımız zaman ise ya çareyi kaçmakta ya da bastırmakta buluyoruz ve bunun sonucunda şu cümle ile daha fazla karşılaştığımızı fark ediyoruz: “İçim çekiliyor.”

Utanç ve suçluluk

Bazen içerisinde bulunduğumuz bir durumdan dolayı yoğun bir utanç duyabilir veya kendimizi suçlu hissedebiliriz. Özellikle bu duyguları tetikleyen olayların ise gizleme ihtiyacını ortaya çıkarmasına da sıkça rastlanması ile bu duyguların bizi yenmesine izin verebiliyoruz. Ancak yoğun ve devamlı olarak hissedilen utanç ve suçluluk duyguları kendimizi daha ağır ve yorgun hissetmemize neden olabiliyor: “Midemde bir taş oturuyor.”

Duygusal ağrı ile nasıl mücadele edilebilir?

Duygusal ağrı kendisini, yoğun olarak hissedilen birçok negatif duygu ile gösterebiliyor olsa da yaygın fiziksel belirtileri arasında;

  • baş ağrısı, baş dönmesi,
  • mide bulantısı,
  • kas ağrısı ve kollarda bacaklarda ağrı,
  • yeme bozuklukları,
  • saldırganlık ve şiddet yer alıyor.

Duygusal ağrı ile mücadele etmek içinse öncelikle semptomların altında yatan temel kaynağın keşfedilmesi gerekiyor. Bu sebeple muhakkak doktorunuza danışmanız ve destek almanız öneriliyor.

Ancak bireysel olarak yapabileceğiniz aktiviteler ile de duygusal ağrı ile mücadele edebilir, hayatınızı maksimum düzeyde etkilemesini önleyebilirsiniz.

Farkındalık pratikleri yapın

Ana odaklanmayı ve yaşadığımız o anı yargılamadan ve şikayet etmeden kabul etmeyi sağlayan farkındalık uygulamaları, duygusal ağrı ile mücadele etmek adına oldukça faydalı. Duyguların daha fazla farkında olmayı sağladığı gibi bu duyguları da nasıl kontrol etmemiz gerektiğine dair bilincimizi geliştiren farkındalık pratiklerini hayatınıza nefes ve imajinasyon çalışmaları ile dahil edebilirsiniz.

Sosyal destek alın

Doktorunuzun yanı sıra kendinizi yanında rahat ve güvende hissettiğiniz bir arkadaşınızdan ve aile bireylerinizden de yardım alabilirsiniz. Daha fazla sosyal aktivite içerisinde bulunmak stres seviyenizin düşmesine ve rahatlamanıza yardımcı olabilir. Kuracağınız sosyal etkileşimler sayesinde olumlu duyguların artmasını sağlayabilirsiniz.

Egzersiz yapın

Fiziksel aktivitelerin ruh halini iyileştirdiğine yönelik birçok araştırma mevcut. Negatif duygularınızı bastırmak yerine onları dışavurmak ve öfkenizi, üzüntünüzü, endişe veya korkularınızı tepkisiz kalarak yoğunlaştırmamak için sadece spor salonuna kaydolmanıza ise gerek yok!

Özellikle açık havada yapacağınız bir yürüyüş, rahatlamanızı sağlayabileceği gibi ev içerisinde de yoga ya da meditasyon yapabilirsiniz. Sosyal medyada vakit kaybetmek yerine onun artılarından yararlanmak içinse gerek YouTube gerek Instagram üzerinden birçok başarılı antrenörün hesaplarını takip edebilirsiniz.

Kendinize duygusal ödüller verin

Duygusal ağrı ile mücadele edebilmek için atabileceğiniz en doğru adımlardan biri kendinize kulak vermek, kendinizle baş başa vakit geçirmek. Sizi mutlu eden bir hobi edinebilir veya günlük tutmaya başlayabilirsiniz.

Kendinizle sanki bir başkası sizin karşınızdaymış gibi konuşabilir ve objektif bir bakış açısı sayesinde kendinizi affetmeyi, sevmeyi öğrenebilirsiniz. Yeter ki hayatınız boyunca sizinle birlikte olacak kendinize zaman ayırmayı unutmayın!



Miray Akın

1994 yılında Ankara'da doğan Miray, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Ardından Hacettepe Üniversitesinde Pazarlama üzerine yüksek lisans eğitimi aldı. İnsan ve hayvan haklarına olan ilgisi, onun birçok sivil toplum örgütünde aktif bir şekilde rol almasını sağladı. Kendisini yazı yazarak ifade eden biri olarak sözlerini kaleme dökmeye tutkun...



BLOOM SHOP