YAZAN: RAQUEL HABİB

Özümüzün bastırılmış her parçasının bedelini mutluluğumuzla öderiz. Gerçek özgürlük, gölgeleri ışığa taşıma ile gerçekleşir. Gölgemiz mantıklı düşünme sistemimiz oluşmadığı, çevremizdekilerin mesajlarını süzgeçten geçiremediğimiz dönemlerde edindiğimiz veçhelerimizdir. Sınıfta oyuncağını ya da yemeğini paylaşmayan çocuk bencil diye adlandırılıp utandırılırsa, eşyalarına sahip çıkmak istemenin ya da onları paylaşmak istememenin “bencillik yani kötü bir duygu” olduğuyla kodlanır. Bu duyguları her hissettiğinde kendinden utanır ve suçluluk duyabilir. Gruba dahil olabilmek için içgüdüsel ve dürtüsel halini bastırarak, kendi özüyle olan temasını yavaşça kopartabilir. Bastırılmış ve kopartılmış her parçamızın bedelini daha sonra mutluluğumuzla öderiz.


Çevremizden aldığımız yargısal mesajlar bizi kabul görecek kişilikler geliştirmeye yönlendirir. Duygularımız ve dürtülerimizden dolayı zalimce yargılandığımızda ya da cezalandırıldığımızda o hisleri hissetmemek için kalbimizi kapatmayı öğreniriz. Reddedileceğimize bu seçimi yapmayız ve bir daha bu duyguyu hissetmemek için duvarlar öreriz. Oysa duvarların arkasında kırılgan, yalnız, anlaşılamayan ve yargılanan parçamız karanlığa hapsolmuştur ve bizi zamanla bir boşluğa çeker. Böylece yumuşaklığımızı kaybeder, katılaşmaya başlarız.

Her tanıma sahibiz, iyi kötü, kıskanç, verici, bencil, kibirli, beceriksiz, yetenekli, tembel, çalışkan, dürüst, yalancı, cesaretli ya da korkak. Her biri bir kostüm gibi bazen giydiğimiz ve bazen çıkardığımız kıyafetler olsa hayatımız nasıl olurdu? Bunlar içine girip çıktığımız doğal ve geçici insan halleridir, bizim özümüz değildir. Lakin biz bu halleri ya çok seviyor ve yapışıyor ya da bunlardan nefret ediyor, yargılıyor ve içine girdiğimizi kabul etmiyoruz. Her iki durumda acı verici sonuçlara sürükleniyoruz. Özgün olan her yönümüzü göstermekten utandığımız için kendimizden çok kopuk bir kimlik geliştirip onunla mutluymuş gibi yaşıyoruz. Özgünlüğümüzü bastırdığımızdaysa kendi potansiyelimizi, yazgımızı yaşamaktan vazgeçmiş oluyoruz. Ödediğimiz en büyük bedelin bu olduğunu ya çok geç anlar ya da hiç anlayamayabiliriz.

Sırlarımızın kaynağı gölgelerimizdir

Yazar Debbie Ford “Gölge Etkisi” kitabında sırlarımızın kaynağının gölgelerimiz olduğunu anlatmıştır. 


Geçmişte güvensizlik duygusu çok yaşadıysak, kendimize aşırı derece güvenen hatta kibirli, narsist diyebileceğimiz bir kişilik geliştirebiliriz. Kendimizi sürekli başarısız hissediyorsak etrafımızı çok başarılı insanlarla çevreleyip onlara kendi başarılarımızı anlatıp durabiliriz. Tembel ve kültürsüz olanları eleştiren bir patron olup, evde hiçbir iş yapmayarak tüm gün televizyon seyrediyor olabiliriz. Uzun süredir yalnızlık hissediyor ve bu duyguyu bastırıyorsak bir an gelir bu duygu bizi ele geçirebilir ve yalnızlığımızı doldurmak için buzdolabının içine, internet sitelerine, maddeye ya da alkole yönelebiliriz.


Sırlarımızın altında her zaman bastırdığımız ve yargıladığımız dürtülerimiz yer alır. Dürtülerimizi saklamak isteriz, onlar bizi gölgelerimize götürür, sırlarsa gölgeler oldukça var olabilirler. Dürtülerimizi yargılamazsak baskılamak zorunda kalmayız. Baskılamadığımızda kontrolden çıkan bir canavar gibi etrafa saldırmazlar. Böylece kendimizi baltalayan sabote eden davranışlar da sergilemeyiz. Dürtülerimizi bastırmamak onları her an istediğimizde gerçekleştirmek demek değildir, sadece onları yargılamamaktır.

Gölgeleri fark etmek

  • Gizli bir hayatınız var mı?
  • Arkadaşlarınızdan, ailenizden sakladığınız alışkanlıklarınız var mı?
  • Gizlediğiniz utandığınız davranışlarınız var mı?
  • Küçük düşürücü deneyimleriniz, görülmesini istemediğiniz e-postalarınız var mı?

Cevabınız evet ise, gölgelerinize merhaba diyebilirsiniz.

Ortaya çıkmasından korkacak bir şeyimiz yoksa gölgelerimizle barışığız demektir. Dürtülerimizi bastırmak ve onlardan utanmak yerine onları insan olmanın bir parçası olarak gördüğümüzde onları gizli bir yolla gerçekleştirmek zorunda kalmayız. Başka bir eşle yaşanan yasak ilişki toplum arasında yargılanır. “Aldatma” belki birçok insanın içinden geçen ancak cesaret edemediği veya yaptığı ancak gizlemek zorunda hissettiği ayıp bir davranış olarak zihnimize kodlanmıştır.

Burada konu aldatmanın doğru ya da yanlış olması değil, bu konuda özümüzün ne düşündüğü ve dışarıya ne gösterdiği arasındaki uyumdur. Aldatma konusunda aşırı yargılayıcı bir yaklaşımımız varsa kimi nerede nasıl aldattığınıza bakın. Gölge bastırdığınız dürtüyü ve davranışı, her zaman birebir aynı yolla bize yaptırmaz. Aldatanları yargılıyorsak belki de biz evlatlarımızı, ailemizi maddi konularda aldatıyor olabiliriz. Kumar borcumuzu söylemiyor olabiliriz. Kendimize yalan söylüyor, kendimizi aldatıyor olabiliriz. Bunların bir çeşit aldatma olduğunu kabul etmekte zorlanabiliriz. Ancak gölgemiz asla pes etmez, bunu hatırlayın. Biz onu ışığa çıkarmadıkça yani onunla barışmadıkça, bize sunmak istediği hediyeleri onurlandırmadıkça o bizi gafil avlamak, dikkatimizi çekmek, varlığını bize ispat etmek için her şeyi yapacaktır.


Gölgemizden kaçabiliriz ama asla saklanamayız. O bizi eninde sonunda bulur.


Gölgeyi nasıl ışığa taşırız?

Yazar Debbie Ford, bütüncül bir bakış açısıyla insanı “Bizler iyi ve kötü diye düşündüğümüz her şeyiz. Korkunun ne olduğunu bilmeseydik cesareti asla bilemezdik, özverili olmayı bildiğimiz gibi, yıkıcı ve bencil olabilmeyi de biliriz.”  sözleriyle anlatır. Demek istediği insanın tüm zıtlıklarıyla bütün olduğudur. Tüm hallerimize kalplerimizi açmak ve dünyaya geldiğimizde tüm bu zıtlıkları aynı anda içimizde doğru ya da yanlış olarak sınıflandırmadan barındırdığımızı hatırlamak hayatımızı değiştirecek ilk adımdır. Filmlerde kahramanların olması için kötü karakterin olması gerektiği gibi, ışık gölgelerimizin de var olması için karanlık gölgelerimizin olması gerekir.

Gerçek özgürlük, gölgeyi ışığa kavuşturduğumuzda gerçekleşir. O vakit, dünyaya ve olanlara bakışımız değişir. Yıkıcı olmaktan çok yapıcı oluruz. Gölgelerimizle çalışmak bizim yaralarımızı iyileştirmemizi sağlar çünkü yaralarımız geçmişte gölgelerimizi saklamadan görünür kıldığımız için meydana gelmiştir. Gölgeyi ışığa taşımak, onu saklamak için yaşadığımız deneyimi iyileştirmeye götürür bizi. Gölgemizi ışığa taşımak aslında yargıladığımız tüm parçalarımızı affetmek demektir. Kendi karanlık taraflarımızı affedebildiğimizde, başkalarının da karanlık taraflarına merhamet ve huzurla bakabiliriz.

Gölgelerden yararlanmak

Gölgeleri mahzende tuttuğumuz sürece onlar ilişkilerimizi, diyetimizi, alışkanlıklarımızı, kararlarımızı sabote edip yaşamımızı ve mutluluğunuzu tehlike atarlar.  Gölgelerimizin faydasını anladığımızda ve onları daha yapıcı şekilde kullanmayı öğrenebildiğimizde yaşamlarımız dönüşür çünkü artık daha gerçek ve dürüst bir ben olarak var olabiliriz.

Sürekli erteleyen bir insansanız ve erteleyen herkesi eleştiriyorsanız, Debbie Ford şu soruyu sormanızı öneriyor, “Ne tür insanlar erteler?vereceğiniz cevap, ertelemeyi gölgeye dönüştürmenize sebep olan hikâyeyi bulduracaktır. O hikâyenin içinde size hizmet eden bir parça bulacaksınız. Faydasını bulmadığımız gölge durulmaz, kontrolü bırakamaz.

Gölgenin faydasını bulmak için;

1. İnkarlarınızı bulun, dürüst olun.

2. Utanç duyduğunuz geçmişinize affedici yanaşın, şefkatle kucaklayın onları.

Kabullendiğimiz her gölgemiz bizi içsel huzura şefkate, mutluluğa ve özgürlüğe başka bir deyiş ile özümüze daha çok yaklaştırır. En güzel benliklerimiz karanlıktan doğan parçalarımızdır, çamurdan doğan bir nilüfer çiçeği gibi olabiliriz.


Tembel ya da öfkeli olamıyorsak, özgür de olmayız. Çünkü özgürlük bütünlüğümüzü yaşayabilmek, her halimizi deneyimleyebilmeye izin vermektir. Gölgelerimiz bizlere hem tanrısal hem de insancıl yönlerimizle barışmanın büyülü yolculuğunu gösterir. Gölgenin sahip olduğu her yaranın içinde bir bilgelik vardır. En parlak ışığınız siz karanlığınızı kabul ettiğinizde kendini gösterir.

Debbie Ford

Okuyucuya not:

Kendime çıktığım yolculuğun başında ilk okuduğum kitap “Işığı Arayanların Karanlık Yanı” ve son yıllarda okuduğum “Gölge Etkisi” adlı kitaplarıyla insan psikolojisinin varoluşsal konularından biri olan gölge konusunu anlamamıza yardımcı olan çok değerli yazar Debbie Ford, bu yazımda ve tüm çalışmalarımda bana çok ilham olmuştur. Gölge konusunda daha fazla bilgi edinmek için bu iki kitabı okuyabilirsiniz.

Sevgiyle kalın!



Raquel Habib

Üniversite eğitimini İsviçre’de tamamladıktan sonra kendine doğru çıktığı farkındalık yolculuğunda bir çok farklı disiplinlerde yurt içi ve yurt dışı eğitimlere katılmıştır.Bütüncül bir yaklaşımla, 2015 yılından bu yana Gestalt/Jung ve Mindfulness-Temelli Koçluk seansları, Şiddetsiz İletişim odaklı eğitimler, yönlendirmeli meditasyon, atölye çalışmaları ve etkinlikler düzenlemektedir. Bireylerin, hayatın her alanında arzuladığı gerçek değişimi...



BLOOM SHOP