YAZAN: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: 3RD RITUAL

Ne kadar çok Manifestation yapsanız da istediğiniz sonucu göremediğinizde bıkkınlık, sabırsızlık ve güvensizlik yaşıyor musunuz? Cevabınız evet ise, yalnız değilsiniz. Birçoğumuz Manifestation’ı çok spesifik sonuç ve istekler bekleyerek yapıyoruz. Bu bekleyiş de “tahmin edilenden” daha uzun sürdüğünde kendimize ve evrene olan inancımız çatırdıyor. Bununla da Manifestation’ın tüm dayanağı; kişinin kendini eksiksiz, evreni ise mucizelerle dolu görme yetisi çatırdıyor. Peki sıkı sıkıya tutunma hissi yerine güvenmeyi ve bırakmayı denesek? Non-attachment yani bağlanmama kuralını pratik ettiğinizde hayatın size doğru eforsuzca aktığını, çok daha az dirençle karşılaştığınızı ve hayal ettiklerinizin bile ötesinde olasılıkların yaşanabileceğini göreceksiniz!


Non-attachment yani bağlanmama kuralı nedir?

Buddha’nın en ünlü sözlerinden birisi “Her tür acının kaynağı bağlanmadır.” aslında Budizm’i şekillendiren kendini hayattan hatta kendi duygu ve düşüncelerinden bile ayırabilme ihtiyacını anlatır. Çünkü hayat sürekli bir değişim halindedir. Her şeyin tam da olduğu halde kalmasını istemek, gelecek olasılıkları öngörmeye çalışmak, öz varlığı işle, ilişkilerle, maddiyatla tanımlamaya çalışmak bir bakıma nafiledir. Çünkü ne kadar çok istesek, tutunsak, bağlansak da değişim kaçınılmazdır. Bu nedenle içsel mutluluğu, huzuru, öz sevgi ve saygıyı dış dünyaya yani gelip geçici, değişime mahkum unsurlara bağlamak temelsiz ve acı vericidir.

Non-attachment yani bağlanmama ise tüm deneyimleri büyük bir esneklikle yaşamayı, herhangi bir ana, kişiye, duygu ve düşünceye sabitlenmemeyi ve belki de en önemlisi hiç bir durumdan spesifik bir sonuç beklememeyi öğütler. Hayatı ölçülebilir sonuçlardan; başarıdan, materyal kazançlardan, ilişkilerden öte görebilmeyi, her tür değişime ve yeniliğe eforsuzca ayak uydurabilmeyi öğretir. En önemlisi ise öz sevgi ve saygıyı dışarıdan değil içeriden desteklenmemiz gerektiğini söyler.

Manifestation pratiğinde non-attachment neden çok önemli?

Manifestation duygu, düşünce ve sözler kullanılarak hayallerin hayata çekilebileceğini, herkesin kendi gerçekliğini yarattığını ve yaşadığını söyleyen bir pratiktir. Kökenleri birçok kadim öğreti, din hatta fizik yasasına dayanan Manifestation’ın üzerine kurulduğu dayanaklar; evrenin yasaları ve görselleştirme, olumlama, günlük tutma gibi çeşitli uygulama şekilleridir. Burada kurulan ilişki; evrenin yasalarından bir tanesi olan Çekim Yasası’ndan yararlanmak için uygulama şekillerinden bir tanesini günlük yaşamda düzenli olarak kullanmaktır. Örneğin; hayatımıza başarı çekmek istiyorsak; ya düşünerek, ya gözümüzün önüne getirerek, ya sesli söyleyerek ya yazarak ama en önemlisi inanarak ve hissederek, kendimizi tam da olmak istediğimiz yerde kabul ederiz.

Bu ilişkideki sıkıntı ise manifest edilenler hemen gerçekleşmeye başlamadığında yaşanır. Manifestation ritüellerimizden sıkılır, sabırsızlaşır, hem kendimize olan hem de yaşama olan inancımızı kaybetmeye başlarız. Çünkü sıkı sıkıya bağlı olduğumuz sonuç henüz gelmemiştir. Bu da Manifestation’ın en temelini sarsar. Kendimize yakıştırmadığımız, fazla gördüğümüz, mümkün olduğunu artık düşünmediğimiz bir hayali tabi ki gerçekleştiremeyiz!

Manifestation sırasında hayal edilen sonuçlara fazlasıyla bağlanmak bizi arzularımıza daha çok yaklaştırmak yerine uzaklaştırır. Çünkü isteklerimizin her olmadığı an, zihnimiz negatif düşünce ve duyguyla dolar. Peki, nasıl hem hayallerimizi büyük bir inanç içinde sesli söyleyebilir, gözümüzde canlandırabilir, yazabilir ve aynı zamanda sonucuna bağlanmayabiliriz? İşte bu noktada evrenin bir diğer yasası; Detachment yani Ayrışma Yasası devreye girer.

Manifestation’da nasıl non-attachment uygulanır?

Manifestation’da uygulanan non-attachment evrene tamamen güvenmeye ve teslim olmaya dayanır. Burada kontrol etmek, tahmin yürütmek, beklentiye girmek yoktur. Zihin şu ana kadar gördüğü, duyduğu, bildiği her tür olasılıktan çıkarak, yepyeni, belirsizliklerle dolu bir alana geçer. Bu sınırsız alanda da aslında hayal edilenlerin bile ötesinde güzellikler, yenilikler, çözümler ve olasılıklar vardır.

  • Her manifestation pratiği gibi non-attachment da bir niyet belirlemekle başlar. Bu niyet “olmak istiyorum”, “onu istiyorum” gibi spesifik bir beklenti, sonuç veya eksiklik belirtmek yerine arzu edilen her şeyin zaten hepimizin içinde olduğunu belirtecek şekilde söylenir: “Ben ona sahibim.”
  • Manifest edildikten sonra sonucun ortaya çıkmasının tüm sorumluluğu evrene teslim edilir. Bu hayal edilenleri başarmak için hiç bir aksiyona geçilmeyeceği anlamına tabi ki gelmez! Sadece tam bir güven içinde evrenin sizin için en iyi olacak sonucu, ne kadar süre geçerse geçsin veya farklı bir form alırsa alsın, size getireceğine inanmaktır. Çünkü isteklerimiz, düşüncelerimiz, duygularımız sürekli olarak değişir.

Bazen nasıl olacağını hiç bilmediğimiz deneyimleri isteyebilir, hayallerimize ihtiyaç duyduğumuzu sanabiliriz. Bu durum sıkı sıkıya manifest ettiğimiz ve sonucuna bağlandığımız hayalimiz için de gerçek olabilir. Tam da bu yüzden, zihnimizin ve kalbimizin de yanılabileceğini kabul ederek, hayallerimizin sonucunu, sorumluluğunu evrene bırakmalı ve onu kendimize bir co-creator yani eş-yaratıcı olarak görmeye başlamalıyız.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP