YAZAN: BURCU ERBAŞ

Bundan 30 sene sonrasının dünyasını düşününce içinizi saran o felç edici çaresizlik, endişe, korku ve umutsuzluk yumağını yalnızca siz hissetmiyorsunuz. Hemen hemen her gün buna benzer bir duyguyu yani ekolojik yası (Climate grief) kalbinin bir köşesinde taşıyarak yaşanan çok fazla kişi var. Kendini belirgin bir kayıptan; kurumuş bir göl fotoğrafı, yanan ormanların haberi, nesli tükenen tatlı hayvanların akıbetinden sonra da gösterebilen ekolojik yas, çevresel krizlerin konuşulmaya başlandığı her sohbette de ortaya çıkabilir. Giderek alıştığımız diğer negatif duygularımızın; stres, özgüvensizlik, kızgınlığın aksine de ekolojik yas ile ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Bu umutsuzluk bulutu bizi pasifliğe götürmeden önce ekolojik yas nedir ve nasıl başa çıkılır, araştırdık.


Climate grief, ekolojik yas nedir?

Climate grief yani ekolojik yas bir kişinin akut veya kronik çevresel hasardan ötürü canlı türleri, ekosistemler ve doğal alanların kaybını fark etmesi veya öngörmesi sonucu yaşanıyor. Yaşanan kayıplar kaşısında verilen en doğal insan tepkilerinden biri olan yas duygusu ile aynı temelden doğuyor. Çevresel krizler sonucu çatırdayan sağlam, güvenilir bir geleceğin kaybı ekolojik yası besliyor. Bu nedenle sıklıkla genç jenerasyonlar tarafından veya direkt olarak çevresel hasarı deneyimleyen doğal felaket mağdurları ve yerli halklar tarafından hissediliyor. Ek olarak çevresel krizleri yakından inceleyen araştırmacılar, bilim insanları da çevresel yasın negatif etkilerinden en çok etkilenen grupta yer alıyorlar.

Bir kişinin ölümü veya maddi bir kayıp sonucu hissedilen yoğun yas duygusundan farklı olarak çevresel krizler sonu gelmeyen, durma noktası olmayan, süregelen durumlar sonucu yaşanıyor. Ölüm gibi keskin bir netliğe sahip bir durum ile uzlaşmak, ekosistemlerin kaybolması gibi sonu görülemeyen devasa bir kayıp sürecini algılamaktan daha kolay olduğu için çevresel yas asla kapanamayan bir kağıt kesiği olarak hissediliyor.

Bunun yanı sıra diğer yas türlerinden ötede var oluşsal bir ağırlığı da beraberinde getiriyor. Bir kişinin hayatında yaşanan kayıptan çok daha ötede; doğmuş ve doğacak her canlının hayatını etkileyen bu çevresel kayıplar, yaşamın süregeldiği tüm temel yapıların değişim içinde olduğunu gösteriyor.

Ekolojik yas neden ayrı bir yas şekli olarak değerlendiriliyor?

Yas tutulan diğer durumlar; bir kişinin veya bir evcil hayvanın ölümü hatta maddi kayıplardan sonra bile hissedilen duygular birçok şekilde; ritüeller, aile desteği, sosyal dayanışma ile ifade edilmeye, hissedilmeye ve sonunda atlatılmaya çalışılıyor. Öte yandan konu çevresel kayıplara geldiğinde antik zamanlardan beridir yasla başa çıkmak için yaratılmış tüm pratikler aniden kesiliyor. Kimse yok olan canlı türlerini, ormanları, kuruyan gölleri anmak, yasını tutmak için ritüeller düzenlemiyor hatta ihtiyaç duyabileceği sosyal desteği göstermiyor.

Görece çok daha yeni bir yas formu olan ekolojik yas, kişinin sevdikleri ile bile konuşması zor olan bir konuya dönüşebiliyor. Kişilerin geleceklerine dair taşıdıkları karamsar düşünce ve duygularının başkaları tarafından anlaşılamayacağına inanmaları, bu hisleri bastırmalarına sebep olabiliyor. Diğer yas formları gibi temel bir kültürel desteğe, sosyal anlayışa sahip olmayan çevresel yas kişileri acılarını tek başlarına yaşamaya sürüklüyor.

Ekolojik yas ile nasıl başa çıkılır?

Psikoloji alanında da yeni bir olgu olarak karşımıza çıkan ekolojik yas üzerinde yapılan araştırmalar hala sürüyor. Terapistlerin kimi zaman anksiyeteye, depresyona benzettiği ekolojik yas bazı boyutları ile daha önceden ele alınmış hiç bir zihinsel sağlık problemine benzemiyor. Bu konuya terapistler de dahil herkesin daha çok ilgi göstermesi ve sesi olması gerekiyor.

Bununla beraber aşağıdaki adımlar ekolojik yas ile başa çıkmayı daha kolay bir hale getirebiliyor:

  • Çevresel krizler konusunda güncel ve doğru bilgilere ulaşmak
  • Kötü gelişmeler kadar iyi haberlere odaklanmak, iklim teknolojileri gibi umut veren konuları araştırmak
  • Doğada geçirilen zamanı arttırmak
  • Hissedilen duygu ve düşünceleri bir şekilde; yazarak, konuşarak dışarıya çıkarmak
  • Benzer hisler, düşünceler paylaştığınız kişileri, sivil toplum örgütlerini, dayanışma gruplarını bulmak
  • Mümkün olduğu kadar aksiyona geçmek

Yası aksiyona dönüştürmek

Yas, alışık olduğumuz formunda felç edici olabiliyor. Öte yandan çevresel yas süregelen ve sonu henüz görünmeyen bir yaşam kaybı sonucu yaşanıyor. Kötü bir bakış açısıyla bir felaket senaryosu gibi duyulabilen bu karakteristiği aslında her geçen anın yeni bir umut olduğuna, iyileşme şansının hiç kaybolmadığına da işaret ediyor.

Sosyal dayanışma ve katılım zihnin travma ve yasa karşı dayanıklılığı arttırıyor. Çevresel yasla başa çıkabilmenin en iyi yolu da iklim krizi başta olmak üzere kayba sebep olan her tür çevresel krize karşı toplu aksiyona geçmekten geçiyor. Bireysel katılımın düzeyi ne olursa olsun; çöpleri ayırmaktan çevre mitinglerinde yürümeye kadar toplumsal bir hareketin içerisinde rol almak bu hisleri yaşayan tek kişi olmamanın rahatlığını veriyor.




Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP